gökyüzünün altında gevşemiş onun bunun üzerine kafa yorup duruyor. Emeğin doğasını düşünüyor. Avareliğin doğasını ve göğün kendisini. Kocaman dalga dalga bulutlar yere o kadar yakın duruyorlar ki, insanın kement atıp birini tutası geliyor.- ister başının altına yastık yap ister midene indir. Bir tabak bol sulu fasülyeyi kocaman bir parça bulut etiyle götür, sonra da biraz kestirmek üzere uzan. Ne hayat ama! (hayalperestler- Patti Smith)
29 Ocak 2013 Salı
27 Ocak 2013 Pazar
lost in amsterdam / video #1
cumartesi kayıp/
pazar, hava yükseldi, 3 derece...kanalın üstündeki karlar eridi buz tabakası da kırılıp parça parça oldu. bu arada evet kanal donuyor ve üstünde yürünecek kadar kalın bir buz tabakası oluşuyor. gece üstünde yürüyen birkaç kişi görüp şok geçirdim.
videoyu Parov Stelar'ın muhteşem "lost in amsterdam" parçasıyla eşleyerek şahane klip yaptım...
bizim takım da derbiyi almış; şınayder nihayet formayı giymiş, melo tükürmüş, drogba geliyormuş gibi hertür malumatı aldım rahat ettim.
taksi şöförlerinin üçte biri türk (yani ben üç kere kaybolup taksiye bindim bu tamamen benim istatistiğim.)
sigara yasağı burada hakikaten şaka gibi olmuş;
coffeshop'ta esrar içmek serbest, sigara içmek yasak. normal sigara içmek için kapının önüne çıkman gerekiyor :D
şimdilik bu...
yeni fotolar:
http://photographicworksofthedrifter.blogspot.nl/2013/01/amsterdam-at-night.html
http://photographicworksofthedrifter.blogspot.nl/2013/01/amsterdam-jan-2013.html
http://photographicworksofthedrifter.blogspot.nl/2013/01/amsterdam-in-january-black.htm
25 Ocak 2013 Cuma
Ocak'ta Amsterdam, -8 derece!
1. gün:
1.
eksi sekiz derece!!! icy cold dediklerinden... sokaklar bomboş çünkü kimsenin kıçı yemiyor sokakta dolaşmaya.. bisiklet çok tehlikeli, maazallah yüz felci geçirmek an meselesi.
cofeeshop tek seçenek vakit geçirmek için!
ama şehir acayip fotoğraf veriyor bu haldeyken.
henüz bu soğukta fotoğraf makineme hakim olmaya alışamadım, ancak bir iki kare çıkarabildim.
Jack Harrer'la hasret giderirken, içeriye iki danimarkalı genç girdi; bu yıl üniversiteye başlayacaklarmış, biri elinde Kerouac tarzı bir defterle dolaşıyor sürekli ufak notlar alıyor. Şiir mi yazıyorsun dedim , daha çok düz yazı dedi. Diğeri geçen yazını Mısır'da geçirmiş. Ne diye gittin ne işin vardı Mısır'da dedim. 'ööyle meraktan'mış, "özel bir sebebi yoktu" dedi.
daha önce hiç liseden yeni mezun olmuş Danimarkalı görmemiştim. son derece şaşırttılar beni, entellektüel düzeyleri oldukça yüksek. Ben onların yaşındayken peh! iki kelimeyi arka arkaya getiremiyordum bu iki bebe neredeyse tüm ortadoğu tarihine ve politikasına hakimler. Ama ilk günden kafamı şişirtecek değilim tabi; "see you around" dedim çıktım.
kanala bakan bir çatıkatında kalıyorum; köşedeki sosisliciden yediğim sosisli gayet lezzetliydi ama turşudan hiç anlamıyorlar, tatlı bir sosa mı batırmışlar güzelim kornişon'u ne yapmışlarsa artık, tek tek ayıklamak zorunda kaldım içinden...
öyle çook soğuk, biraz soğuğa alışayım bir sürü daha şey anlatıcam.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)