gökyüzünün altında gevşemiş onun bunun üzerine kafa yorup duruyor. Emeğin doğasını düşünüyor. Avareliğin doğasını ve göğün kendisini. Kocaman dalga dalga bulutlar yere o kadar yakın duruyorlar ki, insanın kement atıp birini tutası geliyor.- ister başının altına yastık yap ister midene indir. Bir tabak bol sulu fasülyeyi kocaman bir parça bulut etiyle götür, sonra da biraz kestirmek üzere uzan. Ne hayat ama! (hayalperestler- Patti Smith)
ne muhteşem bir blog sabahı!
onun için bu şarkıyı dinliyoruz;
sonra bu kelimeyi idrak ediyoruz;
kairosclerosis n. the moment you realize that you’re currently happy—consciously trying to savor the feeling—which prompts your intellect to identify it, pick it apart and put it in context, where it will slowly dissolve until it’s little more than an aftertaste.
neymiş?
: an itibariyle mutlu olduğunuzu farkettiğiniz şimdi.
farkettiğiniz anda da, hoop uçtu gitti bile... geçmiş olsun!
bir süredir; özellikle üşenmeyip scribd'e paypalla abonelik parası gönderdiğimden beri blogspota nadiren uğruyordum. o da şey yüzünden oldu;
ipad.
onun bunun elinde görüp çocuk gibi özenip; hah tam da ihtiyacım olan şey diye edindiğim mini-ipad.
mesaj insanı olmadığım, klavye insanı olduğum için; (yaşlandığımı hissettim bir an ne tuhaf) ve ipad'e yazı yazamadığım için, tam birine hediye etmek üzereyken;
scribd'i keşfettim.
süper bişeymiş;
amoazondan kitap sipariş etmeye son!
ne keyif anlatamam; böyle işaret parmağınla sayfaya dokununca gerçek kitap sayfası çevriyormuşsun gibi oluyor. nerdeyse işaret parmağını tükürükleyesin geliyor.
öyle gerçekçi...
bi'tek, kitap kokusu yok.
kitapçıda kilitli kalmış gibi bişey;
istediğin kitabı al, bir kaç sayfa çevir, bırak başkasını al.
scribd müptelası oldum, bir aydır okumadığım kitap kalmadı;
alex ferguson'un biyografisini bile okudum. Cüneyt çakırdan da bahsediyor...
neyse,
sabah breakfast at tiffany's filminin yapımıyla ilgili kitabın son sayfasını çevirince blogspot'u özlediğim aklıma geldi.
blogpostun birinde
WAKE UP AND SMELL THE ROUTINE
yazısını gördüğümde mutfakta kahve yapıyordum.
bu la petite morte 'un "türk kahvesi ve saba makamında okunan romantik ezanlar" başlıklı yazısını okumadan bir iki dakika önceydi.
bu arada bulut aras kim?
neyse;
sonra "herkes andrey platonov okusun istiyorum." diye başlayan post dikkatimi çekti. Dikkatsiz Okur, nadiren yazanlardan olduğu için dikkatinizi çeker hemen.
o sırada bir süredir yazmayan Nomen'in bloğuna baktım; bu konuda bir tek ben mi endişeleniyorum acaba? yazmayı bıraktı mı?
sonra sevgili toosuk'cuğumun sıradışı bloğuna girdim; kendisi Feroz kondozi'yle bozmuş bu aralar; o değil'de, o profil resmi nasıl bişey allasen?
enson bu resmi gördüğümde;
Kuşlar bir haftadır ötüp duruyor; En çok da dün...
şimdi Muslera ve sneider'in maç kadrosunda olmayacağı kesinleşti ya...
Neyse ben tabi bu 2013'ün ne lanet bir yıl olduğunu bildiğimden konuşuyorum...
bu kez... hani 14 yıl sonra... meğer o gün bugünmüş...
Drogba da pek bilenmiş diyorlar...Şükrü Saraçoğlu'na çıkmaya can atıyormuş....
Neyse benim başka bir önerim var aslında; baktık işler iyi gitmiyor;
Manchini Engin Baytar'ı koysun.
Hazır Emre Belözoğlu da oynuyormuş madem,
Engin Emre'ye kafa atsın,
Volkan Kalesinden çıksın Engin'e yumruk atsın,
Drogba'nın Volkan'a hali hazırda bir kıl olmuşluğu var. Drogba dayanamasın Emre'yle Volkanın ağzını burnunu dümdüz etsin.
Biz hükmen yenilelim...
Valla Taraftar ancak o zaman rahat uyku uyur.
yoksa bu sene bir puanla filan ruhumuz huzur bulmaz.
yok valla ben öyle bir insan mıyım? Bunları bana kim yazdırtıyor, içimde biri var; sadece derbi günü dışarı çıkıyor yemin ederim...
Yannız Büyük Fenerbahçe Taraftarı'ndan bir 10 kasım Koreografisi bekliyorum.
ayrıca Diğer seçenek Aziz Yıldırım olmasına rağmen, The Cemaat'in gözdelerinden Mehmet Ali Aydınlar'a "Yürü git!" diyen Kongre'ye içten içe büyük sempati duyuyorum, kendimi tutamıyorum.
Ha evet Aziz Yıldırım ceza alacak muhtemelen başkanlığı düşecek The Cemaat Fenerbahçe'yi yine ele geçirecek ama... bu iş sandıkları kadar kolay olmayacak. Olmadı da, görüyoruz.
Bu memlekette iyi direnenlerden biri de Aziz Yıldırım'dır. bunu da buradan söylemiş olayım.
Koç'a zaman zaman çok kızıyorum ama sonra yapacak da bişey yok diyorum yine de dik durmaya çalışıyorlar, artık ne kadar dik durulabilirse bu ortamda? zaten hangimiz dik durabiliyoruz kızlı erkekli afedersin...
Neyse şunu diyecektim;
bu yılki 10 kasım filmini çok beğendim, siren, ton... e güzel olmuş, yakışmış.