bavaria etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bavaria etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ağustos 2017 Salı

ÜÇ ORMAN

 Not: sıla yolu dediysek;  bu işin normali Hollanda'dan max 3; Almanya'dan 2 günde Türkiye sınırına ulaşmaktır. Benim yazacağım güzergah hakkaten işin bokunu çıkartmaktır. Hayır yola çıkacak bir gurbetçi okur da, denemeye kalkar; sonra küftermesin diye baştan uyarıyorum!  o arkadaşlar için şu site var; gerçek sıla yolu:  https://silayolu.com/

anlaştıysak başlıyorum!

Amsterdam'dan yola çıktıktan 260 km sonra ilk mola... (8'de çıkarsan 11 civarı oradasın!)


ilk orman Königsforst ; Köln yakınlarında 2500 hektarlık bir orman! 

2000'lerin başlarında ambient tekno bir albüm çıkmıştı. Gas Project - Königsforst ; o zamanlar dj berk doan diye bi arkadaş vardı; uniqe'de çalardı ara sıra. (vardı öyle bi güzide mekan pera!da) bu plağı onda görmüşlüğüm var... dinliyoduk o dönemler böyle şeyleri naapcan işte; alla' şaşırtmasın...



neyse diyeceğim o ki; albüme ismini veren orman bu orman; Gas project denilen arkadaşlar bu ormanda LSD'leri çakıp çakıp; o şekil takılıyorlarmış(tı) demek ki...

oysa ben
 şezlongumu açıp deriiin nefesler alıyorum!
ağaçların nereye uzandığını görmek için başımı kaldırıyorum göğe doğru; başım dönüyor. 
kafalar değil ağaçlar yüksek!



Hollanda ve Almanya'da park/ orman gezmeye kalkışacaksanız;
essentials(!):  çakmak kablolu araba buzluğu/soğutucusu 
çakmak kablolu ketıl + türk kahvesi 

- neden?
- tesis yok! (ticari zekaları bizimki kadar gelişmemişse demek ki!!!) ondan mütevellit taşıycan yanında suyunu, kahveni, meşrubatını...

bu noktada hemen uyarasım geldi; çeşit çeşit araba buzluğu var piyasada. 25-30 litrelikleri filan var amman kanmayın; büyüğüne kaçmayın; bende 6 litreliği var; o bile zor soğutuyor. 12v çakmak girişiyle buzdolabı mı çalışır değil mi?  

bölgede şirin şirin butik oteller var, bir iki camping var; 2 de gurme restoran var. 
kalınır aslında bi gece ama yolcu yolunda gerek!

2. durak Kara Orman /Schwarzwald
381 km güney batıya...
- neden?
-e namı büyük kara ormanı görmeyelim mi? hepi topu 3.5 saat uzatçaz yolu.
bu arada Almanya'da gerçekten hız tahdidi mevhumu; complicated!
kamyona tıra 150; arabaya 200 gibi... 
bas basabildiğince...
- ne bascam yaa sağ şerit çok güzel!!

Kara Orman diyorduk değil mi?
Fıransa sınırına doğru wikipedi yaklaşık 12000 km2 olduğunu söylüyor...Bi-raz orman yani...
 Orman -Dağ karışımı dillere destan bölge...
Ren Nehri ve Tuna Nehrinin kaynağı burada; nesli tükenmekte olan Türklüğün simgesi bozkurtlar burada!!! (bunlar hep wikipedi)

Bu avrupalılar böyle arkadaş... ağaç kesme kültürleri gelişmemiş. Her yer orman!

oysa biz öyle miyiz?

şarkısı bile var;
Sen ne güzel bulursun kessen anadoluyu
dertlerden kurtulursun kessen anadoluyu...
di mi?

neyyse; kara ormanda hava kararınca konaklama seçeneklerini düşünmek lazım bölgede ikibin küsur tesis var ama favorim bu site http://www.schwarzwaldplus.de 



ertesi gün için önerim ; Feldberg zirvesi yaklaşık 1500 m. 
Felberg'de çeşitli yürüyüş parkurları var; Alpine path dedikleri parkur mesela üç buçuk kilometre. 
biraz kayaları aşmacalı filan ama orman ne güzel ne güzel!




3. Orman Altmühtal

230 km doğuya

(Biraz zig zag oldu ama rüzgar karşıdan esince napıcan?)

artık güzergahı Tuna Nehri çiziyor. Tuna nereye drifter oraya...


  
yaklaşık 3000 kmlik doğal park alanı Bavaria Eyaletinin Altmühtal ormanı. Hava hala 18 derece; oksijen çarpması diye bişey var! 


orman Ingolstadt şehrinin hemen kuzeyinde kalıyor. 
meşhuur Ingolstadt buraymış demek!!!

ingolstadt diyince bi an çıkaraamışsınızdır belki amma bu minnacık Bavaria şehrinin boyundan büyük işler döndürmüşlüğü var!
illuminati burada kurulmuş biir;(18. yy)
Mary Shelly'nin Frankenstein romanının geçtiği mekan burasıdır ikiii...

zaten bu ikisi yeter bence!


Biz ormanda kalalım!
Herman Hesse okuyalım biraz mesela;  Bäume. Betrachtungen und Gedichte' sinden...
şöyle diyor...

"...Tepelerinde dünyanın uğultusunu duyarlar, kökleri ise sonsuzluktadır; ama onların içinde kendilerini yitirmezler, tam tersine, yaşamlarının tüm gücüyle yalnızca, bir tek şey için çaba gösterirler: Kendi içlerinde var olan yasaları gerçekleştirmek, kendilerini yansıtmak. Güzel ye güçlü bir ağaçtan daha kutsal, daha yetkin bir şey olamaz.
Bir ağaç kesildigi zaman, ölümüne yol açan çıplak yarasını güneşe tuttuğunda, gövdesi ve mezar taşının aydınlık halkalarında onun tüm öyküsünü okumak mümkündür: yaş halkalarında ve budaklarında, tüm savaşımı, tüm acıları, tüm hastalıkları, tüm mutluluk ve gelişimi harfi harfine yazılıdır verimsiz yıllar, bereketli yıllar, atlatılan saldırılar, uzun süren fırtınalar, hepsi! Ve her köylü çocuğu, en sert ve en soylu odunun, en dar halkalısı olduğunu, dağların yüksek yerlerinde, süregelen tehlikeler içinde en kuvvetli, en güzel, en sağlam ve en yetkin ağaçların yetiştiğini bilir.
Ağaçlar kutsal varlıklardır. Onlarla konuşmasını, onları işitmesini bilen, gerçeği de yakalar. Onlar öğretiler ya da hazır reçeteler öğütlemezler, onlar bireyi dikkate almadan, yaşamın en eski yasasını vaaz ederler. Bir ağaç şöyle diyor: İçimde bir öz, bir kıvılcım, bir düşünce saklı, ben ölümsüz yaşamın yaşamıyım. Ölümsüz doğa ananın, benimle gerçekleştirmeyi göze aldığı deneyim ve oğul verme çabasının eşi benzeri yoktur. Benim kalıbım ve derimin damarlarının da eşi benzeri yok, doruğumdaki en küçük yaprak oyunu ve kabuğumdaki en küçük yara bile benzersiz. Görevim, böylesine belirgin olan bu benzersizlikte sonsuzu yaratmak ve göstermektir.
Bir ağaç şöyle diyor: Gücüm güvenden gelir. Babalarımı bilmiyorum, her yıl benden doğan binlerce çocuğumu da tanımıyorum. Tohumlarımın gizini sonsuza dek taşıyacağım, tek düşüncem bu. Tanrı'nın içimde olduğuna güveniyorum. Görevimin kutsallığına güveniyorum. Bu güvenle yaşıyorum.
Üzgün olduğumuzda ve yaşama katlanamadığımız zamanlarda bir ağaç bize şunu diyebilir: Sessiz ol! Sakin ol! Bana bak! Yaşam kolay değil, yaşam zor da değil! Bunlar çocukça düşünceler. Tanrı'yı konuştur içinde, o zaman onlar susarlar. Yolun, seni annen ve yurdundan ayırdığında korku duyarsın. Ama her adımın ve her günün seni yeniden annene götürüyor. Yurdun orası ya da burası değil. Yurt senin içinde ya da hiç bir yerde.
Akşamları rüzgârda hışırdayan ağaçları duyduğumda, yüreğim yolculuk tutkusuyla dolar yeniden. Uzun süre sessizce dinlendiğimde, yolculuk tutkusunun özü ve anlamı ışığa çıkar. Bu, sanıldığı gibi acılardan kaçış isteği demek değildir. Bu, yurda, Doğa ananın belleğine, yaşamın yeni meselelerine olan özlemdir. Bu, eve götürür insanı. Her yol eve çıkar, her adım yeni bir doğuştur, her adım ölümdür, her mezar doğa anadır.
Biz çocuksu düşüncelerimizden korktuğumuzda, hışırdar ağaç orada akşamları. Nasıl bizden uzun yaşıyorlarsa, öylesine uzun düşünceleri vardır ağaçların; uzun soluklu ve sakin. Onların dediğini gerçekten anlamadığımız sürece, bizden daha akıllı görünürler. Fakat eğer agaçları duymayı öğrenirsek, işte o zaman özellikle düşüncelerimizin kısırlığı, aceleciligi ve çocukça telâşının, eşsiz bir neşe kaynağı olduğunu görürüz. Ağaçların dediğini gerçekten duyabilen kişi, artık ağaç gibi olmak istemez. O kişi artık oldugundan başka bir şey olmayı da istemez. İşte bu özüne, vatanına dönüştür. İşte bu mutluluktur..."

Herman Hesse Bäume. Betrachtungen und Gedichte