Öncelikle, öyle bir iki tane değil, epey bi van gogh var. Müzeye ismini veren Helene Muller de ilk van Gogh toplayıcılardan zaten. Alman bir fabrikatörün kızıymış. Avrupa'da hatırı sayılır sayıda sanat eseri toplayan ilk kadınlardan. Meşhur Potato-eaters ve cafe teras at night la birlikte van Gogh'un akıl hastanesinde çizdiği ciddi sayıda karakalem çalışması sergileniyor. Bununla bitmiyor; müzede, sentetik kübizm akimının ilk örneklerinden olan picasso ve George Braque'ın gitarları (picasso'nun violini de) var. Daha meraklıları için Seurat, Metzinger, Signac, Juan Gris, Mondrian vs.vs.
Bir de heykel bahçesi var ki, baharda pek keyifli olur. Geniş bir alana yayılmış epey heykel var. Gerçi ben tek bir tanesini görmek istiyordum, onu da göremedim çünkü bakım çadırının içinde kalmıştı. Jean Dubuffet'nin jardin d'email'i. Baharda restorasyon bitince bi daha gidicem.
Neyse gelelim günün tablosuna.
Odilion Redon'un tepegözü. Bu tabloyu çok etkileyici bulduğumu söylemeliyim.
Polyphemus ve Galatea efsanesini bilmeyenler için özet geçeyim; polyphemus poseidon'un tek gözlü (kiklop denilen ki bunlardan üç tane var) canavar oğlu. Bi su perisi olan Galatea'ya aşıktır. Kikloplar aslında keçi koyun çobanlığı yaparlar ve dağ eteklerindeki mağaralarda yaşarlar. Homer'e bakılırsa yamyamdırlar. Odysseus'un denizci arkadaşlarını çerez yapıp hüpletmiştir, muhabbet esnasında. (Yamyama koyun emanet etmek de nasıl bi kafaysa artık ) neyse mevzuyu dağıtmayalım. Polyhemus da bu tek gözlü canavarlardan biri; ama Onun aşkı mitolojideki ilk kur yapma hikayesidir. ay çok tatlı; Galatea'ya her gün peynir, süt vs ne bulursa getirerek gönlünü çalmaya çalışır. Ne var ki Galatea da Akis'le takılmaktadır.(Akis yani eko.) polyhemus bu meşki kıskanır ve akis'in üstüne kayalar atarak onu paramparça eder. Böyle. Biraz acıklı sonu kabul.
Tabloya gelince; Kayayla ezme kısmına varıncaya kadar tepegözun ne yasadığını anlatıyor. Tuhaf duygular uyandırıyor insanda inanın. Galatea çiçeklerin içinde sereserpe yatarken zavallı polyphemus dağın arkasından ona görünmeden; o tek gözüyle hem kızı seyrediyor, hem de onu aslında bizden, yani tabloyu izleyenlerden koruyor. Galatea'ya göz kulak oluyor. tablonun onunde dururken o ürkek ama tehditkar bakışı hissediyorsunuz. O tek göz resmen size göz dağı veriyor. Tablonun renkleri ve sahne öyle şiirsel ki sizi de bir rüyanın içine alıyor. Tüyler ürperten bir tablo yani.
bu tablo kadar beni duygulandıran bir diğer olay, Sergen'in Beşiktaşa teknik direktör olarak dönmesi. 20.000 kişilik imza töreni filan. Çok güzel oldu bence.
ayrıca dünkü Trabzon fener maçı pek keyifliydi. Sörloth'u bizim takıma istiyorum. Altı buçuk milyonmuş opsiyonu. Falcao'nun bir yıllık parasıyla Sörloth'u alabilirdik yani. Yeri gelmişken nerde o Falçao bugün? sakat mı? hiç şaşırmam.
Bu arada en sevdiğim Ryan Donk'un gölü de geldi felaket tellalığı yapmayayım efendi gibi maçı seyredeyim bari.