ece ayhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ece ayhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mart 2019 Pazar

Aktarmalı okumaları #1


Şimdilerde bi durup düşünmeye vakti olmayan (muhtemelen durursa, la boom!) drifter’ın bir aktarmalı uçuş esnasında ‘Aynalı Denemeler’i okurken kendini düşünür bulmuş gibi yapması üzerine notlar:

Ece Ayhan aşkımı hiç sorgulamadım sorgulamam. İlk dizede aşk benimkisi…  Ece Ayhan’ın Nilgün Marmara aşkını hiç sorgulamadım sorgulamam. (Aşk sorgulama huyum yoktur zati) demiş ki: ‘Ben, Nilgün Marmara’yı İskenderiye’li , stigma’lı çentikli bir arkadaş sayıyorum.’

“Aydınlıkta köhneliği belirginleşen ve kentte ve konutta hiç bir şey neyse ben oyum. Öylesine bağsız ve yeğniyim ki bu hafifliğin şiddetinin bedelini bir gün öderim diye düşünüyorum.” (Nilgün Marmara- Canım Sıkıntı Sınırı şiirinden)

Eduard Munch- La danza de la vida (1899)

Kanat üstü cam kenarına denk gelmişim, kanadın ucunda kanatlı at’a güneş vurunca pegasus’un logosunun hoş olduğunu düşünüyorum. Sonra aşağıya bakıyorum. Dağlar boyutsuz. Cama yansıyan aksimde bir düşünce balonu oluşuyor, tacımın hemen üstünde. “Ön bahçede barbekü partisinde kemikleri sıyırırken dünyanın bir de arka bahçesi olduğunu bilmeyenler, bilip de bilmezden gelenler, bilip de bilmeyenlere anlatanlar, bilse de oraya hiç çıkası gelmeyenler, bi vesileyle çıkıp, çıkar çıkmaz hemen içeri geri kaçanlar…bir de arka bahçedeyken üstüne kapı kapananlar var.  intihar için hep bir sebep bulunur, yaşamaya sebep çoğaltmak lazım.”

Mehmet Irgat: To ma masi to muni; ahbarın gıdın gıdın gıllangur! (son şiirler s. 17) sanırım ilki rumca ikincisi Ermenice sinkaf küfürleri ama yine de bana ‘akılötesi bir dil’in parçaları gibi geliyor.

Ayıptır söylemesi Rimbaud” bölümü 1992 Beyaz

Tom Wilson kellet – ıts only you i talk to all day.

Özgünlük amuda kalkmak değildir bölümünde; “Çanakkaleli melahattan bakarsak sivil tarihi daha iyi alatabiliriz cümlesiyle başlayan paragrafı okurken uçak türbülansa girdi, Melahat’in memeleri sallandı.

Gülin Tokat – Ece Ayhan muhabbeti:

EA: “Ben sıkı sinema diyorum.
Sıkı şiir deyince akla şunlar geliyor: Pound, eliot, Dylan Thomas, Cemal süreya, ismet özel…
Yani şair sinemacı Tarkovsky! (…kara sinekler gibi üşüşmüşler Tarkovski’ye… uzak duruyorum… oysa … ivanın çocukluğu filmini bizim altın saçlı Nahit hanım  bile hatırlıyor.)
Acaba Jim Jarmush bir Jean vigo olabilir mi?
Jim Jarmusch’un Türk sinemasında bir karşılığı olmasını isterdim. “
Gülin Tokat da iyi ama kim görecek ? diye soruyor bunun üstüne…


Kim kimin sureti’nde
İlhan Berk – Madonna
Edip Cansever – Muazzez Abacı
Kendisi –Rasputin
Kim Yves Montand bilin…

Mehmet Fuat’ın maestro olduğu dinar bandosu’nda alt metin ne ola ki?

Neyse İ’geceler Bay Attila İlhan. Bekleriz. (Ay hiç kin tutmuyor, La lune ne garde aucune rancune)

Uçak inişe geçerken bizim Mithad Selim’e bir selam çakıyorum, iki senedir uğramadığım istanbul’u bana update etmişliği için; metrosundan metrobüsüne,  kuş cıvıltısından, inşaat gürültüsüne, vapurunun denizin üstündeki köpüğüne kadar… kıyılar mutedil, yabancı hissetmiyorum.



9 Eylül 2013 Pazartesi

Bir çakıl taşları gülümseyişi ağlarmış Karafaki Rakısıyla…