6 Eylül 2013 Cuma

Sayın yektili,
Bundan bir süre önce şahsınıza hitaben yazdığım mektupta sihirli ayna üretiminin ivedilikle durdurulmasına ilişkin talebimin dikkate alınmadığının farkındayım. Her sabah yaşadığım sarsıcı şoklara rağmen, süreğen durumu kanıksama çabalarım sonuç vermeye başlamışken piyasaya sunduğunuz son teknoloji sihirli çerçevelerinizi tecrübe etmiş bulunuyorum.  Emin olunuz satın almadım. Ancak insanları bilmez gibi benden şüphe etmeyiniz; insanların birbirlerine vazodan sonra en çok hediyelik eşya olarak seçtikleri ürün, esefle bildiriyorum ki çerçevedir. Çerçevenizin içine yerleştirdiğim benim için pek muhterem kişinin resmi her gün başka bir ifadeye bürünürken aklımı salim tutamadığımı takdir edebilirsiniz. Söz konusu maruzatımı bildirirken duyarlılığınıza sığınarak gereğinin yapılmasını, konuyla ilgili bana en azından menfi yada müspet bir cevap verilmesini arz ve rica ederim.
Saygılarımla

Muzdarip Şaşkın

5 Eylül 2013 Perşembe

Breakfast can wait



evet itiraf ediyorum çocukluktan beri Pince hayranıyım. Son parçasını da acayip beğendim.

4 Eylül 2013 Çarşamba

Drifter'ın kederi..

hayır tabiki bu blogda öyle şeyler yapmıyoruz, kederimizi içimize atıp söz verdiğimiz gibi Pujolle'den bahsediyoruz!
Eylül zaten drifter yağmurdan nefret etsin diye var, onun için Eylül'ü çok seviyoruz.
Ayrıca dün NTV spor'da BBC'nin yaptığı olimpiyat belgeselinde Kulplu Beygir Sporcusu bir arkadaş şöyle dedi..."Bazen kendimi kendime gereğinden fazla yakın hissediyorum."
çok fena.

Neyse Pujolle'den bahsedecektim;

 “tyrannical, obsessed with order, pathalogically jealous”
‘Gaddar, düzenle kafayı bozmuş, patalojik kıskanç’ Doktorun hakkında yazdıkları böyle ben doktorunun yalancısıyım.
Yalnız doktor çok iyi kalpli bir insanmış, Allah hepimize böyle doktorlar bağışlasın inşallah;  

Guillaume Pujolle 1893 Fransa doğumlu; babası 55 yaşında öldüğünde epey bi kumar borcu bırakmış ardında; 31 yaşında evlenip Metz'e taşınmış, iki sene sonra boğazını kesmeye kalkmış.
Asıl hikaye bundan sonra başlıyor.


sanatındaki en önemli özellik delirium dediğimiz bilinç bulanıklığını siyah ve pembe tonlarını birbirine bulaştırırken apaçık ortaya koyması... Bunu doktoru bir bakışta farketmiş; zaten ondaki dehayı keşfeden yine doktoru... 

Düzen hastası, agresif manyak kişilik, aman aman dikkat etmek lazım valla derken; boğaz kesme olayıyla bazı tahammül sınırları aşılınca; Pujolle'nin akıl hastanesi günleri başlıyor. İlk yattığında karısının onu aldattığına dair ağır bir saplantıyla baş etmeye çalışıyor; hatta güyya karısının bir kızı varmış ve onu sürekli takip ediyormuş, hastanede gece uyurken gözetliyormuş sözüm ona... terapiler filan derken bir süre sonra hastaneden çıkartılıyor ama halüsünasyonlar peşini bırakmıyor; bir gün yine bir cinnetle zavallı kadının üstüne yürüyüp onu öldürmeye kalkınca iş yine değişiyor, intihar teşebbüsü sonrasında haydi tekrar akıl hastanesine -ve tabi bu kez sonsuza kadar...
bu hikayede en dokunaklı olan şu;
Karısı Pujolle akıl hastanesinde yalnız kalmasın diye o hastanede hemşire olarak çalışmaya başlıyor ve orada ölene kadar yanında kalıyor.
şimdi resimler;

  




1935'de 42 yaşlarındayken çizmeye başlıyor; resimler mürekkep ve karakalem ağırlıklı...