1 Aralık 2018 Cumartesi

dutch winter blues




Geçen hafta hava eksi dereceye düşünce haliyle yatak döşek hasta oldum ama çalıştığım haftaya denk geldiği için yatak döşek olamadım ayakta vitaminler suplamentlerle geçirmeye çalıştım.
süründüm resmen. Hava berbat; depresif, karanlık, herkesin yüzü asık falan...Bi de sinterklas artı kristmas şeysi başladı tam oldu.

başlık modumuzu yansıtsa da
günün parçası güneşi çağırmak için Polo ve Pan'dan Canopee.

Bunun dışında acayip saçma birşey okudum bi kitapta; (çünkü burayı biraz daha gömesim var) Şimdi bunlar nerdeyse 1700'lere kadar elmadan başka meyve bilmiyorlarmış. Bir gün çinden portakal gelmiş ona çin elması demişler. öyle kalmış yani Hollandaca (üff öyle mi denir ona flemenkçe diyoruz; mesela belçika'da olsaydım flamanca diycektik) portakal 'sinaasapple' elma da apple. Bu nasıl bir kalaslık?  Hayır bi bak bakalım portakal'ın tadıyla yapısıyla elmanınki bir mi? nasıl aynı meyve olabilirler? Yuh! PES!
Gerçi sonra burda kendi yetiştirdikleri bütün meyvelerde tek bir tat tutturmayı başarmışlar nasıl yaptılarsa güneşsizlik etmeni de yardım etmiş sağolsun. Hemen hemen bütün meyvelerin tadı aynı diycem abartıyorum sanacaksınız. Valla öyle. Kışın özellikle  elma, şeftali, kavun ve mürdüm eriğini bir tabağa keseyim gözlerinizi bağlayayım ayırt edemezsiniz hangisi hangisi. Bi de yazı kışı yok bu meyvelerin hepsi her mevsim var. öyle bişey olur mu? Ama bura böyle.

Bu arada portakalla ilgili bir başka komedi de.
biz mesela bize Portekizden geldiği için Portakal diyomuşuz. Narenciye ve turunç biliniyor ve kullanılıyor oysa o esnada.  Onlar da naraç kökünden ve narenciyeden bozma naranja diyorlar iyi mi?

Bu da çok portakalsuyu içmekten  drifter'ın midesi bulanmış portakal kafası oldu.
Ben gideyim acık yatayım. iyi haftasonları herkese ozaman.


4 yorum:

mabelard dedi ki...

Geçmiş olsun. Böyle durumlarda henüz denemediyseniz "Yahudi Çorbası" öneriyorum.

Portakal mevsimi geldi. Gonca Özmen'in "Mustafa" isimli bir şiiri vardı. "Portakalı soydum Mustafa" diye başlar. Birdenbire aklıma düştü. Hollanda tarım ürünlerinde gelişmiş bir ülke sanırım. Tarım ürünleri ihracatı bizim yıllık ihracat rakamlarımıza yakın. Kıskanılası oranlar. Varlık içindeler ama güneşe hasretler. Fakat bu gidişle güneş ışığını bir yerlerden ışınlayıp Hollanda semalarında yapay güneş ışığı oluştururlarsa da şaşırmam:)

Aslında biz de burada güneşli günlere hasretiz. "Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler" diyen şairin öngörüsü ne zaman gerçekleşecek diye bekliyoruz işte.

drifter dedi ki...

- denemedim ilk defa duyuyorum ki bayılırım her tür çorbaya; nasıl yapıyoruz?

- 'insanın dibinde dipsizliği var' dizesi şiirin enteresan bir yerinde duruyor hoşuma gitti.

- yapay güneş ışığı fikri iyiymiş ben bi ileteyim yetkili mercilere.

- gerçekleşir umudu kaybetmemek meydanı boş bırakmamak lazım :)

mabelard dedi ki...

Çorba bildiğimiz kış çorbası ama buralarda ismine "yahudi çorbası" deniliyor.

Tarifin yer aldığı linki ekliyorum. Umarım beğenirsiniz.

https://www.nefisyemektarifleri.com/penisilin-tavuk-corbasi/

drifter dedi ki...

Kereviz dedi beni kaybetti. Dünya üzerinde yiyemeyeceğim ve kokusuna katlanamadığım tek sebze kereviz. Ahmakça belki ama çocukluktan kalma psikolojik bişey işte.
Yinede teşekkürler ben bi şehriyeli tavuk suyuna çorba yapayım kendime iyi hatırlattınız. Onu çok iyi yaparım; bi 'özkonak' bi ben zaten!
:D