9 Ocak 2023 Pazartesi

Bir Blog Hikayesi ve Gezinti arabası


La Baladeuse - Gezinti arabası


Eskiden Bayonne ile Biarritz arasında bir tramvay işlerdi: yazın, buna kapalı yeri olmayan , üstü tümüyle açık bir vagon eklenirdi: Gezinti arabasıydı bu. Büyük sevinçti, herkes binmek isterdi: pek yoğun olmayan bir manzara boyunca insan, aynı zamanda hem panoramadan, hem hareketten, hem de temiz havadan yararlanırdı. Bugün artık ne gezinti arabası kaldı ne de tramvay. Biarritz yolculuğuysa tatsız tuzsuz bir iş. Bunu, ne geçmişi mitsel olarak güzelleştirmek için, ne de artık tramvay olmayışına üzülüyormuş gibi yaparak, yitip gitmiş bir gençliğe olan özlemimi belirtmek için söylüyorum. Bunu yaşama sanatının tarihi olmadığını belirtmek için söylüyorum. Evrim geçirmez yaşama sanatı : Yok olup giden zevk, sonsuza dek yitip gider, hiç bir şey konmaz yerine. Ardından başka zevkler gelir, ama bunlar da hiçbirşeyin yerine geçmez Zevklerde ilerleme olmaz, yalnızca değişimler olur. 


Roland Barthes - Roland Barthes



Kıymetli blogger camiası,  2023’e hazır mıyız?

kıymetinizi biliyor musunuz? 

iyi iyi. Ben de öyle düşünmüştüm.


2023 ocak itibarıyla havalı bir dönüş yapayım dedim bloga. Eee nerelerdeydin bunca zaman diye soracak olursanız, duymazdan geldiğimi bilin. Anlatacak olsaydım anlatırdım zaten. 


Geçenlerde benim için ekstra önemli birisine başka birşey anlatırken fark ettim blogumu biraz boşladığımı, ve burada olmayı özlediğimi ve bana iyi geldiğini vs vs.  (Ekstra önemliye vurgu yapınca kendisine vurgu yapamayacağım herkesin içinde ama zaten reklama ihtiyacı yok, alla’ ondan alsın bana versin biraz okuyucu, tıklayıcı filan) 


Sonra düşündüm 2010 yılını.  Ve sordum kendi kendime: Tam 13 sene önce. O mart günü ne olmuş da ben öyle, birden, estiği gibi blog sayfası dizayn etmişim ve Drfiter kişisini doğurmuşum? 


Ilk blogposta gittim. 


https://justdriftingaround.blogspot.com/2012/03/baslangic.html


Hahahahahahahh!

Gülünmeyecek gibi değil hakikaten. 


‘Artık yazacak pek o kadar bir şey bulamıyorum’ diye blog açan bir profildir Drifter. Bilin diye söylüyorum. 


Peki Ne anlatır bu ‘Me Gusta La Noche Me Gustas Tu?’ 

 

İste tam da Drifter kafasını anlatır.  Tam olarak benimle ilgili değildir aslında. Yaşarken etkilendiklerimdir, etkilenirken dönüştüklerimdir,  dönüşürken savrulduklarımdır. Tutunamayıp düştüklerimdir. Hiçbir şey olmamış gibi kalktıklarımdır. Burnum bile kanamamış gibi yaptıklarımdır. yapmayı sevdiğim şeyleri yapmamı istemeyenlere inattır, biraz yaşama sanatıdır biraz Manu Chao’ya öykünmedir ve saygı duruşudur. Biraz neden hayatta olduğunu hatırlamaktır. 


Evet bir süredir yoktum. Ama şimdi buradayım yukarıdaki alıntıyı havalı olsun diye koymadım. Havalı oldu o ayrı, ama aslında kendime koydum. Üzülmeyeyim diye. 

Yad edelim ve devam edelim. 



E çalalım o zaman ve ekleyelim hiçcccc bir yerde bulamayacağınız drifter çevirisini de…  

 






¿Qué hora son, mi corazón?

Orada saat kaç Sevgilim? 


Te lo dije bien clarito

Sana söylemiştim açık açık değil mi?


Permanece a la escucha (bende kal!)

Permanece a la escucha (stay tuned millet!)


Doce de la noche en La Habana, Cuba (Havana Cuba’da gece saat 12) 


Once de la noche en San Salvador, El Salvador (El Salvador, San Salvador’da gece saat 11)

Once de la noche en Managua, Nicaragua (Nikaragua , Managua’da gece saat 11)


Me gusta los aviones, me gustas tú 

(Uçakları severim bir de seni)

Me gusta viajar, me gustas tú

(Seyahat etmeyi severim, bir de seni)

Me gusta la mañana, me gustas tú

(Sabahlar severim, bir de seni)

Me gusta el viento, me gustas tú

(Rüzgarı severim, bir de seni)

Me gusta soñar, me gustas tú

(Hayal etmeyi severim ve tabiki seni)

Me gusta la mar, me gustas tú

(Denizi severim, bi’de seni)


¿Qué voy a hacer?, je ne sais pas (şimdi ne yapsam bilmiyorum)

¿Qué voy a hacer?, je ne sais plus (ne yaparım şimdi artık bilmiyorum)

¿Qué voy a hacer?, je suis perdu (Ben şimdi ne yapacağım, galiba kayboldum)

¿Qué horas son, mi corazón? (Orada saat kaç sevgilim?)



Me gusta la moto, me gustas tú 

(Motorları severim bir de seni)

Me gusta correr, me gustas tú

(Koşmayı severim, bir de seni)

Me gusta la lluvia, me gustas tú

(Yağmuru severim, bir de seni)

Me gusta volver, me gustas tú

Dönüşleri severim bir de seni

Me gusta marihuana, me gustas tú

(Marihuana’yı severim, bir de seni)

Me gusta Colombiana, me gustas tú

(Kolombiya nezlesini severim, bir de seni)

Me gusta la montaña, me gustas tú

(Dağları severim bir de seni)

Me gusta la noche (me gustas tú)

Geceye bayılırım ve bir de sana


¿Qué voy a hacer?, je ne sais pas (şimdi ne yapsam hiç bilmiyorum)

¿Qué voy a hacer?, je ne sais plus (ne yapayim şimdi artık bilmiyorum)

¿Qué voy a hacer?, je suis perdu (Ben ne yapıyordum, kesin kayboldum)

¿Qué horas son, mi corazón? (Orada saat kaç sevgilim?)


Doce, un minuto (12’yi bir geçiyor.)


Me usta la cena, me gustas tú

(Akşam yemeğini severim, bir de seni)

Me gusta la vecina, me gustas tú (Radio Reloj)

(Komşuluğu severim, ve bir de seni) Radyo da hala açık 

Me gusta su cocina, me gustas tú (una de la mañana)

(Senin yemeklerini severim ve bir de seni)

Me gusta camelar, me gustas tú

(Etkilemeyi severim ve bir de seni)

Me gusta la guitarra, me gustas tú

(Gitar sesini severim, ve bir de seni)

Me gusta el reggae, me gustas tú

Reggae’yi severim, ve  tabiki seni)



¿Qué voy a hacer?, je ne sais pas (şimdi ne yapsam hiç bilmiyorum)

¿Qué voy a hacer?, je ne sais plus (ne yapayim şimdi artık bilmiyorum)

¿Qué voy a hacer?, je suis perdu (Ben ne yapsam şimdi, hakikaten kayboldum)

¿Qué horas son, mi corazón? (Orada saat kaç sevgilim?)



Me gusta la canela, me gustas tú

(Tarçını severim, ve bir de seni)

Me gusta el fuego, me gustas tú

(Ateşi severim ve bir de seni)

Me gusta menear, me gustas tú

(Kıpırdatmayı severim ve bir de seni)

Me gusta La Coruña, me gustas tú

(Coruña birasını da takımını da severim ve bir de seni.)

Me gusta Malasaña, me gustas tú

(Malasanya’yı severim ve bir de seni)

Me gusta la castaña, me gustas tú

(Kestaneyi severim ve bir de seni)

Me gusta Guatemala, me gustas tú

(Guatemala’yı severim ve tabiki seni)


¿Qué voy a hacer?, je ne sais pas (şimdi ne yapsam hiç bilmiyorum)

¿Qué voy a hacer?, je ne sais plus (ne yapayim şimdi artık bilmiyorum)

¿Qué voy a hacer?, je suis perdu (Ben ne yapıyordum, kayıp diyebilirsiniz bana)

¿Qué horas son, mi corazón? (Orada saat kaç sevgilim?)


¿Qué horas son, mi corazón?

¿Qué horas son, mi corazón?

¿Qué horas son, mi corazón?

¿Qué horas son, mi corazón?

¿Qué horas son, mi corazón?

¿Qué horas son, mi corazón?


Cuatro de la mañana

(Sabahın dördü)

A la bin, a la ban, a la bin-bon-bam

A la bin, a la ban, a la bin-bon-bam

Obladí obladá obladí-da-da

A la bin, a la ban, a la bin-bon-bam

Radio reloj

(Radyo Reloj hala açık)

Cinco de la mañana

(Saat sabah beş!!!)


No todo lo que es oro brilla 

(Her parlayan altın değildir malum)

Remedio chino e infalible

çin tıbbı yanılmaz

  


Hepimize iyi seneler olsun kolay geçsin :D 

 


3 Ekim 2022 Pazartesi

U dönüş şarkısı


 Suç mahaline geri dönenlere gelsin :)

2 Ekim 2022 Pazar

Mithad Selim’in 26 Eylül gidişine şarkı

Herkes biraz gider… demiş şair.

Biraz gidenlere, biraz gitmeyenlere, biraz duranlara, biraz dönenlere, biraz dönmeyenlere biraz da dönemeyenlere gelsin bu şarkı;



Mithad Selim gidecekse atkısını sıkı sarsın boynuna üşütmesin önümüz kış. Blogun kapısı açık kalsın biz arada girer çiçekleri sularız :)


Bir de ; 
“Arrival in the world is really a departure and that, which we call departure, is only a return.”

Yani drifter çevirisiyle; “hayata geliş aslında gerçek bir yola koyuluştur ve bizim yola çıkış dediğimiz şey aslında sadece bir dönüştür.”
-Dejan Stojanovic. The Sun watches the Sun



7 Eylül 2022 Çarşamba

22 Ağustos 2022 Pazartesi

Ve Drifter sılaya döner bazı bazı

 

“Bir daha görüyorum seni,

dehşetle kaybolan çocukluğumun kenti…

Neşeli, hüzünlü kent, bir daha düşünü görüyorum senin…

Ben? Ama ben burada yaşamış, buraya dönmüş o eski ben miyim, yeni dönüşlerden  ve bir daha yeniden dönen ben miyim?

Ya da ben’lerin toplamı mıyız bizler, burada olan, bir yığın boncuk, birbirine anılar ipiyle bağlanmış, bir dizi düşlerle, dışımdaki ben, benim üstüme?

Bir daha görüyorum seni,

Kalbim uzaklarda, ruhum yabancı bana…”


II

FRAGMANLAR

Gün olur, hüzünlüdür düş bile…

Gün olur hüzünlüdür düş bile…

gönlümde var diye 

Yalnızca mutlu olunan mutluluk içindeki bir ülke.

Yaşanır nasıl doğulursa,

İstemeden ve bilmeden.

Ölür ve doğar zaman 

akıp gittiğini hissetmeden 

bu varoluş hayalinde.

Hissetmek ve arzulamak yoktur bu topraklarda

Ve şart değildir sevmek, kendisi kabahat olan bu diyarda

Benim gibi ötelere düşmek.

Ne bir düş gören ne yaşayan:

Bir çocukluktur sonu olmayan.

Bakarsınız dirilir de

Kendini tatlılıkla sunar 

bu imkansız bahçe.

Fernando Pessoa





27 Mart 2022 Pazar

149. Takipçimin teşrifinin şerefine şarkı


Burası Muş’tur da çalabilirim bak! o da olur yani.

8 Mart 2022 Salı

Bu günlerde de en çok bu grubu seviyorum


Maria’yla aramızda geçen diyalog :))

M:ne bu çalan?
D: Fujiya & Miyagi
M: nejiyagifşufşufiıgıig?
- fujiya and miyagi okunduğu gibi yazılıyo brit bunlar
- brit ne?
- britpop yani
- yuh hiç britpop duymasak!
-yaaaani azcık farklı tabi, drifter proudly presents !!!hahahha

1 Mart 2022 Salı

Günün şarkısı


 Yılın en sevdiğim günlerinden biri 1 Mart. 

Şubat sütoğlan seni hiç sevmiyorum babanı da sevmezdim zaten…


27 Şubat 2022 Pazar

Günün parçası; Long Live the D/evil

 


Brüksel’de güneşli bir gün. Ortalık karışık, Bütün çakarlılar burada. Putin’e neetcez şimdi kafaları? Rusya’yı banka ödeme sisteminden çıkratmak için planlar, görüşmeler vs vs…

Sean Penn Ukrayna’da belgesel çekiyor.

Bu arada ikinci büyük şehri aldı, kiev düşmek üzere

Öyle seyrediyoruz.

Sonra şu haber giriyor araya. Moët & Chandon  marka şampanya’ya dikkat!! 3 litrelik şişelerde Mdma çıktı. Belçika’da şişelenen şampanya Almanya’da bir kişinin ölümüne, hollanda’da 4 kişinin hastaneye kaldırılmasına neden oldu. 

Olay araştırılıyor, şişeler toplatılıyor, süper ilginç bir suikast planı…

Ne biçim dünya…

25 Şubat 2022 Cuma

Büyük insanlık nerde?

 Bugün Kemal Okuyan bir yazı yazmış…

Yazının son bölümünü paylaşacağım burada bulunsun; 

Bütün büyük savaşlar, işçiyi ve patronu birbirine bağlayan bir üst ortak çıkarın olduğu tezi halk yığınlarına yerleştiğinde patlamıştır.

Aynı gemideyiz yalanı örneğin…

Bütün büyük savaşlarda yalnızca silah tekelleri değil, hızla duruma adapte olan büyük şirketler devasa kârlar elde ederken yoksul insanlar cephede birbirini boğazlamıştır.

“Benim ulusum senin ulusundan güçlü, kutsal ve haklıdır” teranesine bir kez prim verildiğinde, bu zırvalık bir kez meşrulaştığında, büyük insanlık yerlerde sürünür, emperyalistler kazanır.

Savaşları durduracak olan, savaştan çıkarı olmayanlardır.”

Yazının tamamı şurda https://haber.sol.org.tr/yazar/savas-kapida-buyuk-insanlik-nerede-327206

Şiir de benden olsun; https://justdriftingaround.blogspot.com/2016/02/pazar-siiri.html






22 Şubat 2022 Salı

141 kere maaşallah Galatasarayımıza

Aman da Galatasarayımız küme düşme rakiplerinden birini yenmiş de puan mı almış??? camiamızın mutlu günü desenize…

Bizim hoca ispanyol, normalen tanısanız çok seversiniz… şu Emre Kılınç’ın da bi doksan dakka oynadığını görebilsek tam süper olacak.

Malum oh oh zil takıp oynamamıza henüz vakit erken olduğundan nolmaz nolmaz diyelim fazla gaza gelmemek lazım, zati drifter huyunum yumuşaklığı itibarıyle lafını sözünü sakınmayı çenesini kapalı tutmayı hep bilmiştir. 

Ne demiş lady macbeth?

What’s been done can not be undone!



 

10 Şubat 2022 Perşembe

Günün parçası; if i’m in the luck i might get picked up!!!!

 Bu da elektrik faturasını ödemeyeceğim diyen ‘seni disobedient seniiii’ Kılıçdaroğluna gelsin;


Betty Davis ölmüş toprağı bol olsun yoksa benim ne işim olur artık elektrikmiş kandilmiş peh!!!

Gecenin kısası; hairwolf


Tamamı https://vimeo.com/672204032


6 Şubat 2022 Pazar

Çok sıkıcı bir pazar günü drifter’ın düşünce balonu şeysi



Podcast müptelası oldum görüşmeyeli.

Become like the lilies and the birds- become silent. Then shall the rest be added unto you. 

Demiş kierkegard. O meşuuuur kitapta. 

Bunlar hep podcast.

Galatasarayın bu gidişatı çok fena değil mi ama? İnsanın ‘Bu takımı naaptınız?’diyesi gelmiyo mu?.

Neyse silence, obedience, joy! 

O joy da hani olacak olan kaçınılmazsa… 


 https://www.youtube.com/watch?v=Wof0xPUmW38&t=11s

2 Aralık 2021 Perşembe

23 Ekim 2021 Cumartesi

Gecenin şarkısı ve uzun vadecilik mevzuları

Bir makalede denk geldim acayip hoşuma gitti Karl Marx’tan yaptığı bir alıntıyla mevzuyu bi aydınlattı kafamda.

Bu longtermizmcilik ile ilgili bir iki husus aklımı kurcalamıyor değildi hani.

Bu ara en seksi konulardan biri bu longtermizm mevzuu. 

Seller, yangınlar, buzul erime vaziyetleri, tedarik krizleri, üretmeden sürekli tüketen insanlık, virüsler falanlar filanlar sebebiyle apokaliptikizmcilik had safhaya varmıştı ya… 

Haklı sebeplerlere bazı bilim insanları pek karamsar. İnsanlık olarak 2100’ü görme şanşımızın yüzde elli olduğunu söyleyenler mi dersiniz,  dünya üzerindeki son nesil olma şansımız çok yüksek diyenler mi; ya da iklim mevzunda planet earth için tehlike çanları çalanlar mı…sona gidiyoruz, malum… kıyametçiler hazırlık yapıyor; sayıları her geçen gün; her yeni mutasyonla biraz daha artıyor. Evinden çıkamama hastalığı olan da olmayan da mümküm mertebe evde kalmayı tercih ediyor.

o evinin altına underground depo/barınak yaptırıp konservelerden kaleler inşaa edenlere “harbi manyak” yakıştırması yapan biz/ ben dahi korona krizi patladığında kendi stokçuluğumuzdan ürktük öyle ya…

İnsanın istfçiliği fıtratında var. Kolonyası olsun, tuvalet kağıdı olsun efendime söyleyeyim makarnasız ne yapardı insanlık bir düşünün…makarna yoksa erişte yesinler ahahahatlhfylflföhcşkdjff

Neyse işte bir kaç sivri zekanın “future of humanity institute” diye bir enstütü kurduğundan haberiniz var mıydı? 

Bunlar da bu dünya yıkılmaz da kalırsa ne bok yiyeceğiz mantığıyla uzun vade araştırmaları yapıyorlarmış. Acayip bütçeler Elon Musk filan müthiş bağışlar araştırma fonları vs vs.

İyi de şu var yani. 

Dünyanın anasını belleyin; belleyenlere seyirci kalın, mütemadiyen şikayet edin ama düzeni değiştirmek için kılınızı kıpırdatmayın; parayı dünya yıkıldıktan sonrası senaryolarına sıvayın. Kafayı yemişsiniz yahu.

Nerden geldik buraya…

Hah Karl Marks şey demiş ya oradan geldik. “the point of philosophy isn’t merely to interpret the world but change it,”

Bunu dediğinde yıl 1845 filan…

Türkiye özelinde de hep aynı tutukluk söz konusu

Tespitçilikte üstümüze yok. Kiminle konuşsam kimi dinlesem aynı şey…”durum feci yokoluşa doğru sürükleniyoruz…”

Neyse canım daha 2100’e çok var yahu patlat bi şarkı drifter





17 Ekim 2021 Pazar

İngiltere’nin halini görüyorsunuz değil mi?


Valla Reyiz doğru söylüyor gözümle görmesem inanmazdım ama işte kanıtı!
Vidyoyu balkondan çektim, 
Brüksel’de bir pazar günü araba yok at var bundan böyle👌🌈⚡️

15 Ekim 2021 Cuma

Gecenin kısası; Shots in the Dark

Kısa film şu linkte. Nedense iframe çalışmadı.





 


3 Ekim 2021 Pazar

22 Temmuz 2021 Perşembe

Gece okumaları

 3 September 1970

'They say that the true carver works with a slightly blunt chisel.' —Kenko-Khosi, NotestoRelieveTedium,14th century.

'The autumn moon is unutterably beautiful. Anyone who thinks the moon i s always like that has no concept o f difference, and i s t o be pitied.'—ibid.

'. . . And when a l l sorts o f different ideas come crowding un- bidden into our souls, i t may be because there is no soul in us. If our soul had i t s own master, then surely our breasts would n o t b e bursting with such a multitude of cares.'—ibid.

Yesterday I went to see N. P. Abramov about an interview for the Polish periodical Cinema. He's a nice, inoffensive man, but terribly limited. He was thrilled by what I said about the nature of cinema and about science fiction. Had h e really never thought o f i t him- self? H e gave m e h i s clumsily-written and unspeakably empty books. What a bore.

Time within time -the diary /Andrey Tarkovsky

16 Temmuz 2021 Cuma

I have this dream last night


 Albümün adı da ‘wish i was here’ çok seviyorum bu grubu!

7 Temmuz 2021 Çarşamba

5 Temmuz 2021 Pazartesi

Gecenin şarkısı


Bir makale okuyordum; yapılan son araştırmalara göre pandemi süresince izole hayata alışan beyinlerimiz sosyalleşmekte isteksiz davranıyormuş. Yani daha doğrusu şöyle açıklıyor aile ve yakın arkadaşlarla yeniden biraraya gelme konusunda fazla sıkıntı yok ama yeni insan gruplarıyla kaynaşmada beynin zorlandığı tespit edilmiş iyi mi? Pandemi bunu da yaptı ; iki lafın belini kıramayacaz mı şimdi ortamlarda. 
Aşı bulunmayaydı halimiz fenaydı demek hepten mağara insanına bağlayacaktık...smart telefonlu mağara insanları...Uğur Bey ve Eşine nobel ödülü farz oldu. 

Evet yaa adam utanmadan ikidebir Uğur bey ve Eşi diyor yahu.  Kadın Firmanın baş tıbbi sorumlusu ayrıca CMIT başkanı. Üniversitede hoca be ! Pes! Ayıp ya!
 

20 Haziran 2021 Pazar

Gecenin vidyoklipleri o biçim Drifter’s pick!

 Bir seferoğlu’yla bir tıknaz şakira kepaze etti milli takımı. Yazık valla, bi tek maç sonu ağlayan çocuğa üzüldüm. O tatile çıkmayacak herhalde... Ammaaan ben de...milli takımın da çok umrundaydı yenilmek. aşıları da olmuşuz ki, kim sallar şampiyonayı. 

Boşverin size çok acayip bi gruptan bahsedicem bu akşam. The Avalanches.  

Valla deha gibi bişeyler bunlar.

Şimdi bunların bi Since I left you diye parçaları vardı; şahane klipli pek sevmiştim klibi ama kim çekmiş, neymiş ne değilmiş fazla didiklememiştim. Çook sonra ‘because I’m me’ ye denk gelip tam manasıyla vurulunca Allam kim bunlar diye düştüm peşlerine tabi. 

Önce vidyoları seyredin de sonra anlatayım. Öyle daha eğlenceli oluyo...


Bu ilk parlayan albüm; sene 2000. Robbie Chater ve Tony di Blasi nin kurduğu Avustralyalı elektronik müzik grubu; copy paste’ciliği öyle bir noktaya taşıyorlar ki bu albümde 3500 sample kullanılmış. Samplelarda yok yok. François Hardy de var Madonna da ve asla bilmediğimiz duymadığımız neler neler...

Şimdi benim hasta olduğum klibe geçiyorum; drifter proudly presents yani; 


Çocukların ısırılarak sevilmesine çok karşıyım ama...Gerçekten  bu çocuğun yanaklarını ısırmak istiyorum. 

Şimdi bu parçanın acayipliği şurda; vokal “six boys in trouble diye bir black boy choir’in -denilen o ki-1930’lardan kalma bi kaydı. Sonra onun arasına Honey Cone diye 70’lerden kalma bir soul üçlüsünün want ads parçasının nakaratını ve introsunu yapıştırıyor. 

Orijinalini dinlerseniz the avalanches’in nasıl bir iş çıkarttığını anlayabilirsiniz. 


Bu arada Robbie Chater’in RMIT film okulu mezunu olmasının videocliplerde bi etkisi olmuş tabi. Frontier Psychiatrist videoları kısa film ödülü almış biyerlerde. O da şu;

SP yeni vidyo yapana kadar bunlarla oyalanıyoruz işte ahahahahafgajfskg








19 Haziran 2021 Cumartesi

Cumartesi parçası

 Allam yarabbim spotify’ın bana haftalık keşif diye önerdiği ilk parça:


Kesin süper bi gün olacak demek bu👌

Anlattığı hikaye de şu;

The entire known universe
Floats suspended in a thin silver bowl
Which rocks gently on the back
Of an immense blue-green tortuga
And the tortuga's scaly feet
Are firmly placed on the topmost
Of seven craggy mountains
Which arise from a vast and arid plain
Of drifting, fetid, yellow dust
And the plain is balanced precariously
On top of a small thin green acacia tree?
Which grows from the snout
Of a giant blood red ox
With 50 eyes that breathes flame
The color of the midnight sky
And the ox's hooves are firmly placed
On the single grain of sand
Which floats in the eye of Bahamut
Like a mote of dust
No one has ever seen Bahamut
Some think it's a fish
Some think it's a newt
All we know is that the lonely Bahamut
Floats endlessly through all time and all space
With all of us and everything
Floating in a single tear
Of his eye

18 Haziran 2021 Cuma

Gecenin kısası


 Rory Uphold’u tebriklerimle... 

17 Haziran 2021 Perşembe

Sabah okumaları ve günün parçası



 ‘As far as responsibility goes, no one really wants it -but all of us are responsible to the community we live in & its laws. When the time comes to assume the responsibility of a home or children or business, this is the seeding of the boys from the Men -for surely you can realise what a mess the world would be if everone in it said, “I want to be an individual, without responsibilities, & be able to speak my mind freely & do as i alone will. “We are all free to speak&do as we individually will-providing this “freedom of Sperch&Deed are not injurious to our fellow man.

Think about it Perry. You are above average in intelligence, but somehow your reasoning is off the beam. May be it’s the strain of your confinement. Whatever it is- remember- you & only you are responsible and it is up to youalone to overcome this part of your life.’

Truman Capote -In Cold Blood



9 Nisan 2021 Cuma

14 Mart 2021 Pazar

12 Mart 2021 Cuma

Gecenin vidyosu; Calder

dünyayı ve şeyleri algılayışı ve uygulamadaki şiirselliği, hafifliği ve optimizasyonuna hayran kalmamak mümükün mü? abstract'a bi açıklama getiren insan. sürrealizm ve modern sanat zincirinde önemli bir halka gerçekten.

3 Mart 2021 Çarşamba

Drifter is back şarkısı

Aaaa çok güzel cover

paul simon da çok güzel söyler bittabiii

1 Mart 2021 Pazartesi

28 Şubat 2021 Pazar

Poetry is all things born with wings that sings


 Herkese iyi pazarlar blogger halkı.

Lawrence Ferlinghetti 22 şubatta vefat etmiş diye duyunca Bloga dönmemin vakti geldi diye düşündüm.

Tam 101 yaşında olduğunu biliyor muydunuz? Bu adam bir asır yaşadı arkadaşlar, neler gördü geçirdi. 

Yayıncılıkta bir devrime öncülük etti. Hayatı boyunca düşündü, konuştu, yorumladı, yazdı, çizdi, yayınladı. 80 yaşında “şiir nedir” sorunsalına son moktayı koydu.

Şöyle diyordu;

 şiir mi nedir? 

 bana bir daha bu soruyla gelmeyin; alın bu son cevabımdır bu soruya;

Şiir bilincin sınır boyundan gelen taze haberdir.

Şiir hayat yolculuğumuzun tam ortasında karanlık bir ormanda uyandığımızda haykırdığımızdır.

Şiir meleklerle şeytanların argolaşması/sokakağzıdır.

Şiir bi anlam ifade eden hislerin anarşisidir.

Şiir şarkı söyleyebilen tüm kanatlı doğanlardır...

Böyle gidiyor definitionlar ardı ardına...


Ben en çok The world is a beautiful place şiirini severim. 

The world is a beautiful place

To be born into

If you don’t mind happiness not always being

So very much fun

If you dont mind a touch of hell

Now and then just when everything is fine

Because even in heaven they dont sing all the time

Büyük adamdı, ne güzel, ne çok yaşadı. 

Beat kuşağının ne yaptığını en iyi o tanımladı. Çünkü o kuşağa çatıydı city lights yayın evi. O barındırdı beat şairlerini yazarlarını. 

Bana biri sormuştu Beat nedir diye. Neden “beat” demişler,neden edebiyatta ayrı bir yere sahiptir?

Ferlinghetti’den cevabı yapıştırıyoruz;

The Beats, sokağın ritmini, kuşların kanat çırpışını ve jazın nabzını getirdiler edebiyata ondan!

Nur içinde yat!


27 Şubat 2021 Cumartesi

Drifter is back!!!

Tabiki bir cumartesi öğleden sonra dönecekti bloguna drifter ne sandınız? 

21 Ağustos 2020 Cuma

AÇIK VE SEÇİK BİR BAKIMA DA BELİRSİZ GÜNLER # 11


I will tell you what war is. War is a psychosis caused by an inability to see relationships. Our relationship with our fellowmen. Our relationship with our economic and historical situation. And above all our relationship to nothingness, to death.” 
The Magus - John Fowles


Çan sesiyle gözümü açtım. saati anlamak için her bir vuruşu saydım. 9. da kesildi.
öyleyse saat en az 11 olmalıydı. Allam ben yine Tilburg’daydım. 
Hay kaderime bir demet fesleğen Alexa. 
mavi ışık yanıp yanıp söndü. 
Alexa’ya ; ALEXA WOULD YOU MAKE ME A TOAST  deyince cevabı şöyle oluyor ALRIGHT I DID, YOU ARE A TOAST NOW!
Hayatım kelime oyunları zaten. Bi de sen oynama Alexa.
Camdan dışarı baktım. Hayret güneş pırıl pırıl parlıyordu. Ağaçlar iyiden iyiye yeşermiş, orda burda o yabani eflatun çiçeklerden çıkmıştı. Adını bilmediğim, Turkiye’de de görmediğim bu yabani eflatunlar burada baharın habercisi. İlk onlar pırtlıyor topraktan. 
kuş sesli, güneşli bir gün; oh ne güzel. 
Yani Tilburg, 'güneş de açtırdık daha ne istiyorsun' der gibi bir karşılama hazırlamıştı bana. Ne istiycem, bravo hep böyle ol. - de korona’yı napcaz? 
Hakkaten benim durumum ne olacaktı? 
14 gün karantina’da kalmam gerek miyor muydu? Hayır havalanandan öyle elimizi kolumuzu sallaya sallaya çıktık. Kimse bi kaydımızı kuydumuzu da almadı.
Bu nasıl medeniyet yahu?
Mailimi açtım.
Hollanda’ya iner inmez belki merak etmişlerdir diye ‘Finally I’m back safe and sound’ konulu mailime departman şefinden cevap gelmişti. 
'Great news see you on Monday :)’ 

'WHAT THE FUCK?'

Bunlar hangi dünya’da yaşıyordu?
ya da ben de miydi sorun? Yoksa sonunda gerçekten 'herşey bir rüyaydı’ mertebesine erişmeyi becermiş miydim? 'Evde Kal’ a noolmustu?
Hemen Sağlık Bakanlığının web sitesine girdim. Yoo kesinlikle haklıydım.Protokol açıktı. Yakın zamanda Uluslararası uçuş yapmış kişilerin iki hafta karantinada kalmaları; ateş, öksürük, bas ağrısı ve nezle gibi semptomlar gösterirlerse, ateş 39’a çıkana kadar evde dinlenmeleri ve 39’u geçerse corona hattını arayıp ambulans istemeleri tavsiye edildiği güzel güzel yazılmıştı. 
Başım çatlıyordu ve biraz da nezleydim. Bu durumda kimse beni evden dışarı çıkartamazdı.
RIVM sayfasına girdim. voow 637 yeni vaka 30 ölüm. haritaya gore vakaların üçte ikisi burda Tilburg’un en kırmızı olduğu Noord Brabant’da. Hangi akla hizmet bunlar bana pazartesi görüşürüz diyorlar diye düşündüm.
Maria’yi aradım.
....
- Stijn bana pazartesi görüşürüz diye yazmış, kafayı mı yedi bunlar?
-  sorma gözu döndü bizim şirketin. krizi fırsata çevirecekmişiz. 'Kapatmıyoruz, tedbirimizi alıyoruz, koronaya yenilmiyoruz' filan gibi manyakça mailler gönderiyor büyük patron, gelmedi mi sana .  
- geldi de, kaale almadım haliylen. ben daha çok sağlık bakanlığının sayfasını dikkate alıyorum. 30 ölüm diyor dün için. 
- Aynen öyle ama her salı o 'twede kamer' dedikleri amcalar toplanıyor; hah tamam bu gün bi lock down kararı gelir en azından Kuzey Brabant’a diyoruz intelligent’dan öteye gidemiyoruz. Tuhaf bi şekilde hergün 600 vaka normalmiş, olağanüstü bi durum yokmuş gibi davranıyorlar.
- Eh o zaman Sağlık Bakanı ne diye iki seksen uzandı yere geçen akşam?
- Ufff gördün di mi? Pavel’la seyrederken acayip panik olduk. Adam resmen yere yığıldı. Öldü sandık. Aşırı yüklenmedenmiş.
- Istifası kabul edildi mi?
- İstifa mı etmiş?
-Evet evet hemen ardından istifa etti. Ama sonrasını takip edemedim.
-Ben de bilmiyorum sen daha iyi takip etmişsin.
- Iyi valla bu Hollanda; sağlık bakanıyım, ama stres oldum ben istifa edeyim. Biz de olsa bizim Reis onu ne yapar biliyon mu?
- kıs kıs kıs (gülüyor)
-Bizde yasak bi kere, Korona zamanı sağlık personeli istifa edemez.
- Mantıklı.
- öyle.  
onu bunu bırak da;  bizden virüs kapan var mı? Maskeyle mi takılıyorsunuz?
- Yok yahu maske filan... milleti tedirgin ediyormuş. Maskeye karşıyız Hollanda olaraktan. Her yerde el dezenfektanlarımız var. Belediye hergün  gönderiyor  Şirkette şimdilik virüs yok gibi. Ingrid bi ara ateşlendi, öksürdü filan ama 40lık olmadı, bir iki gün içinde  atlattı. Peter gelmiyor, rapor almış doktorundan önceki hikayesi yüzünden izinli... bi de santiago var onu saymıyoruz zaten.
-Hah ne oldu, karabatak ortaya çıktı mı?
- Yok yav herif kayıp. En son sen görmüşsün işte. 
- Allah Allah! var bu işin içinde birşey. Hayır hayal gördüm herhalde diyeceğim de Santiago’nun hayal edilecek bi tarafı yok. 
- lokumlarımı getirdin mi?
- Ayıpsın... da 14 gün bekliycen artık. 
- Saçmalama lokum 14 gün bekler mi? 
- valla sen bilirsin, suudi arabistandan donen 21 bin kişiyle aynı havalimanını soludum ben.
- o nedemek yav?
- umre diye bişey duydun mu?
- yooo. bana bak ben anlamam lokumu gelir alırım.
-ben sana bilahare anlatırım, valla lokum yiycem diye virüs kapıp Tilburg’da ikinci dalgayı da biz yaymayalım sonra...
gülüyor.
- Santiago meselesini niye ciddiye almıyorsunuz iki hafta oldu oğlan kayıp?
-Seni bekliyoruz. (gülüyor)
-hakkaten. 
-Yahu herkes kendi derdiyle meşgul; evden çalışmak isteyenler hop oturup hop kalkıyorlar. Çocuğu olanlar okul kapanınca ne bok yiyeceğini sasırdı.  Müdürler bir iki aramış, ulaşamayınca beklemeye geçtiler. Belki Ispanya’ya gitmiş orada kalmıştır senin gibi diye düşünüyorlar. Orda da durum feci boyutlara ulaşmış.
- Bana inanmıyorlar yani. Gördüm diyorum ben onu Tilburg’da.
- Orasını bilmem ama herkes kendi derdinde. 
- Ben de kendi derdime bakayım o zaman. İnsan Kaynaklarını arayıp karantina durumumu teyit edeyim bari. 
- ben den de selam söyle. (gülüyor)



BODRUM BODRUM
BİRAZ DENİZ BİRAZ UYKU BÜTÜN İSTEĞİM BUYDU

Bir kaç gün güneşin altında oturup ona buna kafa yormak, iyi gelmişti. Bende azalıyordu annemin bahçesinde oturup kitap okurken;  ama etrafta  panik ve paranoya artıyordu. Italya’daki bilanço herkesin dengesini bozmuştu. Kimisi ' Italyanların çok yaşlı nüfusu vardı, sağlık sistemleri çökmüştü, kriz fena vurmuştu, hazırlıksız yakalandılar, ciddiye almadılar...’ filan gibi analizler yaparak Turkiye’nin daha hafif atlatabileceğine inanıyordu. Kimisi felaket tellalığı yapıyor; onu bunu suçlayarak kaygısını yönlendirmeye çalışıyor; kimisi de çoktan koyvermiş, balkondan atlama noktasına gelen bir panik yaşıyordu. Aklı selim sahibi olmaktı önemli olan ama herkesin sahip olmak istediği şey kolonyaydı o günlerde. Kolonya krizi çıkmıştı. sonra makarna krizi, sonra tuvalet kağıdı vs. maske krizine gelene kadar irili ufaklı tedarik krizleri çıkıyor ama allahtan çabuk bastırılıyordu.

Markete gittiğimde hani su Amerika’da 'dünyanın sonu’cular var ya. Hani evlerinin altlarına sığınak inşa ettirip; içini beş senelik filan yiyecek,  ilaç, temizlik malzemesi, silah istifleyen... Onlar geliyordu aklıma. Hollanda’da ise esrar stoğu gündemdi. Kapatmaya gidilirse diye panikleyen cigaracılar coffeshopların önünde kuyruk olmuşlardı. Coffeshoplar kapanırsa Türklerin merdiven altı depolarına gün doğacaktı. Yoksa sonunda hepimiz yeraltına mı ineceğiz. Dostoyevskinin kulakları çınlasın. 



"Dünya mı yıkılsın yoksa bir bardak çay mı içersin?" deseler... 
"Ben çayımı içtikten sonra dünyanın canı cehenneme" derdim.


Çay krizi  çıkarsa fena asıl. Sığınağa çay depolamalı. bir de sığınaklarla ilgili filmlerden öğrendiğimiz şey; takvimin hayatın akışına müdahalesinin zayıfladığıydı. Iyi güzel de ben daha ne kadar bu bahçede limon ağacına karşı oturabilecektim ki? Aklımca bir kaç gün iznimi uzatıp Hollanda’daki vaka sayılarını takip edecektim. Daha kötüye giderse durum, gitmenin bir anlamı yoktu zira. Nasılsa tüm dünya bir ağızdan 'evde kal’ diyordu. Ben de evdeydim.  
Ama beş dakkada değişir işler;

THY’den gelen mesajla irkildim. Turkiye lock down kararı almıştı. Uçuşlar iptal edilmiş, sınır kapıları giriş çıkışa kapatılmıştı. Benim durumumdakiler için son uçuşlar düzenleniyordu.O giden uçaklardan birine binmeliydim. Turkiye bana ya gir ya çık diyordu. Çok kararsız kalmıştım. Icimden kalmak ve günlerce limon ağacına karşı oturup ona  buna kafa yorarak dünyanın sonuna burada hazırlanmak geçiyordu.
öte yandan dünyanın sonunun gelmediği sadece belirsiz bir tarihe ertelendiği bir senaryoda ; kalırsam uçuş yasaklarının ne zaman kalkacağı belli değildi;  bir aydan fazla sürebilirdi ve bu durum hollanda’daki hayatım açısından ne tip komplikasyonlar yaratırdı bilemiyordum. 
-‘Mesela?
- yani ne gibi?’ 
dedim kendi kendime. 
Aklıma ilk gelen arabanın aküsü olmuştu.    
böyle bir durumda aküyü düşünmek, diğer sorumlulukları düşünmemiş olmak demek değildir. Akü herşeyin kısaltılmasıdır o an. 
Akü o son uçağa ağlaya ağlaya da olsa bineceğini bal gibi bilmektir. 

Akşam haberlerinde kot ceketli bir kızcağız ağlamaklı ve telaşlı anlatıyordu. Yarım saat önce haber verdiler; eşyalarımızı bile kilitleyemeden apar topar çıkarıldık, kimimizin cebinde otobüse binecek parası yok. Gece yarısı sokakta kaldık resmen....
Umreden gelen teyzeler amcalar ögrenci yurtlarına yerleştiriliyordu. 
dediklerine göre bir iki gün içinde Arabistandan rakamla 21.000; yazıyla yirmibirbin kişi geliyordu. 
sonra hepimizin dumur dağarcığını süsleyen o sahne...
lama teyze polise tükürüyor!  
'bende varsa sana da geçsin!’ diye haykırıyor arkasından.

'çok halis munis olmalıyım yarın yolda diye geçirdim içimden. Asla kimseye bulaşmayayım efendi gibi gideyim, birinin sinirine dokunurum filan...maazallah bi tükürürlerse bittim. Bronşit geçmişim var benim. 
----



Shakespeare'in Fırtına isimli eserinden, perde V, sahne I'deki Miranda'nın konuşmasından alınmıştır:
O wonder!
How many goodly creatures are there here!
How beauteous mankind is!
O brave new world,
That has such people in't!
Türkçe çevirisi:
Bu kadar bunca yakışıklı varlık varıp gelmiş buraya
Ne güzel şeymiş meğer insanlık
Böyle dünyalıları olan
Yaşasın bu yaman, bu cesur yeni dünya
Çeviri : Can Yücel