üç sene geçti, neredeyse dört sene dolacak buradayım, hala bazı tipleri ve tripleri aklım almıyor bu memlekette. Bana sorsanız nedir olayları diye; recycle ve charity diyebilirim. Mütemadiyen bi' geri dönüşüm kafası. Hiç birşey asla atılmıyor, illa değerlenecek. Adım başı charity shop var küçücük kasabalarında bile. "Kringloop-winkel" diyorlar. Güya eskici ama girince kendinizi kaybediyorsunuz. Bu dükkanlar eskiyen eşyalarınızı gelip evinizden bedavaya alıyor, değerliyor ve çok cüzi bir fiyata dükkanda tekrar satışa çıkartıyor. Böylece işsiz güçsüz bile belli bir yaşam standardına sahip olabiliyor. Öğrenci mesela, evini adam akıllı döşeyebiliyor; hiç bir çocuk oyuncaksız kalmıyor bu memlekette. Bu dükkanlardan kazanılan para ise ya kiliseye ya da çeşitli yardım kuruluşlarına aktarılıyor. Bu dükkanlar gönüllülerle işi döndürüyor. Emekli nüfusun % 90'ı bunun gibi gönüllü işlerde çalışıyor. (çok sinir bozucu değil mi?) Sonra devletin sosyal yardım yaptığı bir grup var. Onlar da haftada belli bi miktar saat bunun gibi gönüllü işler yapmak zorunda. (zorunda ve gönüllü pek olmadı aynı cümlede ama Hollanda böyle biyer, seve seve zorunluluklar ülkesi)
Bi de Maria (yunan arkadaşım) ile ben gibi işgüzarlar var - az işimiz varmış gibi hemen burnumuzu soktuk. Haftada bir gün kringloop'da değerlemeye yardım ediyoruz. Özellikle plak, kitap, kaset, vintage eşya filan gibi şeyler. Plaklar 1 ila 3 euro arasında fiyatlanıyor. Çoğunlukla Hollandaca oldies (fena), arada güzel jaz plakları çıkmıyor değil , epey bi bölümü de klasik müzik plakları . Bu toplum epey klasik müzik dinliyor(!) onu anladık. Böyle antoloji filan gibi olanlar denk gelirse 5-6 eur'a çıkabiliyoruz.
Kitaplar 50 cent 1 eur civarı. Sanat kitapları filan olursa max 2 euro fiyatlama yapabiliyoruz. Hepsini kendime alasım geliyor ama yasak.
Geçenlerde bir telefon geldi 1943 doğumlu Marieke teyze vefaat etmiş; dükkanın sahibi gibi takılan Roy bizden rica etti; oğlu bazı kitap ve plakları ayırmış, onları gidip alabilir misiniz dedi. Maria'yla atladık gittik. Giderken de bu angarya işi niye bize yükledi bu Roy diye biraz bozulduk, ama ikimizin de unutmayacağı bir deneyim oldu diyebilirim.
Marieke teyze - nur içinde yatsın- çok acayip bir kişilik çıktı, keşke yaşarken tanısaymışım dedirtti. şu aşağıdaki fotoğrafa bakarsanız anlayacaksınız.
Marieke Teyzenin ardında bıraktıklarından benim seçtiklerim...
Bir James Joyce külliyatı, bir Hemingway...
plaklara gelince ; Nat King Cole, Mamas & the papas, Barry white, Andrew Sisters, Joan Baez, Boney M, Simon & Garfunkel'ın boxer'la başlayan konser kaydı...
Ve Maria'yla ikimizi aynı anda şoka sokan Zülfü Livaneli-Maria Farantouri plağı.
garip tesadüfler, hayat işte hakkaten şaka gibi bazen.
Maria plağı görünce aaaa Farantouri diye atladığında ben Zülfü Livaneli mi? ne alaka dedim.
Bizim orda bi türk bi yunan olarak, ölen hollandalı kadıncağızın bıratığı bu plağı almaya gidişimiz pek tuhaf kaçtı.
Marieke teyzeyi okkadar merak ediyorum ki okadar olur. Nasıl bir müzik zevki varmış anlaşılır gibi değil.
Sordum eskiden aktarmış; yani aktar dükkanı varmış. Öyle fazla bir bilgi edinemedim.
Marieke teyzeyi okkadar merak ediyorum ki okadar olur. Nasıl bir müzik zevki varmış anlaşılır gibi değil.
Sordum eskiden aktarmış; yani aktar dükkanı varmış. Öyle fazla bir bilgi edinemedim.
Neyse Roy'dan yalvar yakar fotoğraftakileri satın aldım. Hepsine 15 euro verdim (fazla fazla). Roy önce dükkan çalışanlarının satın alması yasak filan dedi ama tehdit ettim. "Bugün istifa ederim yarın müşteri olarak gelir bu plakları toplarım" dedim. Çaresiz kabul etti.
bi leylim ley dinleyip Marieke teyzeyi yadedeceğim.