gökyüzünün altında gevşemiş onun bunun üzerine kafa yorup duruyor. Emeğin doğasını düşünüyor. Avareliğin doğasını ve göğün kendisini. Kocaman dalga dalga bulutlar yere o kadar yakın duruyorlar ki, insanın kement atıp birini tutası geliyor.- ister başının altına yastık yap ister midene indir. Bir tabak bol sulu fasülyeyi kocaman bir parça bulut etiyle götür, sonra da biraz kestirmek üzere uzan. Ne hayat ama! (hayalperestler- Patti Smith)
28 Eylül 2013 Cumartesi
Ah be abi!!!
"...Kaz dağına doğru yola çıkıyoruz. Kaz dağında "ilyada'yı yeniden yazıyoruz. Yapacaklarımızın birçoğunu burada anlattık. O zeytin ağaçlarının, o çam ormanının, o örümcekgibi gökyüzüne doğru ağan incir ağaçlarının binlerce yıl önceki insanın macerasına şahit olduğunu biliyorsun artık. İşte achilleus bu çayda sulamış atlarını. Paris burada çobanlık yapmış, Selmani Farisi Sarı Kız'la burada birlikte olmuş. Kibele'nin dağı. Burada yaşanacak, yaşamak demek, yani yaşamanın bir parçası demek, tiyatro demek, sinema demek, müzik demek. Hayatımın sonuna kadar hep bir yaratma duygusu içinde yaşayacağım. Az zaman kaldı, çok iyi çalışmak lazım. Sağlıklı olmak lazım. Yaşamak güzel şey abi."
26 Eylül 2013 Perşembe
Drifter's pick! kitap/şiir...
başucumda bir kitap var bir iki gecedir;
"Geliyorsun, Geliyorsun!" diye başlıyor...
"Ben güzel kokulu çözüm yollarının sicilini tutuyorum" diye bitiyor.
aralarda da şöyle şeyler söylüyor;
... özgürlük ıslak saç kokar....
... fazlasıyla utangaç yolcularız ve sanrılara maruz kalırız...
... insanlar birbirlerini tanımak zorunda değildir, birbirlerini tanıdıklarında konuşuyorlarsa bu savaş demektir, susuyorlarsa yol.
... gökyüzü ve yeryüzü sonsuza dek kendilerini düşünmeden sürer (bu nasıl sonsuz bir birlikteliktir?)
... geri dönme tutkusundan vazgeçmedikçe onu sevmeyi gerçekten bilmeyecektim.
ve birsürü başka şey...
"Geliyorsun, Geliyorsun!" diye başlıyor...
"Ben güzel kokulu çözüm yollarının sicilini tutuyorum" diye bitiyor.
aralarda da şöyle şeyler söylüyor;
... özgürlük ıslak saç kokar....
... fazlasıyla utangaç yolcularız ve sanrılara maruz kalırız...
... insanlar birbirlerini tanımak zorunda değildir, birbirlerini tanıdıklarında konuşuyorlarsa bu savaş demektir, susuyorlarsa yol.
... gökyüzü ve yeryüzü sonsuza dek kendilerini düşünmeden sürer (bu nasıl sonsuz bir birlikteliktir?)
... geri dönme tutkusundan vazgeçmedikçe onu sevmeyi gerçekten bilmeyecektim.
ve birsürü başka şey...
24 Eylül 2013 Salı
daft punk kadar sevdiğim 10-15 kadar daha grup vardır ama hepsi o kadar yani...
şey diyecektim aslında 'get lucky" çok güzel parça.
11 Eylül 2013 Çarşamba
Drifter's pick!!! Bu fotoğrafları seveceksiniz.
Osheen Harruthoonyan yuh o nebiçim soyadı!
aman bana da ne oluyorsa, nüfusuna geçirecek değil ya beni...
adam experimental photography üstadı; bu fotoğraflara bayıldım, bayıldım. kursağımdan geçmedi görün istedim.
aman bana da ne oluyorsa, nüfusuna geçirecek değil ya beni...
adam experimental photography üstadı; bu fotoğraflara bayıldım, bayıldım. kursağımdan geçmedi görün istedim.
buyrun burası da sitesi; daha bisürü var burada da
10 Eylül 2013 Salı
8 Eylül 2013 Pazar
zan
"...bir şeyi gördükten hemen sonra, aynı zamanda kendimizin görülebileceğini de fark ederiz.Karşımızdakinin gözleri birleşerek görünenler dünyasının bir parçası olduğumuza bütünüyle inandırır bizi.
Karşıdaki tepeyi gördüğümüzü kabul edersek o tepeden görüldüğümüzü de kabul etmemiz gerekir."
-Görme Biçimleri, John Berger-
- bide tam tersi gibi başını kuma gömen bi kuş vardı...
- yok deve kuşu!
- öylesi de makbul oluyor. gözden ırak olunca gönülden de falan diye gidiyor...
- yok deve!
7 Eylül 2013 Cumartesi
6 Eylül 2013 Cuma
Sayın Muzdarip Şaşkın,
Her iki mektubunuzu da aldım. Gecikmeli cevabım için kusuruma bakmayınız. İkinci
mektubunuzu da aldıktan sonra cevap yazma gereği hissettim. Efendim tavsiyem
göz doktorunuza başvurmanız; zira sol gözde çıkan astimat muzdarip olduğunuz
şikayete sebep olabilmekte.
Efendim Sır Ayna ve Çerçeve İmalat ve İthalat Ltd. Şti.’nin
kurucusu ve ilk yönetim kurulu Başkanı Büyük Dedem Sırrı Sır’ın vefaatından
sonra sihirli ayna imalatımız durmuştur. Aynanın arkasında bulunan seri
numarası 088 ile başlıyorsa elinizde bulunan aynanın halihazırda antika değeri
taşıyor olduğunu belirtmek isterim. Sihirli
çerçeve konusunda ar-ge çalışmalarımız sürmekte olup henüz imalat aşamasına
gelinememiştir. Sır Ayna ve Çerçeve İmalat ve İthalat Ltd. Şti. müşteri
memnuniyeti konusunda azami hassasiyet gösteren bir kurumdur. Bu sebepten
mütevellit her iki mektubunuz da yönetim kurulu toplantımızda değerlendirmeye
alınacaktır.
Saygılarımla
Mirat Sırrı Sır
Sır Anya ve Çerçeve İmalat ve İthalat Ltd. Şti. Yön Kur.
Başk.
Sayın yektili,
Bundan bir süre önce şahsınıza hitaben yazdığım mektupta
sihirli ayna üretiminin ivedilikle durdurulmasına ilişkin talebimin dikkate
alınmadığının farkındayım. Her sabah yaşadığım sarsıcı şoklara rağmen, süreğen
durumu kanıksama çabalarım sonuç vermeye başlamışken piyasaya sunduğunuz son
teknoloji sihirli çerçevelerinizi tecrübe etmiş bulunuyorum. Emin olunuz satın almadım. Ancak insanları
bilmez gibi benden şüphe etmeyiniz; insanların birbirlerine vazodan sonra en
çok hediyelik eşya olarak seçtikleri ürün, esefle bildiriyorum ki çerçevedir. Çerçevenizin
içine yerleştirdiğim benim için pek muhterem kişinin resmi her gün başka bir
ifadeye bürünürken aklımı salim tutamadığımı takdir edebilirsiniz. Söz konusu
maruzatımı bildirirken duyarlılığınıza sığınarak gereğinin yapılmasını, konuyla
ilgili bana en azından menfi yada müspet bir cevap verilmesini arz ve rica
ederim.
Saygılarımla
Muzdarip Şaşkın
5 Eylül 2013 Perşembe
Breakfast can wait
evet itiraf ediyorum çocukluktan beri Pince hayranıyım. Son parçasını da acayip beğendim.
4 Eylül 2013 Çarşamba
Drifter'ın kederi..
hayır tabiki bu blogda öyle şeyler yapmıyoruz, kederimizi içimize atıp söz verdiğimiz gibi Pujolle'den bahsediyoruz!
Eylül zaten drifter yağmurdan nefret etsin diye var, onun için Eylül'ü çok seviyoruz.
Ayrıca dün NTV spor'da BBC'nin yaptığı olimpiyat belgeselinde Kulplu Beygir Sporcusu bir arkadaş şöyle dedi..."Bazen kendimi kendime gereğinden fazla yakın hissediyorum."
çok fena.
Neyse Pujolle'den bahsedecektim;
“tyrannical, obsessed with order, pathalogically jealous”
Yalnız doktor çok iyi kalpli bir insanmış, Allah hepimize
böyle doktorlar bağışlasın inşallah;
Guillaume Pujolle 1893 Fransa doğumlu; babası 55 yaşında öldüğünde epey bi kumar borcu bırakmış ardında; 31 yaşında evlenip Metz'e taşınmış, iki sene sonra boğazını kesmeye kalkmış.
Asıl hikaye bundan sonra başlıyor.
sanatındaki en önemli özellik delirium dediğimiz bilinç bulanıklığını siyah ve pembe tonlarını birbirine bulaştırırken apaçık ortaya koyması... Bunu doktoru bir bakışta farketmiş; zaten ondaki dehayı keşfeden yine doktoru...
Düzen hastası, agresif manyak kişilik, aman aman dikkat etmek lazım valla derken; boğaz kesme olayıyla bazı tahammül sınırları aşılınca; Pujolle'nin akıl hastanesi günleri başlıyor. İlk yattığında karısının onu aldattığına dair ağır bir saplantıyla baş etmeye çalışıyor; hatta güyya karısının bir kızı varmış ve onu sürekli takip ediyormuş, hastanede gece uyurken gözetliyormuş sözüm ona... terapiler filan derken bir süre sonra hastaneden çıkartılıyor ama halüsünasyonlar peşini bırakmıyor; bir gün yine bir cinnetle zavallı kadının üstüne yürüyüp onu öldürmeye kalkınca iş yine değişiyor, intihar teşebbüsü sonrasında haydi tekrar akıl hastanesine -ve tabi bu kez sonsuza kadar...
bu hikayede en dokunaklı olan şu;
Karısı Pujolle akıl hastanesinde yalnız kalmasın diye o hastanede hemşire olarak çalışmaya başlıyor ve orada ölene kadar yanında kalıyor.
şimdi resimler;
1935'de 42 yaşlarındayken çizmeye başlıyor; resimler mürekkep ve karakalem ağırlıklı...
Eylül zaten drifter yağmurdan nefret etsin diye var, onun için Eylül'ü çok seviyoruz.
Ayrıca dün NTV spor'da BBC'nin yaptığı olimpiyat belgeselinde Kulplu Beygir Sporcusu bir arkadaş şöyle dedi..."Bazen kendimi kendime gereğinden fazla yakın hissediyorum."
çok fena.
Neyse Pujolle'den bahsedecektim;
“tyrannical, obsessed with order, pathalogically jealous”
‘Gaddar, düzenle kafayı bozmuş, patalojik kıskanç’ Doktorun
hakkında yazdıkları böyle ben doktorunun yalancısıyım.
Guillaume Pujolle 1893 Fransa doğumlu; babası 55 yaşında öldüğünde epey bi kumar borcu bırakmış ardında; 31 yaşında evlenip Metz'e taşınmış, iki sene sonra boğazını kesmeye kalkmış.
Asıl hikaye bundan sonra başlıyor.
sanatındaki en önemli özellik delirium dediğimiz bilinç bulanıklığını siyah ve pembe tonlarını birbirine bulaştırırken apaçık ortaya koyması... Bunu doktoru bir bakışta farketmiş; zaten ondaki dehayı keşfeden yine doktoru...
Düzen hastası, agresif manyak kişilik, aman aman dikkat etmek lazım valla derken; boğaz kesme olayıyla bazı tahammül sınırları aşılınca; Pujolle'nin akıl hastanesi günleri başlıyor. İlk yattığında karısının onu aldattığına dair ağır bir saplantıyla baş etmeye çalışıyor; hatta güyya karısının bir kızı varmış ve onu sürekli takip ediyormuş, hastanede gece uyurken gözetliyormuş sözüm ona... terapiler filan derken bir süre sonra hastaneden çıkartılıyor ama halüsünasyonlar peşini bırakmıyor; bir gün yine bir cinnetle zavallı kadının üstüne yürüyüp onu öldürmeye kalkınca iş yine değişiyor, intihar teşebbüsü sonrasında haydi tekrar akıl hastanesine -ve tabi bu kez sonsuza kadar...
bu hikayede en dokunaklı olan şu;
Karısı Pujolle akıl hastanesinde yalnız kalmasın diye o hastanede hemşire olarak çalışmaya başlıyor ve orada ölene kadar yanında kalıyor.
şimdi resimler;
1935'de 42 yaşlarındayken çizmeye başlıyor; resimler mürekkep ve karakalem ağırlıklı...
Etiketler:
art brut,
guillaume pujolle,
lozan outsider art museum,
outsider art
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)