31 Aralık 2016 Cumartesi

DRIFTER AWARDS 2016/ YILIN EN GÜZEL ŞARKILARI

DRIFTER AWARDS 2016 / YILIN DUMURU

Yılın Dumurunu son güne bıraktım; çünkü artık insan bekliyor bundan da dumuru olabilir mi ki acep?

Evet
Bu yıl dumurdan dumura koştuk ; çok acayip yıldı!

sanırım ilk dumurumu Reza Zarrab'ın ABD'de yakalanmasıyla yaşadım; Mart gibiydi sanırım. Vay canına dedim dumura bak!

sonra Brexit geldi! yok artık İngiltere'de referandum sonucu... nasıl yani... harbi ayrılacaklar mı şimdi diye ikinci dumurumu yaşadım!

sonra Temmuz ortalarıydı! Costa Brava'da Sant pol koyunda bir campingde tatil yapıyordum üstünüze afiyet... akşam yemek sonrasıydı; verandada hafif hafif demleniyorduk telefon çaldı. Mehmet(benim eski asistan) 'Abla Darbe oluyo burda!' dedi. Önce anlamadım anlamlandıramadım; yüzümde garip bir ifade oluşmuş herhal...

- kim arıyor?
- Mehmet, Darbe oluyormuş!
- Ne!?!?

- Mehmet ne diyorsun olum? ne darbesi?
- valla abla jetler uçuyor, tanklar filan, gerçek söylüyorum internete bak!

 hemen annemi aradım.
açtı bir iki çalmada!
-Anne????
- evet evet darbe oldu.
-nasıl ya?
-valla da oldu.... ee costa brava nasıl?  hava nasıl?
- kapat anne kapat!

hemen Hürriyette gazeteci bir arkadaşı arıyoruz ulaşamıyoruz. campingi ayağa kaldırıyoruz bize internet bulun Türkiye'de darbe oluyor diye. İspanyollar hemen bi çaresine bakıyorlar. bütün gece ayaktayız diye mutfağı da açık tutuyorlar; gasteci arkadaşımızı aramaya devam ediyoruz; sonunda ulaşıyoruz.
...
- ikitellideyiz diyor, bu tam bir askeri darbe değil, Fetö işi gibi duruyor; biz de anlamaya çalışıyoruz diyor.
- iyi misiniz güvende misiniz?
- iyiyiz iyiyiz... diyordummm tam da şu anda gasteyi bastılar; dur ben seni sonra arıycam inşallah!!!!
çünkü silah sesleri filan....

işte üçüncü dumurumu bu noktada yaşıyorum! Bundan da ötesi yok diyorum.
yalnız bundan sonra frenler boşalıyor!

Erdoğan Cnn'e konuşuyor, sokağa çıkın diyor çıkıyor millet, darbe başarısız oluyor, memleketin yarısı Fetöcü çıkıyor, ohal ilan ediliyor, dalga dalga tutuklamalar başlıyor, dolar fırlıyor, euro fırlıyor, kayyumlar geliyor kayyumlar gidiyor TMSF'ler geliyor; her akşam eski fetöcülerle sohbet programları, şehirlerin göbeklerinde patlayan bombalar, gözaltılar, tutuklamalar, şehitler, Ensarlar, kadın dövmeler, hamile tekmelemeler, yurt yangınları, yunan adaları, Lozanlar, El Bablar, Gökçek twitleri, Başkanlık, idam cezası söylentileri, tutuklamalar, göz altılar, işten çıkarmalar, Kılıçdaroğlu'nun eline yüzüne bulaştırdığı miting (at izini, it izini geçtik, bütün izleri birbirine karıştırması ve başlamadan biten miting hareketi:))), Nasuh Mahruki'ye gözaltı, akabinde Akut Başkanlığını bırakması,yaz saati uygulamaması;  Kılıçdaroğlu'nun kardeşi,  Bahçeli filan, sonra Tombili vakası var;önce heykelinin yapılması, sonra heykelin çalınması, sonra bulunması...   Serhat'ın yolda gördüğü dumur formalı adam, kendi vesikalığı kabul edilmeyince beckam resmiyle öğrenci kartı çıkartan yurdum genci var... her gün ayrı bir dumur...
artık dumur yalaması olduk şaşıracak da pek bişey kalmadı demeye başlamıştım!

Taaki yılın dumuruna kadar!




9 Kasım 2016 Donald Trump 45. Amerika Başkanı oldu!
  

o noktadan sonra Rus Büyükelçi Karlov'un devletin polisi tarafından sırtından vurularak öldürülmesi filan hikaye... Ben bu dünyada insanın insana ettiğine daha da şaşırmam!!!


  

DRIFTER AWARDS 2016 / YILIN ŞİİRİ

Ocak 2016 Parantez yayınlarından Kediler çıktı; Bukowski'nin kedilerle ilgili yazdığı bir kaç şiir de var içinde...şubatta Metis Birhan Keskin'in Fakir Kene'sini bastı; Birhan Keskin şöyle diyordu;
Buraya bir ayna koydum arada önüne geç bak; sen şahane bir 
okursun. Mesai saatlerinde çaktırmadan şiir okursun. N'olcak ki, 
bırak patronlar seni kovsun!

Martta Murathan Mungan'dan Solak Defterler (Metis) geldi; bir de Can Bonomo'dan Şu sevdalar tevatürü..."masum sayılırım sevmek suçsa" dedi Bonomo.
YKY Dünyanın En Güzel Arabistanı'nı bastı, 57 yıl sonra 2. baskı, kıymetlimiz Turgut Uyar'dan. Mayıs'ta Küçük İskender, Mayıs Giremez (Sel), Nilgün Marmara Daktiloya Çekilmiş Şiirler ve İnsanlık Halleri Teoman'dan... Temmuz'da Sunay Akın İş Bankası'ndan yayınladı Makiler'i, Ağustos'ta İş Bankası iyi bir şiir kitabı daha bastı; Semonides ve altı İambos şairi;

Ama ben hep Nazım Hikmet okuyordum ondan sonra;

Kasım'da Ayrıntı John Berger'in Bütün şiirlerini yayınladı Gökyüzü Mavi Siyah adıyla... 5 Kasımda 90. doğumgününde...

bunca şiirin arasında benim için 2016'nın şiiri ise


Bir Üsküdar balkonunda gruba karşı demlenir gibi
bu akşam üstü, Laypzig'te tramvay durağında
tadını çıkara çıkara, yudum yudum
kederleniyorum. 

Utrecht'de eylül'de tren garında, trenin kalkmasına ramak kala perondayım. Adımımı atacakken birden başımı arkaya çeviriyorum; biraz önce oturduğum banka doğru... Kitabım orada duruyor. Bir şey unuttuğumu biliyorum yada hep bir yerlerde birşey unuttuğumdan olsa gerek refleksle arkaya bakıyorum. Her neyse kitabı alırken tren kaçıyor... Ne boktan, ne sinirbozucu, ne kibirli bir dakiklik... bir dakika gecikse incileri dökülür çünkü.

oturuyorum, kitabın ortalarından bir sayfayı açıyorum ve bu dizeler çıkıyor karşıma... Nazım tüğlerimi diken diken ediyor. Gözlerim doluyor, yutkunuyorum bir damla bile kaçırmamak için dışarıya...


29 Aralık 2016 Perşembe

DRIFTER AWARDS 2016 / EN SUPER OFFICAL OLMAYAN VİDYO

Sevdiğin bi parçayı seçip ona vidyoklip yapmak kadar boş ve de hoş bi 17 şey daha vardır sanırım dünyada... bence yani... hadi bilemedin 18.
Neyse bu yılın En süper Offical olmayan viyosu ödülümü Felix Castrillion (aksanları yazamadım kusura bakmıycak artık) adlı arkadaşa veriyorum, yeni yılda ona allam daha da boş vakitler nasip eylesin de daha şayane vidyolar yapsın moviemakerda inşallaaa....
buyrun basement jaxx bu tafatan;


28 Aralık 2016 Çarşamba

DRIFTER AWARDS 2016/ YILIN EN RUHASTASI TASARIMI


Bu ne şimdi bu?

söyliyeyim:

anksiyete problemi olanlar için tasarlanmış yatak. Anksiyetesi olana özel alan yaratma amacıyla şeydilmiş...
Bana daha çok anksiyete yaratırmış gibi geldi ama hadi neyse!!!
daha enteresanı böyle bir talep olması...
talep var demek ki...
üretilmiş!
Amerikan Privacy Pop şirketi tarafından! gerçek yani üfürükten tasarım değil. 

siz dünyayı cehenneme çevirin; hepimiz manyak olalım; birileri de böyle ruh hastası tasarımlar yapsın parayı vursun oh kebap! 

27 Aralık 2016 Salı

DRIFTER AWARDS 2016/ EN SÜPER REKLAM

Bu yılki ödül kategorilerini açıkladığımda reklamlar kategorisinde kayda değer bir aday yoktu ancaaak... Wes Anderson yaptı yapacağını ve H&M'e bir kısa film çekti; bu noel için!  hem de Adrian Brodyli ki kendisine pek biterim.
buyrun efem; yılın en süper reklamı!



DRIFTER AWARDS 2016/ YILIN EN SÜPER SANAT OLAYI


Stairway to Heaven diyesi geliyor insanın ama performansın adı Sky Ledder!
Cai Guo Quiang adlı barut delisi bir abimiz kendisi; sanatçı olmayaymış fenaymış diye düşünüyorum maazallah!
hikayesi enteresan onun için size birazdan google'larda çok zor bulacağınız (yani 'Drifter Proudly presents' ) film linkini vereceğim. 
ama önce; 
yeryüzünden gökyüzüne 500 metrelik bir ateşten merdiven diktiği için  yılın en ruhhastası performansı ödülümü kendisine takdim ediyorum.
tebrikler hakkaten!

film linki de burada biraz çince ama idare edin artık!





26 Aralık 2016 Pazartesi

DRIFTER AWARDS 2016/ EN SÜPER FOTOĞRAFÇI

Bu yılın en süper fotoğrafçısı Olgaç Bozalp; 
Neden?
çünkü 'erkek model' olgusunu, kafalarımızdaki 'erkek güzeli' kavramını tarumar ediyor. 
herşey bi garip samimi bu fotolarda
bakın! 





Olgaç Bozalp'in web sitesinde başka fotoğraflar var;
her biri ayrı intense!
gördüğüm en bi tuhaf moda fotoğrafları
burada;


25 Aralık 2016 Pazar

DRIFTER AWARDS 2016/ EN SÜPER FİLM

Arkadaşlar bu yıl çekilmiş hiç bir film beni çekmedi maalesef !
ama bu yıl seyrettiğim en iyi film 1988 yapımı Amsterdamned.

Dutchımı geliştirmek için bulabildiğim tüm Hollanda yapımı filmleri seyerttim. Çoğu berbat onu söyleyeyim önce; ama  Bu AMSTERDAMNED anlatılır gibi değil izlemek lazım!

buyrun buradan hem de bedava:

https://www.youtube.com/watch?v=iXPWJBZpKU4






Hollanda yapımı demişken bu yılki Drifter Awards en süper oyuncu ödülümü de
2012 yapımı Kauwboy'daki performansıyla muhteşem çocuk oyuncu Rick Lens'e gözüm kapalı veriyorum.

işte film de burada full;
https://www.youtube.com/watch?v=cYb68jFk7C8 





DRIFTER AWARDS 2016 / YILIN EN SÜPER GOLÜ


Eren Derdiyok'un rövaşatası; 


https://www.youtube.com/watch?v=56VcQFG01aI

Moussa Sow'un da var Manchester'a attığı rövaşata... ama niye onu seçeyim ki; onu fenerliler seçsin!

DRIFTER AWARDS 2016/ EN SÜPER ANİMASYON

22 Aralık 2016 Perşembe

DRIFTER AWARDS 2016/ EN SÜPER ŞARKICI

Bu yılın şarkıcısı açık ara Gökçe Kılınçer

https://www.youtube.com/watch?v=fdl_jy1ywFg



https://www.youtube.com/watch?v=7rvOc8s5q-Q




https://www.youtube.com/watch?v=RGNNDiBPN50

DRIFTER AWARDS 2016/ EN SÜPER KİTAP

Bu yıl geçen yıla göre epey kitap okudum üstünüze afiyet; okunası olanlardsan bir iki tanesini zikredeyim; şu meşhur Paul Lafargue'nin Tembellik Hakkı, Lisa Florman'dan Myth and Metamorphosis (In the Background of Picasso's Prints) (Bu kitabı biraz karıştıran internette bedava bulur, ben buldum çünkü); I am Zlatan (bu da internette var) Bir de Fairy Tale Review özellikle violet issue'su... şuradan incelenebilir;  http://fairytalereview.com/ 

ama tabiiki Drifter Awards 2016 En Süper Kitap Ödülüm Phillippe Sollers'in Medyum'una gidiyor


Yapı Kredi Yayınlarına ve Aysel Bora'ya teşekkür ediyoruz!



Drifter's countdown son 10 gün / DRIFTER AWARDS 2016

Ayın 21'i de geldiğine göre İkinci Geleneksel Drifter Ödüllerine başlıyorum eyy blogger ahalisi !!!

Bu yılki kategorilerim şöyle;

En süper şarkıcı
En süper film
En süper kitap
En süper fotoğrafçı
En süper animasyon
En süper karikatür
En süper gazete makalesi
En  dumur vaka
En süper konser
En süper şarkı

şimdilik budur daha yılbaşına kadar yeni kategori eklenir mi bilemem!





21 Aralık 2016 Çarşamba

yüksek!

hayatın(m) bazen hiç bir yere gitmiyormuş gibi gelir ya...
ya da hayatta herşey bir yere gidiyormuş da sen(ben) bir yere gitmiyormuşsun gibi gelir...
ya da hayatta herşey bir yere gidiyormuş da sen (ben) başka bir yere gidiyormuşsun gibi gelir...
herşey bulanıktır, kafan(m) çorbadır...

işte o zamanlar mutlaka yüksek bir yerlere çıkasım gelir.... kışa soyunmuş ağaçların arasından sıyrıla sıyrıla, sise doğru, düşünceli, suspus, hassas ve tutarlı bir yolculuk başlar kendi içimde ve dışımda...


                                                          Beş Parmak Dağı / Latmos










     sisten korkma(m)!
     aksine
     üstüne üstüne...
     çünkü ya sis dağılacak ya sen (ben)!  



 
 Yeterince yükseğe çıktığın(m)da çünkü; artık emin olabilirsin, ne kadar gidersen git hiç bir yere          gidemeyeceğine...
 Oradasındır!
 Tam da oradasındır!
 Şu alttaki fotoğrafta göreceğin taşın durduğu gibi bir noktadır durduğun(m) hayatta!






oksijennn! bir oh çekecek zaman bulunur terin(m) soğumadan !

 ve uzaaaklara....
 göz egzersizi!


            ama ne nokta o durduğun(m)!



 ordan bakınca görünmez!


yükseğe çıkmak gerek!
kafalar kafalar....

14 Kasım 2016 Pazartesi

drifter's pick!!! gecenin videosu

Leonard Cohen'in ölümüyle ortalıkta dolaşan videolardan en gözlerimi buğulandıranı, en hoşu, en dokunanı!


Tam metni şu linkte;

8 Kasım 2016 Salı

Drifter proudly presents!!!



yarın burada Türk- Hollanda kültür ayı etkinlikleri kapsamında gösterimini yapacağım 'başka yüzler' ismini verdiğim, (daha afili bir isim bulamadığım için) fotoğraf projemi herkeslerden önce siz görün diye paylaşıyorum.

4 Kasım 2016 Cuma

2 Kasım 2016 Çarşamba

Floransa'da sokakta neler oluyor!!!

dramantik komedi!!!


 yeni kategori buldum!
drifter proudly presents:
Dramantik komedi!!!
 romantik komediler kadar sıkıcı değil; ama esas kızla esas oğlan biraraya gelmiyor. 
woody allen'ın cafe society'si mi yoksa Greta Gerwig'li Magi's plan mı derseniz kesinlikle Magis's plan! 
Greta Gerwig tatlı kadınmış sevdim. 
Julian Moore'a zaten hastayım. Ethan Hawke'ı hiç sevmem ama onun da çok bi önemi yok zaten!

Cafe Society'e gelince; sonunu seyreden varsa söylesin ben biraz sıkılıp ortaları biraz geçince izlemeyi bıraktım. 
    

Buyur burdan yak!

Yahu söylemeyeyim söylemeyeyim diyorum sonra niye söylemiyorum diyorum!
gastede bunun gibi haberleri görünce gözümüzü başka tarafa kaydırıyoruz ya da sayfayı çeviriyoruz ama... vicdanen kim rahat?

http://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/es-dost-akraba-vakfina-15-bin-metrekare-arsa-1482736/

daha dün Nasuh Mahruki'yi ifadeye çağırdılar gıkınız çıkmadı
Akut'u yerinden yurdundan ettiler gıkınız çıkmadı.
Yahu ölünüzü de dirinizi de kaldıran bu adam değil miydi? akut değil miydi? ne çabuk unuttunuz? Bu nasıl din bu nasıl Müslümanlık be hey ahali?

https://www.akut.org.tr/haberler/5417/akut-genel-merkezi-hakk-tahliye-aciklamasi

Ey okur yazar geçinen ahali,
biriniz de demedi ki Beyoğlu Belediyesi ne gerekçeyle Akutu tahliye etmek istiyor, bina eş dost akraba vakfına mı lazım ?


31 Ekim 2016 Pazartesi

23 Ekim 2016 Pazar

Çok güzel pazar sabahı parçası


Gerçi öğlen oldu o başka

hişşt millet!!!

Leonard Cohen'in son albümü 'You want it darker' kısa bir süre için 
full beleş online stream!  




19 Ekim 2016 Çarşamba

18 Ekim 2016 Salı

Nobel Edebiyat Ödülünü Bob Dylan'a vermişler Irwin Welsh bi atarlanmış!!!

Ama işin tuhaf bir yanı var (bazılarına göre!); ödülü 2005'de yazdığı otobiyografik roman için değil. "Amerikan folk müzik geleneğine yeni bir şiirsel ifade biçimi kazandırdığı" için alıyor. Yani bu güne kadar yazdığı dört yüz küsur şarkı sözü için!!! ( o kadar var mı yav? vardır herhalde...)

Aslında kendisi de bir Bob Dylan hayranı olan Irwin Welsh (trainspotting desem hemen çıkarırsınız)  hesabından şöyle yazmış "an ill conceived nostalgia award wrenched from the rancid prostates of senile, gibbering hippies.”
"bunak, prostat, kokumuş, ne dediği anlaşılmayan, hipiler filan gibi sözcükleri tek bir cümlede kullanmak değilse derdi, jüriye epey bi bozulmuş. Derdinin Dylan'la olduğunu sanmam.
Irwin Welsh de iyi bir abimizdir sonuçta!!! bi haset fesatlığını görmedik...

Bana da bak!
haberin dedikodusunu yapmak bana düştü.
olsun!
Dedikodu candır, yaşlandırmaz!


O zaman Drifter proudly presents!!! Bob Dylan'ın başında kahkahayı patlattığı en sevdiğim 10 küsuruncu şarkısı!




13 Ekim 2016 Perşembe

TOMBİLİ

sürekli takip ettiğim bir site var Lost at E-minor diye... tüm dünyadan sanat, edebiyat olaylarından, ortamlarından haberdar ediyor; işte ilginç enstallasyon, graffiti, sokak sanatı, sergi vs. postları yayınlıyor hatta enteresan olanları bu blogda sık sık repost yapıyorum. Neyse şu fotoğrafı görünce gözlerim faltaşı gibi açıldı çünkü bi tanıdık geldi...


post'u tıkladım şu sayfa çıktı...
http://www.lostateminor.com/2016/10/10/that-really-chill-cat-died-and-people-honored-her-with-a-statue/
önce gülüyorum ondan sandım ama biraz da ağlamayla karışık gözlerimden yaş geldi valla...
işte böyle de bir milletiz.

tombili sizlere ömür! heykelini yaptıran esnaf hususunda sözün bittiği yerdeyim. 


    

3 Ekim 2016 Pazartesi

Thom Yorke'un hologramı olan gecenin videosu!!!


Tophane'de galeri basan ve bastonuyla sanatçı babası hırpalayan dedenin rüyasına girsin Thom Yorke hologramı!

1 Ekim 2016 Cumartesi

29 Eylül 2016 Perşembe

28 Eylül 2016 Çarşamba

Glass Harmonica'nın hikayesi!

Glass Harmonica/Steklyannaya Garmonika Sovyetlerde resmi olarak gösterimi yasaklanan ilk animasyon. 1968 yapımı!
ironisi kendinden! bürokratik sansürcülüğü hicvederken kendisi sansüre takılan film sürreal bir dille bize bir masal anlatıyor. Masal şöyle :  Bir gün bir ülkede bir sanatçı insanların daha önce hiç duymadıkları bazı sesler çıkartan tuhaf bir enstruman yapar. Çıkardığı sesler halk üzerinde pozitif  eylem ve derin düşünüşü tetiklemektedir. Oysa sermayenin güdümüyle hareket eden siyah şapkalı siyah pardösülü adamlar (brükrotlar, polis vs.) bu enstrümanın çıkarttığı seslerden hiç hoşnut değildirler... Gerisini anlatmayayım da seyredin!

Bakalım siz de kendinizi bu masalın içinde bir yerlere koyabilecek misiniz?


The Glass Harmonica (Стеклянная гармоника, 1968) by Andrei Khrzhanovsky

bu arada cam armonika'nın gerçeği bu

gerçeği de yasaklanmış!
niye?
çünkü; 1000 ila 4000 hertz frekans arasındaki sesleri çıkartıyormuş, beynimiz ise 4000 hertz'in altındaki sesleri algılayamadığı için duyma problemleri oluşuyormuş, bir de sağ ve sol kulak arasında faz farkına yol açıyormuş bu da bazımızı delirtiyormuş, ruh hali hali hazırda gelgitli olan arkadaşlar dinlemesin diyollar!
Amaan ben de! hangimizin ruh hali sağlam ki allasen? dinle gitsin! battı balık yan gider!
burda var bi kaydı;
http://listelist.com/delirten-yasaklanan-entruman-glass-harmonica/


25 Eylül 2016 Pazar

Tibidabu !!!

sonra bir gün yağmur yağdı! ama feci yağdı şimşekli filan...
sonra durdu!
sabah uyandığımda durmuştu yani, hafif de serinlemişti hava
terasın kapısını açtım.
sis ve gök yüzünden tutulan spot ışığı karşıdaki tepeyi iyice görünür kılıyordu.
aşağıdaki fotoğrafı çektim. 


fotoğrafa dikkatli bakınca siz de farkedeceksiniz ki oldukça tuhaf bir kompleks!!!
tepesinde dev bir İsa heykeli olan uzaktan epey Gotik görünen bir katedral, hemen önünde bir dönmedolap, vinçler saat kulesi gibi bişey, camimsi kubbeli bir yapı...
gerçekten insanın gidip bir ortama bakası geliyor!!! Bir de sisler kaplamış filan...

iyi de neymiş bu Tibidabu? 


Tibidabo! ya da Allah Ne verdiyse Tepesi !!!

  • "…et dixit illi haec tibi omnia dabo si cadens adoraveris me"[3] – "And saith unto him, All these things will I give thee, if thou wilt fall down and worship me" (Matthew 4:9);
  • "…et ait ei tibi dabo potestatem hanc universam et gloriam illorum quia mihi tradita sunt et cui volo do illa"[4] – "All this power will I give thee, and the glory of them: for that is delivered unto me; and to whomsoever I will I give it" (Luke 4:6).

mevzu şu: 
Şeytan İsa'yı şöyle epey manzaralı bir tepeye çıkarır. Önlerinde uzanan uçsuz bucaksız diyarları göstermek için iki kolunu uzatıp, tam bişey diyecekken dili dolanır Tibidabu diyiverir. 

Isa: puahh!!! Tibidabu ne be? diye sorar gayrıihtiyari
şeytan: cahil cahil konuşma daha Tibidabunun ne demek olduğunu bilmiyorsun Mesihim diye geziniyorsun ortalıkta!
- Tibidabu şey demek "al git" demek , yok "al gitme kal bana itaat et!" demek, şeytanım ya ben! bişey vaadedicem ruhunu alıcam; al işte vaadediyorum Tibidabu!
 Isa: yav söyleme şöyle gülesim geliyor, tövbe tövbe!
şeytan: bak valla tadını kaçırdın ama! alıyon mu gidiyon mu? (seninle zaman kaybetmesem mi ben acaba?)
Isa: taaam taam cümle içinde kullan bi... imar var mı bu arazide? şaka lan şaka!
gibi bir diyalog geçer aralarında... İşte artık şeytan da karizmayı çizdirmemiş olmak için,  bu şükela kelimeyi "al işte hepsini veriyom , al git" manasında literatüre geçirir! Isa da manzara meraklısı değilmişse demekki işte hikayenin geri kalanını biliyoruz zaten tüm insanlık olarak...

ama tabi kimin malını kime veriyon?
Onun için biz şeytan ne verdiyse değil Allah Ne Verdiyse Tepesi olaraktan çeviriyoruz. 


gerçekten bütün bunları okumamış olduğunuzu düşünmek itiyorum.
neyse! 

Tepeye Tibidado ismi şu manzaraya hakim olduğu için verilmiş;


sonra şu manzaraya


bi de bu manzaraya


Neyse daha cıvımadan anlatıyorum; Tibidabu (Katalanca böyle okunuyor)tepesine çıkınca gerçekten heybetli bir Katedral karşılayacak sizi; Adı Sagrat Cor Church; Sacred Heart of Tibidabo (512m ). Yer düzleminden manzaraya doyamazsanız bu katedralin teee en üst katına çıkıp Tepedeki İsa'nın yanından Barcelona'ya bakabilirsiniz. 3€ uçlanırsanız tabi. (ama asansör var bir yandan da. ) İsa'ya hasbihal etmek bedava. Kendisinin çok hoş sohbet birisi olduğunu söyleyemeyeceğim. Daha çok bişey diyecekmiş de diyemiyormuş gibi bir hali var. 



Kutsal Kalp Katedrali yapımı 60 yıl sürmüş, Katolik kilisesi Protestanların Tibidado Tepesinde arazi kapattıkları duyumunu almışlar bir yerden onlar yapmasın diye apar topar çökmüşler tepeye. yıl 1902 düşünün artık valla bak!  yukarda bi sürü yarı gerçek yarı zırva şey yazdım ama bu gerçek, kesin bilgi yani!

Sonra Protestanlar da bu durumu sindiremeyince hoop getirmiş atlı karıncayı kilisenin önüne kondurmuşlar, arkasından bir dönme dolap arkasından bir roller coaster, gerisi gelmiş, frankfurter sosislicisi, pamuk şekerci, dondurmacı falancı filancı...
çoluk çocuk da amusement park var diye dolmaya başlayınca Katolik cemaatin bütün keyfi kaçmış tabi.  
Nasıl yazıyorum ama...,



    
Ama gerçekten çok sevimli ve nostaljik bir lunapark günümüzün canavar teknolojik aletleri yok. atlı karınca son derece yavaş dönen bir dönme dolap, 10 kilometre hızla uçan 20'lerden kalma uçak...
Değişik bir kafa özetle!!!






13 Eylül 2016 Salı

kararımı verdim burada yaşlanmak istiyorum.

Hayatımın geri kalanını geçirmek istediğim yer burası Katalunya...
evet son kararım!

Barcelona'da Katalan Bayramına ilk kez denk geliyorum. Genelde Eylül'ü istanbul'da karşılardım bundan önce ama sanırım bundan böyle istanbul haricinde heryerde karşılayabilirim. İstanbul mu kaldı zaten. Neyse o konuya hiç girmiyoruz.

Ne diyorduk?
Katalan Bayramı namı diğer 'Diada'...
adı bayram; ama yenilgiyi kutluyorlar... Habsburg için savaşan Katalan güçlerinin Burbon Kralına yenilmesini kutluyorlar... Böylece İspanyol olmuşlar... 300 yıldır kutluyorlar...
ben de İspanyol olsam ben de kutlardım :))
şaka tabi!

elimde Robert Hughes'in 'Barcelona' adlı kitabı kısaca böyle anlatıyor durumu...
önümde yürüyen esmer tenli yeşil gözlü genç adamsa biraz peltek, şöyle bağırıyor:
Catalonya no es espana! Barcelona not spain!



fotolara geçelim;

'independencia socialismo' güzel de, Barcelona'nın sponsoru Qatar Airways??? bu ne perhiz bu ne lahana Turşusu? diyip ortamı germemek lazım tabi... suss!






Hava 30 derece, çok kalabalığız, elimizde Katalan Bayrakları yürüyoruz; nereye yürüyoruz belli değil ama öyle bir şehir ki Barcelona, yürüdükçe yürüyesin gelir. İstikamet Ciutadella Parkı.. Aslında bu arkadaşlar Santa Maria del Mar'ın ordaki Fossar de les Moreres meydanına gidiyorlar orada toplanacaklar, slogan atacaklar sonra da konser başlayacak ve parti yapıp duvar diplerine işeyecekler... zaten bu çiş kokusu bu şehirden nasıl çıkacak bilemiyorum.


Catalans de Siempre! / Catalans since forever!
yani ezelden beri Katalan!
kendilerine böyle diyorlar... 




Yazık bunlar da çok çekmişler Franco'dan... Hem halk hem de şehir çok çekmiş diktatörlükten. Tam 36 yıl, 1939'dan 1975'e kadar. Binlerce solcu sosyalist, mahkemesiz vurulmuş, cesetleri montjuic tepesine rastgele gömülmüş, yağmur yağdığında hala kesif bir koku duyulduğu söyleniyor...(Biraz abartı tabi aradan yetmiş küsur yıl geçmiş..)
Neyse kötü günler geride kalmış görünüyor.
Herkesin keyfi yerinde...
Tapaslar yeniyor, canitalar içiliyor, sangrialar insanı kendinden geçiriyor...
böyle bir memleket.
Konser alanına doğru yaklaşıyoruz; 30 derecenin hakkını veren bir kız bir kağıt uzatıyor. Katalanca iki şiir var üstünde kağıdın arkasında da ingilizce çevirileri...

oh bandera catalana
nostre cor t'es ben fidel
Volaras com au galana
per damunt del nostre anbel.
Per mirar-te sobriana
alçarem els ulls al cel. 
( o flag of Catalunya our hearts keep faith with you You will fly like a brave bird above our desires. To see you reigning there we'll lift our eyes to the sky)
Barcelona'dan çıkmış en ünlü Katalan şair Joan Maragall'ın The song of the Flag şiiri)

diğeri de şöyle,

On ets, Espanya? - No et veig enlloc.
No sents la meva veu entronadora?
No entens aquesta llengua - que et parla entre perills?
Has desapres d'entendre an els teus fills?
Adéu, Espanya!
(Where are you Spain?- nowhere in sight. Don't you hear my resounding voice? Don't you understand this language, speaking to you between risks?Have you left off listening to your sons? Farewell Spain!)



10 Eylül 2016 Cumartesi

ya içindesindir çemberin ya da dışında yer alacaksın!


Barcelona'da bir eylül akşamında;  
kendin içindeyken kafan dışındaysa...

7 Eylül 2016 Çarşamba

gecenin şiiri!

...Kaçabildiğin tek köy kendin
bulabildiğin ya da boğulabildiğin ilk geceyle yatmalısın;
çocuklarınız olmalı 
en az birine herhangi bir isim takmamalısın
dünya kimseye yetemeyecek kadar büyük 
ve ben
kimseye susamayacak kadar küçüğüm!
                                                 
Müslüm Çizmeci- Bazı Mitralyözler erken Boşalır Bazı salyangozlar düşük yapar I

3 Eylül 2016 Cumartesi

1 Eylül 2016 Perşembe

Danimarka dibin kara izlanda zenci!


İskandinav mizahı da biraz fazla mı kara??
Rams! diyorum.
ne bileyim hayvanları iten kakan, film icabı da olsa öldüren, öldürülüşünü gösteren filmlere tahammül edemiyorum.

kara mizah da bir yere kadar!!!

BBC de bu drumu tespit etmiş; iskandinav kara mizahını (Nordic Noir) masaya yatırmış.
Yönetmen Grimur Hâkonarson Galgahumor diye bişey var diyor İskandinavya'da çok yaygınmış... Komik aynı zamanda üzücü...
işşalla da insomniya olursun da filmde katlettiğin koyunları bir bir sayarsın bi gram uyuyabilmek için!
(bu da yeni deformasyonumuz milletçe, Fetö gündemciliği sayesinde Fetöyle yatıp kalkıyoruz yaratıcı bedduada sınır tanımıyoruz maaşallah!)

iskandinav mizahına ilgi The girl with the Dragon Tatoo'yla zirve yaptı. Bütün ödülleri kıvırıp ceplerine ceplerine sokuyorlar İskandinav yönetmenler.

Mesela Anders Jensen 2008 yapımı Men and Chicken'ı çeken yönetmen; bu fazla kara olma durmunu şöyle tescilliyor. "If there is a dead body in Denmark , someone is going to make a joke abot it."
"Herkesin zevkine göre olmayabilir ama bazen insanlar gülmeyince bu durum hoşuma gidiyor." diyor.


güneşsizlikten canım, bunlar hep güneşsizlikten...