street art etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
street art etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Temmuz 2018 Cumartesi

Barcelona'ya kaldığınız yerden...ve bir de sokak performansı!

Bukkadar global bir şirketin teknik servis hizmetinin bir ülkeden bir ülkeye bukkadar sinir bozucu şekilde değişik olmasına şaşırdım kaldım. 10 gün önce bilgisayarım sizlere ömür... Otopsiye götürdüm. 3 hafta ila 4 hafta alır dediler. Yok deve!
"iyi... datayı kurtarıp transfer edelim" dedim. Yeni yasa çıktı "dataya dokunamayız back up alsaydınız" dediler. "Time machine" diye bir şey varmış.  Barcelona'da Apple'ın kıçı kalkmış bundan bunu anlıyoruz. Sinirlenince de hemen "tranquila sinyorita" filan diyip adamı deli ediyorlar. Neyse çözdüm bişekil.

Barcelona günlüğüne kaldığım yerden devam edeceğim yani. Robert Hughes'un harika kitabı "Barcelona" eşliğinde "modernista" akımını ve Katalan kültürünü idrak ediyorum. 

Henüz Montjuic'e teleferikle çıkıp Miro müzesine gidemedim ; illaki gitcem. Kitapta da tam o kısımdayım. Çok enteresan bir tesadüf -tesadüf mü desem bilemedim, Hemingway sürprizli bir kişilik sonuçta- le karşı karşıyayım.

Jasint Verdaguer diye bir rahip-şair'in şu şiiri...

Dolça Catalunya,
patria del meu cor,
quan de tu S'allunya,
d'enyorça es mor.

ingilizcesinden çeviriyorum:

Tatlı Katalunya
kalbimin memleketi
senden uzakta olmak
hasretten ölmek demek.

"Enyorança" yani "sıla hasreti" 19. yy la kadar Katalan Edebiyatına bulut gibi çöken temel metaformuş. Şimdi bir zaman önce Miro'yla ilgili şu blogpostun https://justdriftingaround.blogspot.com/search?q=miro  son kısmında da not düştüğüm Farm ve Hemingway'in yorumunu hatırlatıyorum size.
 
Heyt be bir tabloya bakıp ne yorum yapmış diye düşünmüştüm. Vay uyanık meğer mevzuya hakimmiş. Miro'nun henüz yeniyetme bir sanat öğrencisiyken ilikerine işleyen metaforun farkındaymış. Eğer durum bu değilse ne diyim bilemedim.

bu da günün sokak hareketleri buyrun;




26 Mayıs 2013 Pazar

BELGRAD 'STREET ART'; sırp graffitisinin ufak çaplı sosyo-tarihi analizi!! çok iddialı...

Yeni bir şehirde dolaşıyorsam yanımda mutlaka fotoğraf çekebilen bir alet vardır. (genlerimde bir japonluk var mışsa demekki...)Ve şehirde dolaşırken çektiğim fotoğrafların belki %60'ı graffiti fotoğraflarıdır. Takıntı işte naapcan? Özellikle çiziminden tanıdığım bir graffiti sanatçısının bir işine rastladığımda -nooluyosa artık- çocuklar gibi mutlu oluyorum.

Belgrad'a geldiğimde daha farklı bir heyecan içindeydim; çünkü burada rastlayacağım graffitilerin, Avrupa'da rastladıklarıma benzemeyeceğini düşünüyordum.

Sebep mi?

şöyle özetliyeyim;
1992 Sırbistan yani Yugoslavya Federal Cumhuriyeti : Voyvodina, Kosova, Karadağ
1992-1995 Bosna Savaşı
2001- Sırbistan Karadağ
2006- Sırbistan (Kosova hala haritada)
2008- Sade suya Sırbistan

yani bugünün graffiti /sokak sanatçıları savaşla doğup büyüdüler. 
üstelik bugünün kültürel ve ekonomik koşullarını belirleyen 1990'larda güç ve para kimin elindeyse hala onların elinde; Miloseviç yargılanması bile bitmeden öldü; tüm olanlar ona yıkıldı haliyle ama...
bugünün sokak sanatçılarının çocukluğunda savaş vardı. 

ilk gün çektiğim fotoğraf bu;


sonraki günlerde bunları da gördüm; 





bildiğin PUTIN

Sırbistan'da üç şehri gezebildim; Novi Sad, Zerenjenin ve Belgrad. Bu üç şehirde gördüğüm graffitiler 4 farklı stile ayrılabilir.

1. Hiphop style (envayi çeşit renk sprey boyayla, devasa harfleri okunamayacak kadar artistik biçimde yanyana getirerek isim yazmaca)
2.yukarıdakiler gibi şablon çıkarıp üstünden spreyle boyamak suretiyle yapılan "Stencil Art"
3.Text stili : tamamen diyeceğini demek için; hiç bir estetik kaygı gözetmeksizin yazılan duvar yazıları- genelde politik söylem, ya da aşk söylemi diyelim; (Henüz Kril alfabesini çözemediğimden bunları hiç anlamadım zaten çok kafam bozuk bu mevzuya)
4. Leonardo style diye isimlendirdiğim (ben)  'yok artık iyiden iyiye  'Painting' bu!" tarzı duvar resimleri.

doğrusunu isterseniz tam olarak umduğumu bulamadım diyebilirim; yani Belgrad'da özgü; spesifik bir tarz, özel bişey aradım durdum; buradaki sokak sanatçılarını diğerlerinden ayıran bir farklılık göremedim.

THE DAIRY OF A POLITICAL IDIOT adlı kitapta  Jasmina Tesanoviç şöyle diyor; Ülkemde üniformalar vatandaşın söylem gücünü elinden hep almıştır. çünkü üniformalar üstünde silah taşır, halk üstünde korku taşır. Dolayısıyla siviller ve üniformalar arasında süreğen bir savaş var. Hep var."
Tesanoviç, aktivist bir yazar, feminist bir söylemi var. Bir de Anja diye bir aktivist var O da benzer şeyler anlatıyor genç nüfusla ilgili;

Savaş sürerken kültür ölmeye başladı, Rejim sub-kültürleri ve alternatifleri yok etti. "Today we have a superficial culture made of imported trends." bu cümle çok anlamlı tabi.
Etliye sütlüye karışmama durumu...

Tesanoviç şöyle diyor mesela Sırbistan'daki sokak sanatıyla ilgili
"savaş bitmiş olabilir ama bugünün silahları da kurumlar, sokak sanatçılarını avant-garde, antiulusalcı görüyorlar, yapılanı vandalizm olarak görüyorlar."
Aslında çok anlaşılabilir birşey; ama bizim çok uzağında olduğumuz bir ruh hali...
Genel durum bu...
ama olmayanı bırakalım olana bakalım şimdi..

 Hiphop stili çok yaygın ve muhteşem örnekleri var; Tüneller, geçit altları, Tuna ve Sava'nın böldüğü toprakları birleştirmek için yapılan köprü üstleri ve altları, merdivenler, harabeler, basket sahaları, otobüs durakları vs. en çok bu tip graffititlerle dolu. İşin tuhafı sadece bu graffitilerin yoğunluğuna bakarak genç nüfusun rapçi hiphopçu özentisi olduğu sanılabilir; ancak pek öyle bir duruma rastlamadım.
Peki Turbo-Folk diye bir müzik türü duymuş muydunuz?  Tuhaf bir karışım; biraz slav müziği biraz türk müziği, biraz rock biraz pop ve oldukça hızlı bir karışım. Orda burda çalıyor ama pek hoşuma gitti diyemeyeceğim.

Graffiti'de Hip Hop stili aslında Graffiti tarihinin başlangıç noktası. 60'larda Philedelphia sokaklarında başlıyor duvara isim yazma...Cornbread ve Cool Earl bilinen ilk graffiticiler. Onlar o zaman bu işe graffiti demiyorlarmış. "Let's go writing tonight!" diyorlarmış.

Bu graffiti ismini çıkaran New York Times'mış mış...
Şey vardı bir de;
1983 yapımı bir belgesel, STYLE WARS.
orada da Tony Silver ve Henry Chalfant
"bombing" diyorlardı.
çok meşhur eski graffiticilerden Mico bir röportajında tüm sokak sanatçılarının bu işi aynı sebepten yaptığını onun da isimlerini duyurmak olduğunu söylüyor.


ve "going all city" var;
trenlerin üstüne graffiti çizmek demekmiş.
yani bu sayede trenin üstüne çizdiğin graffiti bütüt şehri bir uçtan bir uca dolaşıyor. Bu da değişik bir kafa...Belgrad'da buna rastladım. Ve fotoğrafladım.


Bu stilde yapılmış graffiti fotoğraflarını fotobloguma yükledim incelemek isteyenler buradan buyurun...

Gelelim hepimizin son zamanlarda daha çok ilgisini çeken "stencil-art" stiline.
Babası Banksy olan hani...
anslında entersesan çünkü bu stilin asıl babası Blek le Rat, ve olay Paris'te vuku buluyor ilk.  Banksy'i de etkilemiş olan odur. Ama tabi Banksy'nin anti-kapitalist söylemi, ironik zekası ve uzun süre kimliğini gizlemiş olması ve bunlar bir yana dahiane yeteneği tahtın tek sahibi yaptı onu. Geçenlerde bir haber okudum, ne kadar doğru bilmem ama, Londra'da üzerinde bir orijinal Banksy olan bir duvarın kırılıp çalınarak Miami'de açık arttırmayla satıldığını söylüyordu. "Yuh artık!" dedim. "bu iş bu noktaya dayandı demek pes!..."

Blek le Rat şöyle demiş;
"Graffiti is going to be more global than any art movement has ever been."

***
Şimdi Bu stencil işinde Belgrad'ın en meşhuru TKV
 ki kendisi 19 yaşında bir kızcağız. Hindistan'a falan gitmiş tatilde...
Bu ara, Asya kültürüne takık;  filler, bolywood film artistleri vs çiziyor...

ayrıca ben rastlamadım ama
Virginia Woolf ve Edgar Allen Poe şablonları internette dolaşıyor.
Amelie var bir de...
Onunla yapılmış bir kısa belgesel var; anlatıyor...
aşağıda...





Mir var bir de;
Johny Deep'i çok başarılı buldum.




Putin'leri de onun yaptığı söyleniyor.
Mir'in kim olduğu henüz bilinmiyormuş.

352 denilen arkadaşın işine bir yerde rastladım o da buydu:


bir de Republic Square'e çıkan sokaklarda bir fare şahane takılıyordu. Bayıldım ona...




Bu seri RATPACK adlı bir graffiti çetesine ait. Bunlar bu sene içinde yapılmış yani 2013 model.


bin basamaklı bir merdivenden inerken birden John Lennon karşıma çıktı irkildim.


kimin yaptığını bilmiyorum ama çok başarılı.

Novi Sad'dan sonra Belgrad'a çok uzak olmayan bir şehre gideyim dedim, Zrenjanin diye bir yer buldum haritadan, ilginç geldi. Otobüsle İstanbul- İzmit kadar bir mesafede. Gideyim bari dedim. Zrenjanin'de iki şey buldum başka hiç birşey yoktu;
biri buydu:

diğeri bir vintage dükkanının vitrinindeydi. Muhteşem bir Maxi RusStili Deri Pardesü... Benim olacaksın! dedim  görür görmez. 
Neyse dönelim Street Art mevzuuna...

Politik text stilini geçiyorum, daha önce de söylediğim gibi hiç anlamadım ne dediklerini...Bir tanesi de ingilizce yazmış olsaydı keşke....
aa aslında birtane var. O da Novi Sad'da Petrovaradin Kalesine çıkan merdivenin sağ tarafındaki duvarda...

"Will you marry me bebz?"


Fotoğraf çektirmek için gelen Gelin ve Damatlara bir tepki sanırım. 
ama bazıları onun da önünde foto çektiriyor.
bu da işin ironik yanı.


Gelelim görünce apışıp kaldığımız stile; 
ismini ben koydum "Leonardo Style" diyorum kendimce.

İlk gözünüze çarpan ve gerçekten etkileyici olan Blu'nun 2009'da yaptığı
"yapılaşma ağacı ham yapar"
manasına gelen muhteşem çalışması... 

   
Bu bina Köprüyü geçip Kalemegdan Bulvarına çıkarken solda kalıyor, görmemek mümkün değil 2009'dan beri de orada demek ki buna vandalizm olarak bakmıyor polis.
Blu'nun diğer işlerini görmek için web sitesi

Sava Nehrinin kıyısına inerken de bir başka binanın tüm cephesini kaplayan bu var: 


sonra bohemian neighbourhood dedikleri eskiden yazar ve şairlerin takıldığı caddede bir binada bu var 
en az bir 5 senelik olduğu söyleniyor:



Ve şu sıralar çok revaçta olan bir ikili, ikisi de dişi; projelerinin ismi GHOST PEOPLE OF SAVAMALA

Bu ikilinin blogu var bu adreste


Böyle de komik tipler...

En çok beğendiklerimden biri de kim yaptı bilmiyorum ama bu muhteşem bişey bence..


ve tabi ki 'Ink'in işleri...imzasını bırakıyor olmasına çok sevindim gerçekten.


sonuç olarakSırbistan'da en çarpıcı grafitiler merkezde değil onu biliyorum; muhtemelen başka şehirlere giderken yol üsütndeki tren istasyonları ve köprü altlarında muhteşem işler var..
Bunları görebilmek için o güzergahı takip etmek gerekir. 

Sırp sokak sanatçıları, tüm dünyada olduğu gibi televizyon ve internette dolaşanlardan başka herşeyden daha fazla etkileniyorlar...
TKV Banksy'le karşılaştırılınca şöyle söylüyor; 
"Banksy'yi beğeniyorum, onun yaptıklarını yapmıyorum, yapmam anlamsız olurdu...çünkü sanat çevreyle ilgilidir, onun yaşadığı çevre farklı benimki farklı; Biz üçüncü dünya ülkesiyiz ve başetmemiz gereken kendimizle ilgili daha elzem problemlerimiz var..."

demek istediği Bankys'nin daha global problemlere karşı politik bir söylem içinde olduğu...
çok yanlış da değil ama Sırp sokak sanatçısının da bu kadar etliye sütlüye karışmaması , bollywood'a düşmesi biraz garip gelmiyor değil.

4 stile ayırdığım tüm graffitileri foto bloguma yükledim sonunda ...
buyrun buradan...

1 Kasım 2012 Perşembe

şahane graffiti yapmışlar şişhane'de...















Şişhane'deki otoparkın girişindeki binanın duvarının tamamını kaplayan bu şahane graffitiyi ben bugün fotoğrafladım, Eylül sonu yapmışlar,  ama çok güzel olmuş. Üstelik big chefs'in karşısındaki ara sokaktaki muhteşem graffitinin akıbetine uğramayacak çünkü belediye tabelayı çakmış duvara... Amerikan Konsolosluğu ve Beyoğlu belediyesi işbirliğiyle diye yazıyor son fotoğrafın sağ alt köşesinde göreceksiniz. Keşke şehrin diğer yerlerindeki sokak resimlerine de aynı duyarlılığı gösterse belediyeler; ben biliyorum pek çoğunu duvarı kirletiyor diye boyuyorlar üzerine olur olmaz afişler yapıştırıyorlar, canım acıyor. Mesela Brezilya'lı (artık ünlü diyeceğm, konuyla ilgili olanlar adını biliyorlardır zira) ETHOS'un İstanbul'da bu duvarı boyadığıyla ilgili bir post'a denk geldim yabancı bir kültür portalında...Bu sokağın nerde olduğunu bilmiyorum, silinmeden gidip görsem diyorum ama haberde adres vermemişler tabi...allahtan resimde, yan binada satılık ilanı gözüme çarptı.  Orada bir telefon numarası var, arayıp soruciim adresi...