9 Ekim 2012 Salı

Walk The Light




London Design Festival'de yapılan bir art performance bu. Aslında tek yaptığı ısıya duyarlı ışıkla, raylı sistemi birleştirmek, yürüdükçe ışık seni takip ediyor falan. Ama yağmurlusunu yapsalardı keşke matrak olurdu...Art performance izliycem diye donuna kadar ıslanan insanlara bakıp gülerdik hiç diğilse... 

le temps de l'amour

Bu filmi de izleyin,
olmuyosa soundtrackini izleyin!
(amma film tavsiye eden biri oldum çıktım.)








bu da acayip birşey;
https://www.youtube.com/watch?v=QxRnd_ACxJo
iyi bir kulaklıkla dinleyice daha da bir hoş oluyor!  

8 Ekim 2012 Pazartesi

Biraz Francesca'dan bahsedelim;

öyle independent movies database'ini karıştırırken WOODMANS diye bir filme rastladım. biography kategorisine atılmış 2010 yapımı bir film...önce atlamayı düşündüm isim çok çekici gelmedi ama biyografik anlatımlar beni tutuyor biraz bakayım dedim.
ilk sahnedeki elinde beyaz bir kağıt tutan ve kağıdı yırtarak çırılçıplak kalan kadını görünce jeton düştü bu woodman o woodman dedim. yani Francesca Woodman. fotoğraflarına hep hayran olduğum kadın. 1981'de binanın çatısından atlayarak intihar eden Francesca Woodman...

Film yine kendimi tutamayıp tavsiye edeceğim filmlerden de;

biraz Francesca'dan bahsedeyim;

1972-80 arasında sadece fotoğraf çekmek için yaşayan bir genç kadın Francesca. 1958 doğumlu. Makinayı eline alır almaz Fotoğraf çekmeye ve fotoğrafa vurulmuş biri. Çocukken en sevdiği oyun fotoğraf çekmek ama öyle çiçek, böcek, doğa, manzara sanılmasın; çekmeyi sevdiği kendisi. Fotoğraflarında kendini model olarak kullanıyor.

 14 yaşında çektiği bu fotoğrafta elinde tuttuğu kameraya bağlı bir kablo.
 Bu fotoğraf nadir giyinik ve doğal (burası tartışılır) poz verdiği fotoğraflarından... genelde onu çırılçıplak ve hep bir mizansen içinde, kafasındaki görüntünün, hayalindeki sanatın bir objesi olarak görüyoruz.

 1975'de sanat okuluna gidiyor; sınıfarkadaşının söylediğine göre bir tek o ne yapmak istediğini biliyormuş ve yapıyormuş.

çok etkilendiğim fotoğraflarından bazıları

vitrin camının içine sıkışmış bedeni...

duvarkağıdını soydukça altından bedenim çıkıyor mu diyor? (çok sevdiğim fotoğrafı bu!)

çok sevdiğim bir diğeri...



 ve bir diğeri...(belki de en sevdiğim budur.)

böyle sürüp gider zaten öyle muhteşem şeyler çekmişki...
Neyse google images'da hepsi var bakarsınız.

bu fotoğrafları çeken birine gökten zembille inmiş muamelesi yapmadan edemiyor insan da filmde biraz daha nerde doğmuş, anası babası kimmiş (ki o da benim için tamamen sürpriz oldu pek tahmin edemezdim tahmin etmeyi denemiş olsaydım eğer) özellikle annesi kimmiş, arkadaşları, gönül durumları hakkında birazcık fikir sahibi olabiliyor... ama bu insanlar muamma doğar muamma ölür ve yukarıda saydığım çevresel aktörler ancak bir ölçüde kişiliklerinde etkilidir. 

film günlüğünü biraz karıştırıyor; şöyle şeyler yazmış mesela:

I wish I didn't waste my patience so endlessly in my living life because there is never enough left for study or play.


No!
everything is not ok!
and I don't know.
It's a matter of pride.


It shocks me that I am so obvious
I don't know what to do about it.
Perhaps a hat with a veil.


I feel like I am floating in plasma I need a teacher or a lover. 
I need someone to risk being involved with me.

en çok da şunu sevdim:

I confuse everything for myself.

sonra birgün işte yakın arkadaşını arıyor, artık fotoğraf çekmeyeceğim diyor.

filmin linki'ni yazıyorum ama üye filan olmak gerekiyor belki daha kolay yolu vardır izlemenin...

 http://www.solarmovie.eu/link/play/958237/


aynayla yaptığı işler çok etkileyici gerçekten.