Rönesansla ilgili hep şöyle derler ya;
Ortaçağ ile modern tarih arasındaki köprüdür rönesans;
doğruymuş
Ortaçağ sanatı ile modern sanat arasında bir köprü var; ve o
köprüden geçen toskanalı bir çoban;
Giotto .
santu sipiritu
meydanından ilerleyip arno nehri üstündeki ikinci köprüden geçiyorum yürüyerek…
santa croche(kroşe)
meyadanındaki şapelin tavanına bakıcam.
Simetri ve asimetri konusunda kafa yoruyorum şu size
bahsettiğim kitabı okumaya başladığımdan beri.
Güzellikle simetri arasındaki ilişki hepimizin malumu; peki
asimetri?
Simetrideki “steryl rigidity” yani steril
katılık/değişmezlik/esnemezlik onu
asimetrik yani sürprizli, tahmin edilemezli, dinamik olandan daha az cazip
kılıyor olabilir mi?
Olabilir.
Ama asimetrinin de bir sınırı olmalı mı?
Köprüden geçerken bunları düşünücem.
Köprünün bütün olayı bu mevzu olabilir mi?
Asimterinin ne kadarı
kaos yaratmaz?
Aklıma takılan bişey daha var. Tüm dünya rönesans’ın
floransa’dan çıktığını kabul ediyor. Kimisi “şans işte, da vinci, mikelanj,
boticelli falan filan hepsi toscana’da doğmuş naapalım” diyor. Buna tesadüf
demek bi tuhaf değil mi? Kimisi tarih veriyor. Rönesansın başladığı günü
söylüyor. Floransa katedralinin vaftizhane kapısını (şu bronz olan) yapma
ihalesinin, Brunelleschi’de değil de Ghiberti’de kaldığı gün başladı bu Rönesans
diyor. Yani Kapıyı Brunelleschi yapsaydı
hala yedi sağda yedi solda melekler, ortada bir Madonna elinde koca kafalı bir
bebek çiziyor olacaktık resim diye.
Neyse kendi teorime dönüyorum.
Köprü ve Çoban Giotto teorisi;
Soruyu yeniden soralım;
Asimetrinin ne kadarı kaos yaratmaz.
Bugün sanatta bunun hiçbir önemi yok ne kadar kaos o kadar
sanat;
ama o gün vardı bin ikiyüz küsurlardan bahsediyoruz.
İşte bugün sanata bu pervasızlığı tanıyan köprü Rönesans.
peki
Rönesans neden bir çobanın gözlerinden yansıdı ve ellerinden
alev aldı?
Kıra çıkmak lazım,
Bahar bahar, toskana çayırlarına…
Çünkü simetri ve asimetri arasında bir uzlaşma sağlamak
gerek bunu en iyi doğa sağlıyor… gözümüzün önünde aslında.
Bu uzlaşmaya biz
Balans diyoruz…