16 Şubat 2020 Pazar

günün tablosu; yıldızlı gece ve ciara kasırgası





günlerdir fırtınayla uğraşıyoruz. Kiera kasırgası çok acayip. Bisiklet kullananlar için alarm geldi. Haberlerde duydum. çocuklara yaşlılara ve 45 kilonun altındaki insanlara bisiklet yasak, fırtına geçinceye kadar.  sosyal medyada şöyle ilanlar görüyorsunuz:
- bahçemden çocukların trambolini uçtu; bulan mesaj atsın;
- 38x65 cm ebadında köpek klubem kayıp!!! (allahtan köpek icinde değilmiş.)
- yarın 7 buçukta is başı yapmam gerekiyor beni walwijk merkeze arabasıyla atabilecek olan var mı?

yollarda ağaç dalları hatta gövdeleri.
gibi gibi...
şenlikli yani.

bu fırtına aklıma Van Gogh’un Yıldızlı Gece tablosunu getirdi. O resme her baktığımda yıldızdan çok fırtına görüyorum ben nedense.


biliyorsunuz sonunda bir kulağını kesmeye varan çıldırış surecinde Van Gogh’cugumuz  Saint-Paul-de-Mausole delirmişler sanatoryumunda  kalıyor. Dediklerine göre bu manzara odasının penceresinden gördüğü manzara. Bu manzarayı resmettiği;  özellikle de resmin soluna doğru yakın plan çizdiği göğe uzayan çalılığı resmettiği 20 kadar resim varmış. Kardeşi theo’ya şöyle yazmış bir mektubunda, oradan çıkarıyoruz :   "I can see an enclosed square of wheat . . . above which, in the morning, I watch the sun rise in all its glory.
Bir keresinde de (1-15 haziran 1889) şöyle yazıyor.  "This morning I saw the countryside from my window a long time before sunrise with nothing but the morning star, which looked very big” 
Bi araştırılıyor ki; 1889 baharında venus gercekten görülebileceği en yakın ve de parlak haliyle o bölgede görülmüş. 
Aslında buraya kadar fazla enteresan birşey yok. Ne var yani? ressam adam oturmuş camın önüne venusu çizmiş diyeceksiniz. 
yok öyle degil. 
içlerinde tek noktrun olan bu manzarayı resmettiği 20 resimden hiç birini o odada çizmemiş. Sanatoryumdan çıktıktan birkaç ay sonra pek bi manzarası olmayan giriş katındaki atölyesinde  çizmiş. Görünen o ki fiziken dışarıda olsa da zihnen hala sanatoryumdaki odasında.


14 Şubat 2020 Cuma

3 Şubat 2020 Pazartesi

2 Şubat 2020 Pazar

Günün tablosu + genel geyik

Otterlo diye bi köy var bu Hollanda'da. 2400 kişinin yaşadığı bir köy. Hiç bir özelliği yok, Kroller-Muller Müzesi dışında. Adı sanı pek duyulmamış bu müze hiç de yabana atılmayacak bir koleksiyona sahip.
Öncelikle, öyle bir iki tane değil, epey bi van gogh var. Müzeye ismini veren Helene Muller de ilk van Gogh toplayıcılardan zaten. Alman bir fabrikatörün kızıymış. Avrupa'da hatırı sayılır sayıda sanat eseri toplayan ilk kadınlardan. Meşhur Potato-eaters ve cafe teras at night la birlikte van Gogh'un akıl hastanesinde çizdiği ciddi sayıda karakalem çalışması sergileniyor.  Bununla bitmiyor; müzede, sentetik kübizm akimının ilk örneklerinden olan  picasso ve George Braque'ın gitarları (picasso'nun violini de) var. Daha meraklıları için Seurat, Metzinger, Signac, Juan Gris, Mondrian vs.vs. 
Bir de heykel bahçesi var ki, baharda pek keyifli olur. Geniş bir alana yayılmış epey heykel var. Gerçi ben tek bir tanesini görmek istiyordum, onu da göremedim çünkü bakım çadırının içinde kalmıştı. Jean Dubuffet'nin jardin d'email'i. Baharda restorasyon bitince bi daha gidicem. 

Neyse gelelim günün tablosuna. 

Odilion Redon'un tepegözü. Bu tabloyu çok etkileyici bulduğumu söylemeliyim. 

Polyphemus ve Galatea efsanesini bilmeyenler için özet geçeyim; polyphemus poseidon'un tek gözlü (kiklop denilen ki bunlardan üç tane var) canavar oğlu. Bi su perisi olan Galatea'ya aşıktır.  Kikloplar aslında keçi koyun çobanlığı yaparlar ve dağ eteklerindeki mağaralarda yaşarlar. Homer'e bakılırsa yamyamdırlar. Odysseus'un denizci arkadaşlarını çerez yapıp hüpletmiştir, muhabbet esnasında. (Yamyama koyun emanet etmek de nasıl bi kafaysa artık ) neyse mevzuyu dağıtmayalım. Polyhemus da bu tek gözlü canavarlardan biri; ama Onun aşkı mitolojideki ilk kur yapma hikayesidir. ay çok tatlı; Galatea'ya her gün peynir, süt vs ne bulursa getirerek gönlünü çalmaya çalışır. Ne var ki Galatea da Akis'le takılmaktadır.(Akis yani eko.) polyhemus bu meşki kıskanır ve akis'in üstüne kayalar atarak onu paramparça eder. Böyle. Biraz acıklı sonu kabul.  


Tabloya gelince; Kayayla ezme kısmına varıncaya kadar tepegözun ne yasadığını anlatıyor. Tuhaf duygular uyandırıyor insanda inanın. Galatea çiçeklerin içinde sereserpe yatarken zavallı polyphemus dağın arkasından ona görünmeden; o tek gözüyle hem kızı seyrediyor, hem de onu aslında bizden, yani tabloyu izleyenlerden koruyor. Galatea'ya göz kulak oluyor. tablonun onunde dururken o ürkek ama tehditkar bakışı hissediyorsunuz. O tek göz resmen size göz dağı veriyor. Tablonun renkleri ve sahne öyle şiirsel ki sizi de bir rüyanın içine alıyor. Tüyler ürperten bir tablo yani.   

 
 
bu tablo kadar beni duygulandıran bir diğer olay, Sergen'in Beşiktaşa teknik direktör olarak dönmesi. 20.000 kişilik imza töreni filan. Çok güzel oldu bence. 
ayrıca dünkü Trabzon fener maçı pek keyifliydi. Sörloth'u bizim takıma istiyorum. Altı buçuk milyonmuş opsiyonu. Falcao'nun bir yıllık parasıyla Sörloth'u alabilirdik yani. Yeri gelmişken nerde o Falçao bugün? sakat mı? hiç şaşırmam.

Bu arada en sevdiğim Ryan Donk'un gölü de geldi felaket tellalığı yapmayayım efendi gibi maçı seyredeyim bari.


1 Şubat 2020 Cumartesi