gökyüzünün altında gevşemiş onun bunun üzerine kafa yorup duruyor. Emeğin doğasını düşünüyor. Avareliğin doğasını ve göğün kendisini. Kocaman dalga dalga bulutlar yere o kadar yakın duruyorlar ki, insanın kement atıp birini tutası geliyor.- ister başının altına yastık yap ister midene indir. Bir tabak bol sulu fasülyeyi kocaman bir parça bulut etiyle götür, sonra da biraz kestirmek üzere uzan. Ne hayat ama! (hayalperestler- Patti Smith)
2 Eylül 2016 Cuma
1 Eylül 2016 Perşembe
Danimarka dibin kara izlanda zenci!
İskandinav mizahı da biraz fazla mı kara??
Rams! diyorum.
ne bileyim hayvanları iten kakan, film icabı da olsa öldüren, öldürülüşünü gösteren filmlere tahammül edemiyorum.
kara mizah da bir yere kadar!!!
BBC de bu drumu tespit etmiş; iskandinav kara mizahını (Nordic Noir) masaya yatırmış.
Yönetmen Grimur Hâkonarson Galgahumor diye bişey var diyor İskandinavya'da çok yaygınmış... Komik aynı zamanda üzücü...
işşalla da insomniya olursun da filmde katlettiğin koyunları bir bir sayarsın bi gram uyuyabilmek için!
(bu da yeni deformasyonumuz milletçe, Fetö gündemciliği sayesinde Fetöyle yatıp kalkıyoruz yaratıcı bedduada sınır tanımıyoruz maaşallah!)
iskandinav mizahına ilgi The girl with the Dragon Tatoo'yla zirve yaptı. Bütün ödülleri kıvırıp ceplerine ceplerine sokuyorlar İskandinav yönetmenler.
Mesela Anders Jensen 2008 yapımı Men and Chicken'ı çeken yönetmen; bu fazla kara olma durmunu şöyle tescilliyor. "If there is a dead body in Denmark , someone is going to make a joke abot it."
"Herkesin zevkine göre olmayabilir ama bazen insanlar gülmeyince bu durum hoşuma gidiyor." diyor.
güneşsizlikten canım, bunlar hep güneşsizlikten...
Etiketler:
Anders Jensen,
görülesi filmler,
Grimur Hâkonarson
31 Ağustos 2016 Çarşamba
Teju Cole'un OpenCity'si bitmiyor bitemiyor, çünkü anlattığı hiç bir şey ilgimi çekmiyor; çünkü bugünlerde New york ve insanı hiç ilgimi çekmiyor. Zaten indirecek daha ilginç bi kitap buldum; I am Zlatan Ibrahimoviç. Onu okuyorum. Zlatan çok iyi ya... kitaba Guardiolayı gömerek başlamış; hatta sanki, "yav ayrılırken iyi bi ağzını burnunu kıramadım bari ipliğini pazara çıkarayım şunun" diye yazmaya karar vermiş... Bir dedikodu bir sitayiş sormayın gitsin. Çocukken en büyük zevkinin bisiklet hırsızlığı olduğunu, iki dakkada cillop gibi bisikletleri yürüttüğünü okuduğum sıralarda birileri benimki de dahil olmak üzere aşağıda park yerinde kilitli bisiklet odasında duran yarım düzine bisikleti patlatmış. Yani yepisyeni drifter seleli caanım bisikletimi çaldılar.
Naapalım 'buralara kadar geldi hırsızlık demek; durum vahim yani!' diyor giden bisiklete değil dünyanın, insanlığın haline üzülüyoruz;
Bir şarkı çalıp kendisini bir fotoğrafla anıyor; yeni bisiklet almaya gidiyoruz yarın ilk iş.
şarkı
Naapalım 'buralara kadar geldi hırsızlık demek; durum vahim yani!' diyor giden bisiklete değil dünyanın, insanlığın haline üzülüyoruz;
Bir şarkı çalıp kendisini bir fotoğrafla anıyor; yeni bisiklet almaya gidiyoruz yarın ilk iş.
şarkı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)