gökyüzünün altında gevşemiş onun bunun üzerine kafa yorup duruyor. Emeğin doğasını düşünüyor. Avareliğin doğasını ve göğün kendisini. Kocaman dalga dalga bulutlar yere o kadar yakın duruyorlar ki, insanın kement atıp birini tutası geliyor.- ister başının altına yastık yap ister midene indir. Bir tabak bol sulu fasülyeyi kocaman bir parça bulut etiyle götür, sonra da biraz kestirmek üzere uzan. Ne hayat ama! (hayalperestler- Patti Smith)
14 Nisan 2012 Cumartesi
Dosineau'nun 100.doğumgünüymüş google hatırlattı; sağolsun hiç kaçırmıyor.
ben de en sevdiklerimle anmış olayım bari.
öpüşen koklaşanları masus koymadım.
Yaptığımız bazı şeyler daha çok zaman alır
Ve yararlı doğal birşey sayılır. and are considered a fruitful, natural thing to do
Bir davranış şekilinin içinden geliyorum
Sürülmüş bir buğday tarlasına. Solumda martılar,
İç karada tatildeler.on an inland vacation
Uslubumu önemsiyor havasındalar.
Yada başka bir örnek verelim: geçen ay
daha fazla yazmaya yemin ettim. Yazmak nedir?
Ee benim durumumda , kağıda dökmektir.
Düşünceleri değil tam olarak, ama fikirleri belki:
Düşünceler hakkındaki fikirleri.
Düşünceler çok iddialı bir sözcük. thoughts is too grand a word.
Fikirler daha iyi, tam kastettiğim şey olmasa da.
Bir gün açıklarım. Ama bugün olmaz.
Şöyle hissediyorum, sanki biri bana bir yelek dikmiş de
kırlarda gezinirken onu giyiyorum.
O kişiye bağlılığımdan , kimseler yok görecek oysa,
Bir ben bir de nasıl göründüğümü algılayışım içimde. with my inner vision of what I look like.
Yeleği giymek hem bir görev hem bir zevk
çünkü emiyor beni çok fazla emiyor. because it absorbs me, it absorbs me too much.
Bir at çarpık olarak duruyor irregularly against
şuradaki tarla üstünde. Bu görüntüyü ben mi
Algılıyorum? O benim mi, yoksa onu
Başka görüntülere mi borçluyum, farkedilmemiş ve kaydedilmemiş,
büyük dinlenik kavsinde zamanın on the great, relaxed curve of time
tüm unutulmuş baharlara , atılan çakıllara,
bir zaman dinlenen son ışıktan
günlük hayatın unutkanlığına kayan şarkılara mı? songs once heard that then passed out of light into everyday oblivion?
o adam
ağır ağır uzaklaşıyor, başını kaldırıp
ayak sürüyen bir soruyu pompalıyor gökyüzüne. (a lingering question)
O adamı da kurban edebiliriz.
Nihai ilerlemeye, etmeliyiz çünkü, ilerlemek zorundayız.
john ashbery
5 Nisan 2012 Perşembe
sleepers'ın dizisini çekmişler adını "suskunlar" koymuşlar; büyük ajitasyon, fena oyunculuk ben seyretmem.
"Perpetual present tense" diye yeni bir zaman türetmiş bizimki, pek keyifleniyor...
sen yirmi yaşındaki,
evet sen! Bir 70 yaşındakinden daha fazla ne bilebilirsin?
- nowness.
vay saygı duydum, eyvallah!
Lazzarato şöyle diyor bu duruma;
...sayısal teknoloji kristalleşmiş zaman-madde üztünde bir değişiklik yapmayı ve ilave iç değişikliğe uğratılabilecek zamansal patikaları taklit etmeyi olanaklı kılan, akmayan bir zaman , bir matris zaman üretir.