barcelona etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
barcelona etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Eylül 2018 Pazar

Torre Agbar

Eixample'nin ağaçlıklı tek şeritlik yollarını bitirip daha geniş bir caddeye varınca karşımıza çıkan bu saçmalığı gösterirken işte 'the giant vibrator of Barcelona' diyor Lynn. devam ediyor;


"Bunu buraya ne ara diktiler hiçbirimizin haberi olmadı - biraz da mahallenin dış çeperinde kalıyor- bir sabah uyandık hoppalaa...
Gerçi gece görmelisin çok acayip aydınlatıyorlar..."

Neyse bu muhabbetten sonra okudum öğrendim.
Binanın adı Torre Agbar, Jean Nouvel adlı fransız bir mimar tarafından 2005'de bitirilmiş. Lynn'e bakmayın onun kafası iyi, 34 katlı kulenin yapımı 6 yıl sürmüş. Yeşil Bina ödülü almış Avrupa konseyinden boru değil. Dizaynda ilginç olan; dış kaplamasındaki cam ve alüminyum paneller ototmatik olarak açılıp kapanmak süretiyle olabilecek maksimum doğal ışığı içe yansıtıyor. Gaudi'nin Sagrada Familiasından etkilendim aynı mantığı işlettim diyormuş Nouvel.


Gecenin espirisi ise;
renk değiştiren 45000 led panelle aydınlatılıyor ama ledler güneş enerjili olduğundan bu dev vibratörün aydınlatılmasının saati hepi topu 6$'a patlıyormuş. 




gece de görüntüsü böyle.
bizim köprünün ışıklandırması projesi için taa ozaman hürriyette haber çıkmıştı 1756 led kullanılıyor köprünün aylık elektirik faturası 80.000 tl diye. Şimdi ne oldu acaba fatura? Led teknolojisi bu kadar geliştiğine göre bizim sarfiyat da düşmüştür diye umut ediyorum.  

1 Temmuz 2018 Pazar

'Neydik ne olduk!' diye diye driftin’ in Barcelona!

Valla deniz-güneşe doyulmuyor! Barcelona 90’larin Turkiyesi gibi. Medeni! şen şakrak! her bakımdan cennet izlenimi veriyor. ( bu arada insan iç çekiyor neydik ne olduk diye.)  Amma! aynı zamanda aklı bir karış havada (burada da halkı bağımsızlık davasına uyutuyorlar), vurgunculuğa müsait,  bağımsızlık  derken faşizmin ayak seslerini duyamayacak kadar kavak yelleri kafasında bir Barcelona. Gelecekten geliyorum, bu saadet çok uzun sürmez görünüyor.  Ama Katalanlara (kadın, erkek, çocuk) hayranım. Gerçekten tatlı, kaliteli insanlar. (Izmirlilere benziyorlar biraz -90 ve öncesinin izmirlilerine ;b

Kendimi halk plajından ve deniz mahsülleri tapaslarından alabilirsem bu hafta; belki bir iki bina görür; mimaride art nouveau akımını yerinde idrak ederim; şu  'deli midir nedir’ diye arkasından konuşulan dahi Gaudi’yi iyice bi anlamaya çalışırım diyorum.

Bu arada o kadar da boş gezmiyorum. Gittim, çok kral bir retrospektif sergi gezdim.

Lita Cabellut.
Hala hayatta olan en beğendiğim ressamlardan biri. Ressam; şair vs. vs. Tam manasıyla sanatçı işte.
size de kıyağım olsun serginin 7 dakikalık videosu mevcut.
drifter proudly presents!



Enteresan bir kadın; özel bir hikayesi var.
1961’de küçük bir Aragon kasabasında -aslında çingene köyü diyebiliriz- doğmuş. 12 yaşına kadar Barcelona’da sokakta yaşamış, dilenmiş orda burda... sonra hali vakti yerinde bir Katalan aile tarafından evlat ediniliyor ve şansı dönüyor. Madrid’deki Prado Muzesine götürmüşler; orada Goya’yi görmüş vurulmuş.
Yetenegini fark etmişler ve sanat okuluna göndermişler. Böyle de insanlar var dünyada işte.
şimdi Hollanda’da yaşıyor. Büyük ölçekli portrelerde geleneksel fresk tekniği ile modern yağlı boya tekniğini kendine has biçimde - taklit edilemez şekilde- birleştirdiğini söylüyorlar sanat eleştirmenleri. Ben baktığımda gerçekten söyleyecek sözü olan biri yapmış bu resimleri diyebiliyorum.

size bir şiirini çevireyim: ('statement’ başlıklı)


Eğer fırça darbelerim konuşamasaydı;
gördüğümde bir perspektif yakalayabilmek icin
ayaklarım ileri veya geri bir adım bile atamasaydı
Eğer kafamda, çelişki ve şüphe hüküm sürüyor olmasaydı
gülüyor ağlıyor olmasaydım
beyazla kamaşmıyor, maviyle aşka gelmiyor olsaydım
ne yalnızlık, ne yalnızlık
olurdu bana kalan!



hybrid photography diyorlar; enstallasyon materyalini üc boyutlu efekt yaratacak sekilde fotoğraflıyor; bu da kendi yarattığı bir teknik 

27 Haziran 2018 Çarşamba

Barcelona’da summer solistice ya da San Joan festivali

Geldiğimden beri havai fişek patlatıyorlar. Ne ola ki dedim? En kısa geceleri kutluyorlarmış. Sokak aralarında, parklarda, teraslarda, plajda... havai fişekler, çatapatlar, kız kaçıranlar (gerçi kızların kaçtığı filan yok ya) vur patlasın, çal patlasın...
Biliyorsunuz böyle şeyleri öğrenmeye meraklıyım; historical background’u nedir filan... Onun için önüme gelene soruyorum haliyle. Bunlar da bizim gibi parti olsun da bağını sorma kafasındalar. Ama yok illa öğrenecem.  Barselonalı arkadaşım Lynn’e soruyorum. O bilir böyle şeyleri o da çok meraklı.






23 -24 Haziran en uzun gün; en kısa geceler...
Güneşin dünyaya bahşettiği enerjinin en fazla olduğu günler. Güneş verimliliği sembolize ediyor. Verimliliğini arttırmak ona biraz daha güç vermek icin insanlar da ateş yakıyorlar.
şimdiyse ; modern zamanların icadı havai fişek...

Sant Joan’in uç sembolu var: ateş, su ve otlar.
ateş saflığı sembolize ediyor; onun için ateş yakıyorlar etrafına geçiyorlar seyrediyorlar arınıyorlar:  su iyileşmeyi bu yüzden gece denize girip yıkanıyorlar; yaralar filan iyileşiyormuş ve son olarak otlar şifayı sembolize ediyor: rivayet o ki o iki gece yenen otlar şifa açısından 100 kat daha etkiliymiş.

Geç bunları...
Bu tarihlerde barcelona’da olacaksanız şanslısınız sabaha kadar çılgın partiler var. Bunu bilin yeter bence!




13 Eylül 2016 Salı

kararımı verdim burada yaşlanmak istiyorum.

Hayatımın geri kalanını geçirmek istediğim yer burası Katalunya...
evet son kararım!

Barcelona'da Katalan Bayramına ilk kez denk geliyorum. Genelde Eylül'ü istanbul'da karşılardım bundan önce ama sanırım bundan böyle istanbul haricinde heryerde karşılayabilirim. İstanbul mu kaldı zaten. Neyse o konuya hiç girmiyoruz.

Ne diyorduk?
Katalan Bayramı namı diğer 'Diada'...
adı bayram; ama yenilgiyi kutluyorlar... Habsburg için savaşan Katalan güçlerinin Burbon Kralına yenilmesini kutluyorlar... Böylece İspanyol olmuşlar... 300 yıldır kutluyorlar...
ben de İspanyol olsam ben de kutlardım :))
şaka tabi!

elimde Robert Hughes'in 'Barcelona' adlı kitabı kısaca böyle anlatıyor durumu...
önümde yürüyen esmer tenli yeşil gözlü genç adamsa biraz peltek, şöyle bağırıyor:
Catalonya no es espana! Barcelona not spain!



fotolara geçelim;

'independencia socialismo' güzel de, Barcelona'nın sponsoru Qatar Airways??? bu ne perhiz bu ne lahana Turşusu? diyip ortamı germemek lazım tabi... suss!






Hava 30 derece, çok kalabalığız, elimizde Katalan Bayrakları yürüyoruz; nereye yürüyoruz belli değil ama öyle bir şehir ki Barcelona, yürüdükçe yürüyesin gelir. İstikamet Ciutadella Parkı.. Aslında bu arkadaşlar Santa Maria del Mar'ın ordaki Fossar de les Moreres meydanına gidiyorlar orada toplanacaklar, slogan atacaklar sonra da konser başlayacak ve parti yapıp duvar diplerine işeyecekler... zaten bu çiş kokusu bu şehirden nasıl çıkacak bilemiyorum.


Catalans de Siempre! / Catalans since forever!
yani ezelden beri Katalan!
kendilerine böyle diyorlar... 




Yazık bunlar da çok çekmişler Franco'dan... Hem halk hem de şehir çok çekmiş diktatörlükten. Tam 36 yıl, 1939'dan 1975'e kadar. Binlerce solcu sosyalist, mahkemesiz vurulmuş, cesetleri montjuic tepesine rastgele gömülmüş, yağmur yağdığında hala kesif bir koku duyulduğu söyleniyor...(Biraz abartı tabi aradan yetmiş küsur yıl geçmiş..)
Neyse kötü günler geride kalmış görünüyor.
Herkesin keyfi yerinde...
Tapaslar yeniyor, canitalar içiliyor, sangrialar insanı kendinden geçiriyor...
böyle bir memleket.
Konser alanına doğru yaklaşıyoruz; 30 derecenin hakkını veren bir kız bir kağıt uzatıyor. Katalanca iki şiir var üstünde kağıdın arkasında da ingilizce çevirileri...

oh bandera catalana
nostre cor t'es ben fidel
Volaras com au galana
per damunt del nostre anbel.
Per mirar-te sobriana
alçarem els ulls al cel. 
( o flag of Catalunya our hearts keep faith with you You will fly like a brave bird above our desires. To see you reigning there we'll lift our eyes to the sky)
Barcelona'dan çıkmış en ünlü Katalan şair Joan Maragall'ın The song of the Flag şiiri)

diğeri de şöyle,

On ets, Espanya? - No et veig enlloc.
No sents la meva veu entronadora?
No entens aquesta llengua - que et parla entre perills?
Has desapres d'entendre an els teus fills?
Adéu, Espanya!
(Where are you Spain?- nowhere in sight. Don't you hear my resounding voice? Don't you understand this language, speaking to you between risks?Have you left off listening to your sons? Farewell Spain!)



10 Eylül 2016 Cumartesi

ya içindesindir çemberin ya da dışında yer alacaksın!


Barcelona'da bir eylül akşamında;  
kendin içindeyken kafan dışındaysa...