philippe sollers etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
philippe sollers etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Kasım 2013 Cuma

alıntı

"nothing speaks anymore. Against all expectations,
an irresistable tide, a more distant new beginning,
the movement, detached from itself, now distributes the distances and roles on the other side,
it continues to weave its unfatiguable function.
Today, in the past, beyond.
while a light, a blinding awakening, overwhelms and covers everything in silencewhere we are no more than a dot, increasingly forgotten and distant. "
 
Philippe Sollers - Mediteranee
 
 
hiçbirşey konuşmuyor artık.  Tüm beklentilerin aksine,
karşıkonulamaz bir gelgit, çok daha uzak bir yeni başlangıç,
hareket,
kendisinden ayrı düşmüş; şimdi öbür taraftaki mesafeleri ve rolleri paylaştırıyor,
bitap düşürülemez fonksiyonunu örmeye devam ediyor.
Bugün, geçmişte, ötede.
bir ışık,
kör edici bir uyanış, sessizlik içindeki herşeyi kaplarken ve yutarken;
bizim, bir noktadan başka bir şey olmadığımız yerde;
(bizim)
giderek unutulmuş ve uzak...

 

6 Nisan 2013 Cumartesi

Proust da bazen ayarı kaçırıyormuş!

Edebiyat dedikodularına bayılıyorum;
Philippe Sollers'in yalancısıyım; Marcel Proust, composer sevgilisi olarak bilinen Reynaldo Hanh'a mektuplarını "MİDİLLİNİZ MARCEL" diye imzalıyormuş. 
hakkaten çok şirin :)

7 Ağustos 2012 Salı

alın-tı # 8

"..."tuhaf düşler gördüm...şiddetli...iyi anımsayamıyorum." Oysa düşleri yüzlerinden okunuyor, kendileriyle birliktetaşıyorlar, üzerlerinde görünüyor.

bütün o sanal iskeletler ve aralarında benimkisi, apartman daireleri, otobüsler, metrolar, uçaklar, trenler, arabalar, kaldırımlar. Ne yığın! Ama onlara istendiği kadar toplu mezarlar gösterilsin, boşuna, her seferinde hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar. Demek ki varsayım çok ciddi. Hipnoz altında yaşıyorlar. Ya sen, uyandın mı?..."
(Stüdyo- P. Sollers)  

alın-tı #7

"...."Bu önce bir hazırlık çalışmasıydı." diye yazıyor Rimbaud. Suskunlukları, geceleri yazıyordum, dile getirilemez olanı kağıda döküyordum. Baş dönmelerini saptıyordum."
işte böyle kitap bir daha beni bırakmadı.
"yaz şafağını öptüm."
"Sarayların cephesinde henüz hiç bir kıpırtı yoktu. Ölüydü su. Gölge alanları koru yolundan ayrılmıyordu..." bu böyle sürüp, gidiyor aynı etkiyi asla tekrarlamıyor. Tükenmez. Kaynak. Hazine.
...

Cehennem'de Bir Mevsim'in kaleme alındığı o sırada en ünlü şiirlerinden birini belirgin biçimde düzeltip yeniden yazdı:

Yeniden bulundu.
Ne? Sonsuzluk.
Güneşe karışmış.
Deniz.

Sonsuz Ruhum
Boyun eğ isteğine
Yalnız geceye karşın
Ve yanan güne.

Bundan önce şöyle yazılmış: "Güneşe uyan deniz." ki bu, hiç de aynı şey değil. Yine: "Nöbetçi ruh/ itirafını mırıldanalım/Bomboş gecenin/Ve yanan günün."  Bunu da Sonsuz ruhum/Boyun eğ isteğine/ Yalnız geceye karşın/ve yanan güne " ile hiç ilgisi yok.

Yarınlar yoktur artık,
Atlasın korlar,
Arzunuz
Göreviniz.

Ayrıntıların bu olağanüstü yer değiştirmesini anlamayan asla bir şey anlamayacaktır."

(Stüdyo - P. Sollers)

alın-tı #6

"...Müzik, öyle işte, sanki içinde bir orkestra varmış gibi. Yine Rimbaud: "Düşüncemin doğuşuna tanık oluyorum; ona bakıyorum, onu dinliyorum; bir yay tınlatıyorum: Senfoni derinlerde kıpırdanıyor, ya da bir sıçrayışta sahneye çıkıyor." Bu kadar basit.
...
Bir kez daha Louis Armstrong'un ve grubu Hot Five'ın 23 Haziran 1926'da Şikago'da kaydedilen King of the Zulus'unu sonra da Thelonious Monk'un 15 Kasım 1971'de Londra'daki Chappels Stüdyolarında kaydedilen Misterioso veya Criss Cross'unu dinleyelim." (Stüdyo- P. Sollers)

Buyrun dinleyelim;






                                          (gerçi bu o söylediği kayıt değil , bir kaç yıl önce kaydedilmiş)







alın-tı # 5

Eski bir Fransız deyimi vardır: "Geceye delik açmak." "Kimsenin haberi olmadan tüymek" anlamına gelir.
Bir de "aya delik açmak" deyimi var. O da usulca kaçmak, borçlarını ödemeden sıvışmak, son anda tüymek, ekmek." anlamına gelir.
Ekmeyi öğrenin.
(Stüdyo-Philippe Sollers)


6 Ağustos 2012 Pazartesi

alın-tı #3

"..dalgın olarak olabildiğince dalgın olarak, içine fırlatıldığım dünyayı gözlemleyip sınıflandırabildim. Herşey önce sesten geçtiği için, ateş yükseliyor, kulaklar uğulduyor, bunları dinlemek üzere gizlice seçildiğim hissine kapılıyorum. Kalbim işitme duyumu verdiğim bir kulak. İşitme, umutsuz sözcük, sanki uzak bir kıta - Asya gibi- ilerisi için evet'in keyfini ve övgüsünü vaat ediyor. Bir de diğer sözcük: şaşkın Girdapla gizlice tezgahlanandan çıkılıyor. tüm sahte evetler, evetlerde gizlenen hayırlarfark ediliyor. Bir balık solungaçlarından mı yakalanıyor?Daha da iyisi: ben kumların üstündeki bir balığım, ama yine de yaşayan bir balık. Zehirlenmiş bir balık, soluk soluğa... çünkü hemen ardından solunum zorlukları başlıyor. Krizler, hırlamalar, iştir gibi soluk alabilmeli insan, ama bizler bu biçimde yaratılmadık. Bir çarpıklık, bir hata, bir düğüm, temelde bir boğulma var." (Stüdyo - P. S)

alın-tı # 2

"Gerçek ajanlar nasıl işe alınır? Dinleme ile. En iyi oyuncu, ister müzikte olsun ister çapraz bilgilendirmede , ille de en teknik olanı değildir...Yeni gözetim toplumu için sinir sistemlerini istila etmek düşünceden olabildiğince arınmış bilgilerle tıka basa doldurmak öyle önemlidir ki, seks bundan böyle gerçek arzu haline gelir." (Stüdyo- Philippe Sollers)

alın-tı #1

"İrade ayrı bir dünyadır, Ondan sürekliliğinden, aralıksız ve sıkı gözetiminden emin olmak için, iradeyi insanın kendinde, gerilerde aramaya gitmesi gerekir, çocuklukta ve çocukluğun en karışık deneyimlerinde, alçalmada ve karanlıkta.

Sahte bir irade içinde yetiştirildik. Gizli ve yasadışı hayat onu sertleştiriyor, olduğundan büyük gösteriyor ama aynı zamanda , altından kaçarak, koşut bir diyara götürüyor. Bu mesleğin (ajanlık) insanları hatıralarını yazabilecek olsalardı, onların yanında pek çok yazarın imgelemlerinin dar, kısır kalacağı, dayanaktan yoksun anıların yarattığı kanamaların dımdızlak ortaya çıkacağı bütün bir kesin , titiz varoluşun belirdiğini görecektik. Ama işte: Profesyoneller susuyor, harekete geçiyor, aralarındab kısa, şiddetli ya da tam aksine dolambaçlı ve yavaş serüvenler yaşıyorlar; kuralların bir an sonra değişebileceği bir satranç tahtası üzerindeymişçesine, kimlik ve yer değiştiriyorlar. Söylenecek çok şey var, öyleyse beyaz kare, beyaz delik."

Phillippe Sollers - Stüdyo