11 Mayıs 2019 Cumartesi

alıntı

"Bolca boş zaman var. Kendimi hazırlamadığım şeylerden biri. Doldurulamayan zaman miktarı, hiçliğin uzun parantezi. Beyaz gürültü gibi zaman. Keşke birşeyler işleyebilseydim; örme, dokuma ne bileyim elimle yapabileceğim bir şeyler işte. Canım bir sigara çekti. Sanat galerilerinde dolaşırken gördüğüm 19. Yüzyıl tablolarını hatırlıyorum;  tüm o harem takıntısı...düzinelerce harem tablosu, divanlarda sere serpe yayılmış şişko kadınlar, başlarında örtü veya kadife başlıklar, tavus kuşu tüğleriyle serinlerken harem ağaları arkalarında nöbet tutuyor. Aslında hiç orada bulunmamış adamlar tarafından çalışılmış oturan vücut çizimleri... Bu resimlerin erotik olduğu düşünülürdü, ben de öyle olduklarını düşünürdüm oysa şimdi anlıyorum tam olarak neyle ilgili olduklarını. Bu tablolar durdurulmuş yaşamla, beklemeyle, kullanımda olmayan nesnelerle ilgiliydi. Can sıkıntısını resmeden tablolardı onlar. Ama belki de erotik olan can sıkıntısıydı. Özellikle de kadınlar erkekler için can sıkıntısı çektiğinde..."
Handmaid's Tale/ Damızlık kızın öyksü - Margret Atwood.

8 Mayıs 2019 Çarşamba

5 Mayıs 2019 Pazar

Günün sözcüğü; kenopsia



KENOPSIA: Geride bırakılan mekanların tekinsizliği

Etimoloji: (Yunanca) kenosis : boşluk + opsia : görüş

METİN:

Taşınırken tüm eşyalar evden çıktığında hissedersiniz; bir mekanın nasıl boş hissettirebileceğini...
okul kapandıktan sonra koridorda yürürken veya haftasonu karanlık bir işyeri katında;
sezondışı lunaparkta... genelde cıvıl cıvıl yaşam dolu olan bu yerler şimdi nasıl da terkedilmiş ve sessiz.

pek çok anınızın hala durduğu yerde duruyor olan mekanlarda geçtiğini unutmak kolaydır. Duvarlar hemen hemen hiç değişmemiştir. Hatta bazı aynı insanlar hala oradaymış gibi, yokluğunuzda da orada olmaya devam etmişler; oysa aslında o sizin bildiğiniz dünya ve hatırladığınız insanlar siz taşındıktan sonra aynı kapılardan geçen bir sürü başka insanla yer değiştirmiştir.

Anıları hatırlamak, kurmak için onca zaman harcadığınız hayattan bir anda ayrılmamak için etrafta dolanmaya çalışırsınız; bu oyalanmada dünyanın da size eşlik edeceğini umarak...Ama nihayetinde eşyalarınızı toplayacak ve evin içinden son kez geçip gideceksiniz.

ve siz ayrılır ayrılmaz, bir gün bile beklemeden bir başkasının yeni evi olmaya başlayacak. Kendi anılarıyla doldurulacak boş bir tuval, taze bir boya katıyla inşa ettiğiniz hayatı satın alan kişi ekolardan başka birşey bırakmayacak. Oda boş değil hiper-boş kalmıştır, toplam nüfus ekside... sakinleri öyle bariz şekilde yoklar ki neon ışınları gibi parlıyorlar. Belki de bu yüzden hayaletlere inanma eğilimindeyizdir.Belki tüm bunlar bir fantezi.
anılarımız öylesine güçlüymüş ki duvarda izi kalıyormuş; başkasına birşeyler ifade edebilecek ve boyayla kapatılamayacak kadar güçlü olduğuna dair bir fantezi...
İstediğimiz burada geçirdiğimiz zamanı işaretlemek,
odaları doldurup hatıraları hayatta tutmak.
Ve eğer evlerimiz ele geçirilirse (cinler periler tarafından belki)
bu ancak biz ele geçirdiğimiz içindir. (o cinler periler de bizizdir)
sanki gerçekten bitmemiş/yarım kalmış bi görev varmış gibi.