Yasujiro Ozu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yasujiro Ozu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Mart 2024 Pazar

Yeni bir blog keşfettim ve Yasujirō Ozu


Yeni bir blog keşfettim ve son bir kaç gündür Ozu ile ilgili serisini keyifle okuyorum. Bir iki kelam edesim geldi. 


Mevzumuz Yasujirō Ozu 

Tüm zamanların en iyi filmini çekmiş  Japon yönetmen. 

Greatest move of all times: ‘Tokyo Story’ 1953



Jo Onodera Which way is Tokyo?

Shukichi Somiya Tokyo, that way.

Jo Onodera So east is this direction?

Shukichi Somiya No, that direction.

Jo Onodera Has it always been that way?

Shukichi Somiya Absolutely. 

-Late Spring (1949)


Öncelikle ben sinema sanatına sizler kadar meraklı özel ilgili veya addicted birisi değilim ama genel anlamda meraklı birisiyim ve biryerde ‘Greatest movie of all times’i görünce izlememezlik edememiştim yıllar önce Tokyo Story’i. ilk tahlilde overrated olduğunu düşünmüştüm.

Hiç birşey beni can evimden vurmadı o filmde, o seyredişimde. 

O sürekli vurguladıkları kamera açısı misal:  bazen ok, ama herzaman da değil yani.

Ben ortamda olan biteni koltukta oturup seyretmeyi tercih ediyorum dizlerimin üstünde oturup başımı hafifçe yukarı kaldırarak değil. Japon değilim sonuçta. Neyini abartıyorlar bu kamera pozisyonunun? Öyle bakarsanız Hitchcock’un denemediği açı yok.

Oyunculuklar desen; orijinal dile hakim olmak bir yana tamamen yabancı olunca gözlerle seslerin koordinasyonunu proses edip oyunculuktan etkilenmek zor; 

Ayrıca o günden bu güne ne yönetmenler var ‘simplicity of emotions’…denince… vs


Ancak karakterim gereği hiçbirşeye bu kadar peşin hükümlü olamadığımdan dolayı şöyle düşünmüştüm. Ben Ozu’ya hazır değilim. Çünkü yeterli donanımım yok. 

Benim varoluşumun öncesi, bilmediğim bir dilde, bilmediğim bir dünya filmediliyor, Japonları halim selim saygılı, uysal bir irk zannedecek kadar Japon kültürüne uzaktan bakıyorum ve onların bu halini hiç sorgulamamakla ilgilenmemek arası bir yerdeyim. 

Sake meraklısı da degilim ki,

benim mevzunun içine dahil olabilmem için kafamda sorular dolaşması gerekirken, hemen hemen soracak hiç birşey bulamıyorum… 


Hal böyleyken, böyle olmaz dedim ve ön hazırlık için kimmiş bu Ozu ve bu tüm zamanların en iyi filmini kaç yılında çekmiş? Ne anlatıyor?  neden bu hikayeyi anlatıyor ve neden böyle anlatmayı tercih ediyor okumaya başladım. 

Sonra izledim de izledim.

Izlemelere doyamadım diyebilirim. 

O Geç Gelen Bahar’daki kızın biteviye güleç suratını o güleçliğin tüm filme yayılan nüanslarının zihnime kazınacağını bile bile…



Ozu güzellemelerine girmeyeceğim, başka bir şey söylemek istiyorum.


Bir insan neden film çekmek ister? diye hep merak etmişimdir. Hep okursunuz, ‘aslında aklımda hep film çekmek vardı’ cümlesini yüzlerce insan sarf etmiştir. Çekenler,  çekemeyenler, çekmek isteyenler, çekmekte olanlar, çekerken filmi yakanlar, çekmekten vazgeçenler, çekecekler, hiç çekmeyecekler…


1953’de insan, Japonya’da neden bu filmi çekmek istemiş olabilir? Neden bu hikaye? 

1937’de insan neden Amerika’da bu filmi çekmiş olabilir? Neden bu hikaye? 


Bu hikaye kime anlatıldı? 


Peki bugün film neden çekiliyor hikaye kime anlatılıyor? 


Bugün sinema bireysel bir deneyim. 

Bugün sanat filmi juriye çekiliyor. O gün sanat filmi daha çok halka bir hikaye anlatmaya niyetleniyordu. Halkın da dinlemekten başka seçeneği pek yoktu. Bir entertainment olarak sinemanın bugünkü yeriyle o günkü yerini karşılaştırmak anlamsız geliyor bana. 


Greatest Film of all times tanımının aslında  itici gelmesi de bundan. 

Bence herkesin beğeneceği Ozu filmi başkadır. Ama Ozu seyredecekseniz bilin ki tatlı tatlı -ne diyorduk slow pace mi?- kendi batılılaşma sürecini yaşarken kafasına iki bomba yemek suretiyle amerikanın kucağına oturmuş :  Çine mezalim yapan o militer uzuvları işlevsizleşmiş, amerikan güdümünde turbo batılılaşma ve teknolojikleşme sürecine girmiş bir 'Japonya' kültürüne sandığınızdan fazla yabancıyız. Feodal köleliğe alışmış ailelerin emperyal köleliğe can atarak alışmaya çalışan çocuklarıyla yaşadıkları kuşak çatışması evrensel, tanıdık gelebilir ama  buradaki hikayeye Ozu’nun fill in the blanks story telling tekniğiyle debelenerek hakkını vermek biraz da sabır ve birikim gerektirir. 


Baştaki alıntıya gelecek olursak…


Doğu hep o yönde olabilir ama yön senin durduğun açıdan değişir. 


Dünya yuvarlak ve ama bize göre düz ekseriyetle.