bu söyleşide Burroughs yüzyılın tanımını yapmış; sanatla ilgili olarak...
biraz deşifre edeyim;
şöyle soruyor röportajı yapan amca;
"alright lets get back to the subject of the writer.. what is the original field of the writer? what mechanisim should he consider, work on..?"
"should" burada kilit kelime.
Burroughs sazı eline alıyor.
"the word "should" should never arise." diyor önce.
hafif müstehsi bir tavırla devam ediyor;
"there is no such concept as "should" with regard to the art"
sanat söz konusu olduğunda 'meli malı' diye bişey olmaz kardeşimmmm. köprü yapıyosan şunu yapmalı bunu yapmalı dersin, bu öyle bişey değil...
ve sonra yüzyılın tanımı geliyor;
"One very important aspect of art is that it makes people aware of what they know and don’t know they know"
yani şöyle demiş oluyor
"sanat insanların neyi bilip neyi bildiklerini bilmediklerinin farkına varmalarını sağlar"
sonra ettiği lafı açmak için örnekler veriyor; daha doğrusu insanların bu farkındalık mevzuuna bazen ne kadar konservatif baktığını ve bu sebeple sanatın zaman zaman hak ettiği saygıyı ve tepkiyi almadığını açıklamaya çalışıyor; Galileo, Cezanne ve Joyce'dan bahsediyor bu esnada sonra şöyle söylüyor;
"once the breakthrough is made there is a permanent expansion of awareness. But there is always a reaction of rage, of outrage, at the first breakthrough..."
"So the artist, then, expands awareness. And once the breakthrough is made, this becomes part of the general awareness."
karısının kafasındaki elmaya ateş edip kadının beynini patlatmayaymış iyimiş be!