Yeni bir drifter macerasına hazır mısınız? Uuu drifter’ın hayatında olup bitenleri yazmayalı epey olmuş, kimse merak etmiyor mu ya? Bi dürten, arayıp soran yok!
En son Scarlet Johanson’ın bir konuşmasına denk geldim instagramda. Diyordu ki “instagram bana göre değil, kendimi kaybediyorum; geçenlerde hiç tanımadığım bir insanın sayfasında tam 17 dakika geçirdim ve eniştesinin doğum gününe kimlerin katıldığından, köpeğinin nasır problemine kadar her ayrıntıyı öğrenmek durumunda kaldım. Bir anda ayılıp, napıyorum ben ya dedim”
Diyordu evet. Ben de oturdum instagramda onun bunları söylediği röportaja tam 7 dakika harcadım. Sonra napıyorum ben ya daha bir sürü koli yapılacak, oturmuş Scarlet’e kitlenmişsin tuh sana drifter dedim. Siz de şimdi bu sonu nereye bağlanacak belli değil yazıyı okuyorsunuz, hayatta böyle gelip geçiyor.
Pek severim Scarlet’i. Ben küçükken tıpkı Scarlet’e benzeyen bi komşumuz vardı. Scarlet kadar taş değildi tabiki ama havası vardı işte bilirsiniz boncuk gözler kalın dudaklar orantılı bir gülümseme. Bayılırdım kadına. Yanaklarını sıkasım gelirdi çocuk halimle. Ondan herhalde Scarlet’i bir başla severim.
Bilmem🤔
Tanımadığımız insanları sevme sebeplerimizden biri midir bu? Bilinç altımızın bir başkasını çağrıştırması veya benzetmesi??? Bir keresinde de ‘Zoe Deschanel denen kadını Katy Perry’ye benziyor diye sevmiyorum ki Katy Perry’yi de tanımam etmem’ diye yazmıştım kimbilir hangi kontekstte. Acaba Katy Perry’i de çocukken görüp hoşlanmadığım birine mi benzetiyor imaj hafızam? Kimbilir bebekken kafanı bozan hiç kimseyi, hiç birşeyi hatırlamıyorsun. Not fair!
Nerelerden geldik buralara yine? Ne diyordum ben? Hah o bir uslup değil canım Buster’cığım tamamen ‘dağınıklık ruhuma işlemiş’ durumu. Çok nefret de etmiyorum sanılmasın ama elimde değil. Dağınık benim düşüncelerim.
Babamın eli tamirata çok yatkındır. Eski adamlar öyleydi. Evde tamirat çantası değil bildiğin tamiranesi var. Kaynak, lehim, metal kesmek için kullanılan ne idüğü belirsiz bir sürü alet edevat…bu metal demir kesme işini seyretmeyi çok severdim. O kaynakçı gözlüğünü taktığında genç babam sanki daha bi yakışıklı görünürdü gözüme. Kesme işi bitene kadar bekler, biter bitmez yanına giderdim. Bir mıknatısı vardı, böyle diyet listelerinde kahvaltı için önerilen peynir kalıbı boyutunda dikdörtgen, sıradan bir demir parçası gibi görünen sihirli bişey. İşte o mıknatısı bana verir ve ufalanan demir parçalarını onunla toplamamı isterdi. Çocukken zevk aldığım onca şeyden en ön sıralarda sayarım bu eylemi. Harika birşeydir. O demir parçasını masadaki toz kıvamına gelmiş ve saçılmış metalleri yerçekimine karşı biraraya toplaması… ne desem bilmiyorum.
İşte insan beyninin içinde de bir mıknatıs var. Ben sanki ardiyeden zaman zaman, onu çıkarıp, toz kıvamındaki oraya buraya saçılmış düşüncelerimin üzerinde gezdiriyorum ve hepsi yuvaya dönüp bir reunion partisi veriyorlar bu partiden bir bellek bir izlek ortaya çıkıyor.
Bellek, izlek, yol, hikaye…
Bundan bir üç sene önce filan Valensiya’ya taşınma hayalimi sizlerle paylaşmıştım ya a dostlar “uyanık mısın?” adlı hikayeyle; işte drifter hikayelerinde patlamayacak silah sahneye yerleştirilmez. Çehov’un askerleriyiz✌️
Özetle Hollanda’ya veda ediyor Valensiya’ya taşınıyorum. Ama yola çıkmadan ve drifter’ın brabant günlerinden bu sayfayı kaptmadan blogla paylaşacaklarım var sizi de biraz gereksiz informasyon akışına maruz bırakayım diyorum.
Nasıl?
Bomba! Hahahha.
(Herkes kendi kendine bu kadar konuşuyor mudur acaba diye de sorar dururm kendime çocukluğumdan beri…)
Tilburg Valensiya geçişine bi playlist iyi gitmez mi şimdi?
İlk parça nağğğmağlup şampiyon Mithad Selim’e gelsin :) kız çok güzel okuyo ya!
https://open.spotify.com/playlist/4zglw6Z5ucK26ccIAGN4rP?si=g1vuNbJiQoCeR2sh7TmrkQ&pi=6BQ8boAzTtaA7
Bi’ de herkeslere iyi bayramlar!