gökyüzünün altında gevşemiş onun bunun üzerine kafa yorup duruyor. Emeğin doğasını düşünüyor. Avareliğin doğasını ve göğün kendisini. Kocaman dalga dalga bulutlar yere o kadar yakın duruyorlar ki, insanın kement atıp birini tutası geliyor.- ister başının altına yastık yap ister midene indir. Bir tabak bol sulu fasülyeyi kocaman bir parça bulut etiyle götür, sonra da biraz kestirmek üzere uzan. Ne hayat ama! (hayalperestler- Patti Smith)
Katy perry'den, kendisini hiç tanımadığım halde hiç hoşlanmıyorum. O Zoey Deschanel denen kadını da , aslında pek çok konuda fevkalade yetenekli olmasına rağmen sırf katy perry'e benzediği için hiç sevmiyorum. Angus'un ablası -(ya da kardeşi ama bence ablası gibi duruyo - çünkü kalbimde angus, tüm o saçına sakalına rağmen hep küçük bi kardeş olarak kalacak-) olan bu kadını, yani Julia Stone'u sırf bu şarkıyı söylerken (ki sırf bu şarkıyı böyle söylüyor olması da yeterliydi aslında.) tam o "you'd better shape up dediği andaki yanağını şişirip suratına o süper sevimli ifadeyi -işte seyrederseniz göreceksiniz- yerleştirdiği için hayatım boyunca seveceğim.
haa bi de bu inforraphic'i buldum çok güldüm.
15 Mart 2012 Perşembe
tam iki saat kaldı. iki saat sonra 24 saattir sigara içmemiş bir insan olacağım;
"insan" burada kilit kelime.
çünkü bu süre zarfında inanın ne bir sinir krizi, ne bir şirretlik, ne bir çatışma...
neyse şöyle söyleyeyim, son sigarayı içtikten sonra (ah! dün gibi hatırlıyorum);
evet hemen 20 dakika sonra, kan basıncı normale dönüp kalp atışları yavaşlıyormuş; el ve ayaklar ısınırmış;
bu 20 dakikaya fazla takılmamak lazım, önemli olan ilk 8 saat...
kandaki karbonmonoksit seviyesi normale dönüyor ve oksijen seviyesi yükseliyor. ilk sekiz saati geçirince kendinizi temiz havaya çıkarın biraz nefes alın ciğerlerin kapasitesini zorlayın diyorlar; bu arada ilk sekiz saat içinde en az 18 tane craving geliyor...üff acayip yokluyor yani...
bir şişe şarap işe yarayabilir;
ben bu 8 saatin en azından 6'sını uykuda geçirdim...yani gece bırakmak mantıklı olabilir.
bugünü de yatakta geçirdim. müzik dinleyip, film seyredip, blog okudum (depresif olmayanları- en çok olağanüstü sıradana takıldım; bir de siminya'ya tabi.)
Emre'yi evden gönderemiyorum ama odadan atmayı başardım...bu sayede vukuatsız geçirdik bu günü diyebilirim.
cravingler azaldı gibi. yarın daha önemli bir gün; yarın bu saatlerde koku alma ve tat alma duyularımda değişiklik olacakmış; sinir uçlarımdaki hasar tamir olmaya başlayacakmış, sinir uçlarımda hasar oluğunun farkında bile değildim.
yarını da atlatırsam işim kolaylaşacak, bir tek derbiden korkuyorum, yani derbiden sonra mı bırakmaya kalksaydım şu sigarayı diyip duruyorum kendime...
filmi de seyrettim, sıradan bir rom-com; başındaki kadın erkek diyaloğu olmasa woody allen filmi bile demem.
"sevişirken ölümü unutmak ya da ölüm korkusunu unutturan sevişme" beni biraz etkilemiş olabilir.
ama söyleyeyim o kız puppy bakışlı owen wilson'ı iki günde oklavayla kovalar...
ama bu Angus nasıl bir adamdır?
bu nasıl hisli bir erkek sesidir?
tom york vardı bir de...yok yok bu Angus başka...