MAYIS
Drifter bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. yastığının yanında laptop, defterler, ağzı açık tükenmez kalem, yatağın yanında aburcubur ambalajları parıltılar saçarak sallanıp durmaktaydı.
“ Ne olmuş bana böyle? diye düşündü. Gördüğü düş değildi. Biraz küçük ama normal , yani içinde insanlar yaşasın diye yapılmış olan odası ezbere bildiği dört duvarın arasında eskiden nasılsa, şimdi de öyleydi.
Drifter sonra bakışlarını pencereye yöneltti ve kasvetli hava yüzünden - yağmur damlalarının pencerenin çinko pervazına çarptığı duyuluyordu.(çinko mu? çinko tabi ne sandın?) içini büyük bi hüzün kapladı. ‘ Biraz daha uyusam ve bütün bu saçmalıkları unutsam nasıl olur,’ diye düşündü. Gelgelelim bunu gerçekleştirebilmesi tümüyle olanaksızdı.
Çünkü telefon çalıyordu.
- Naaptın?
- Hiiç
- Nasıl durum orda?
- Valla yüz yüz gidiyor.
- yapma be!
-valla! yoğun bakımlar da doldu, Almanya’ya gönderiyorlarmış diye söylentiler var.
- Eyvah!
- İnat ediyorlar Brabant'ı kapatmıyorlar. Bir ay oldu her salı lock down kararı bekliyoruz, babalar rahat. Tedbir alın yola devam tarzında...
-Nasıl tedbirler?
- işte 1,5 metreyi koruyun afişleri, markette belli sayıda insan olunca kapıyı kapatmalar; market arabalarını dezenfekte etmeci çocuklar filan ( oğlanın elinde bi bez günde yüz tane arabayı dezenfekte ediyo güyya) ama öyle şeyler... mesela Maske takmıyoruz o derece rahatız yani.
- Maske takmıyor musun? Markette filan?
- Takmıyorsun; Çünkü kimse takmıyor. Bi sen takarsan seni Covid sanıyorlar bi tuhaf oluyor yani. sadece trende zorunlu.
Aaaa ama asıl film; evlerin içinde aynı odada 3 kişiden fazla insan olmayacak.
- o nasıl kural yav?
-evler küçük ya burda metrekareye göre bi hesap yapıyor. Eve eş dost komşu çağırmak yasak.
- E nerden bilecek?
- Valla biliyor; geçen gün mantı yapan Türk kadınlarını basmış ceza kesmiş , gazetede yazıyordu.
- Puahhh! Ben de tam diyecektim Türkler nasıl uyacak bu kurala diye biz de çoluk çocuk malum....
-Yok valla Türk Hollandalı fark etmiyor.
-Martin Garix’i almış polis Amsterdam’da. çok güldük Maria’yla.
-Ne diye?
-Bu safım koronaya özel parti veriyorum diye instagramdan anons geç. Amsterdam’daki dairesinden konum bildir. Online olduğunu belirtme. Polis zart diye basmış evi, almışlar bunu karakola sen hayırdır? korona korona ne partisi veriyosun diye. Sonra işin aslı anlaşılmış da...
-Hey allam! ne kafalar.
- sorma.
Onun için evden çıkmıyorum. Böceğe döndüm.
- işi naaptın?
- ücretsiz izin...
- evden calışma yok mu?
- Tilburg ofisinde yok. Biraz daha burada kalırsam gerçekten Gregor samsaya dönüşeceğim söyleyeyim.
- Kime?
-Boşver. Istanbul nasıl?
- Kötü. İşte biz de tedarik hesapları yaparaktan üç günde bir yaptığımız market alışverişini bir haftaya çıkartmak suretiyle en fazla kaç gün alışveriş yapmadan yaşayabiliyoruz pratiği yapıyoruz. Kafaları yiyoruz öyle. Apartman içi gün yapan Anneleri zaptetmeye filan çalışıyoruz. Sokağa da çıkamıyorlar ya apartman içinde tam gaz. Öyle yani.
- Benimki zaptedilemiyor. Geçen jandarmaya yakalanmış marktette. Kaç yaşındasınız diye sormuş jandarma?
- Eyvah yemiş mi cezayı?
- sence?
- benim bildğim yememmiştir. Kadınlara yaş sorulmaz çocuğum diye azarlamıştır bilmiş bilmiş haliyle diye düşünüyorum.
- Yok. direkt 55 demiş.
- ahahaha! eee?
- e tabi asker buna yok artık gibisinden bakınca; beğenemedin mi? diye fırçalayıp yürümüş. Jandarma arkasından bağırıyormuş teyze cezai işlem uygulanır bi daha çıkma filan diye....
- Hay allah iyiliğini versin. Beklenir ondan.
- Sorma çok fena. herşeyi en çok o biliyor. Duygu sömürüsüyle zaptetmeye çalışıyorum; uzaktayım aklım sende kalmasın filan diye... iyice rolleri değiştik yani.
- Yaza doğru uçuşlar açılınca gelirsin.
- Haziran’i bekliyorum.
- Hepimiz bekliyoruz. Bekliyoruz da... belirsizlik.
Drifter telefonu kapattıktan sonra saate baktı. saat yedi filan değildi. Gregor Samsa gibi erken kaldırılma konusunda şikayet edecek bir durumu yoktu. Her ne kadar zinde hissetmese de epey uykusunu almış olmalıydı. Fakat genel şikayet için ruh hali müsaitti.
Niyeti önce sakin sakin ve kimse tarafından rahatsız edilmeksizin kalkmak, doğru dürüst kahvaltı etmek ve ne yapacağına ancak ondan sonra karar vermekti; çünkü yatakta düşünerek mantıklı bir sonuca ulasamayacağını artık iyice anlamıştı.
Bu kafa iznini daha ne kadar sürdürebilirdi? 14 gün karantina hakkını kullandıktan sonra bronşit geçmişini bahane edip vakalar azalıncaya kadar ücretsiz izin talep etmişti, ama bir noktada işe geri dönmesi gerekecekti. Vakalar azalmasa da Hollanda kapatmaya gitmiyordu. Ne zaman işe geri dön diyeceklerdi?Bir gün senyorlardan biri Gregor Samsanın patronu gibi kapıya mı dayanacaktı? Bekleyip görmektense harekete gecmek gerekiyordu ama son bir aydır karantinanın tadını çıkartmakla meşguldü drifter. sezon sezon diziler izleyerekten; YouTube yemek kanallarındaki yemek tariflerine takılaraktan; tuhaf makyaj teknikleri; gua sha yüz masajı ve manikür sanatı vidyolarıyla yaratıcı saatler geçirerekten bir günü bir diğer güne eklemeye alışmıştı. Çoğu zaman saate bile bakmıyordu, tarihi sorsan bilmezdi. Belirsizlik gibisi yok dedi kendi kendine.
tam o esnada telefonun ekranında bir mesaj belirdi.
‘selamlar umarım iyisinizdir; biz maalesef epey sıkıntılı bir durumdayız, bu ayki kirayı ne yazık ki zamanında yatıramıyorum çünkü restoranı kapatmak durumunda kaldık. Ödemeler durdu. Maaşım yatırılır yatırılmaz size ileteceğim. Umarım ay sonunu bulmaz.’
Tatatatam!!! tatatatam!!!
Tam da yüz yogası seansına başlayacakken alçak covid yine aynadan sırıtıyor nanik yapıyordu.
Evde kalırsan covid diye bişey yokmuş; geçen gün biri öyle ahkam kesiyordu. Al işte nasıl yok!
Yine haklı çıkmıştı. çok da şok bir durum değildi aslında bugün yarın bekliyordu böyle birşeyi drifter.
'sorun yok, kendinize dikkat edin’ diye kısa bir mesaj göndererek yüz yogası videosunu açıp yüzünü şekilden şekle sokarken; ücretsiz izinde olduğu halde bir maaşlık tatil parasını yatırmış olan şirketine bir namaste çekesi geldi.
Ama drifter ileriyi görebiliyordu. Evden çalışmanın mümkün olduğu bir iş bulmak lazımdı. Bugün Covid 19 yarın 39. Bundan sonra böyle çünkü. Dünyanın içine ettik. Bağışıklığın içine ettik. Asıl virüs biziz.
Önce böyle uyuşuk uyuşuk yatıp durmaya son vermeli dedi Drifter, tıpkı Gregor gibi kendine.
'Ne var ki aynı çabayı bir kez daha harcamasının ardından, derin bir iç çekişle yine eskisi gibi yattığında bacaklarının da birbirleriyle büyük olasılıkla eskisinden beter boğuştuklarını görüp bu başına buyrukluğu dinginliğe ve düzene dönüştürebilmek için herhangi bir olanak bulamadığında, artık yatakta kesinlikle kalamayacağını, yataktan kurtulması için en ufak bir umit ışığı bulunsa bile, bu uğurda herşeyi feda etmenin en akıllıca davranış olduğunu bir kez daha düşündü. Aynı zamanda da soğukkanlı, hem de olabildiğince soğukkanlı bir düşünme eyleminin çaresizlik içerisinde verilen kararlardan çok daha iyi olduğunu anımsamayı unutmuyordu.’
- Belki de taşınmayı düşünmelisiniz efendimiz. Başka bir şehir, başka bir ülke kim bilir?
- Sen de mi Turkiye’ye dönmekten ümidi kestin Olric?
- siz nereye ben oraya efendimiz.
- Oh hayat sana güzel valla! Düzenin kölesi olan biziz! oysa ne hayallerim vardı.
- 'Hürriyet kötü bir kavram’ dediydi üstat bir keresinde, öyle anlattıkları gibi özlenecek bir ortam değil dediydi; Bu hürriyet insanın kulağına kötü şeyler fısıldarmış.
- Hadi olriç hadi... git bi çay koy.