8 Eylül 2018 Cumartesi

drifter is back!

"pırıl pırıl güneşli olmakla birlikte , Cumartesi sabahı yine palto havası vardı ortalıkta..."

Allam bu iklime nasıl alışır insan?
sızlanmalarımdan anlayacağınız üzre Hollanda'ya intikal etmiş bulunuyorum.

Barcelona'da aklım,gözlerim,kalbim, böğrüm, ciğerim... işte işe yarar ne varsa orda kaldı. Ha bir de bilgisayarım... O, 'ben dönmem yazı olmayan memlekete beni buraya göm' dedi.
Huzuur içinde yat ey cefakar!

söz verdiğim gibi bir barcelona günlüğü tutamadığımı düşünüyorsanız çok yannış tanımışsınız beni. Tuttum! sadece dijital değil.
Yine birbirinden değişik izlenimler (bana göre tabi), pırlanta insanlar, alaca karanlık kuşağı hikayeleri, sanat ortamları dedikoduları falan filan...
Noolur yaz çok okumak istiyoruz dediğinizi duyar gibiyim.
Ayıbediyorsunuz tabiiki yazıcam.

önce size şu arkadaşları takdim edeyim.
'arkamdan konuşma' grubu ya da 'Habla de mi en presente' sokak müzisyenliğinden almış yürümüşler.  Dedim biz de de 'yüzyüzeyken konuşuruz' diye bi grup var, nezaketen etkilendiler.


bu da 
ev halleri 



canım üç sene önceki halleri; şimdi daha bi toparlanmışlar her biri düzgün bi kız arkadaş edinmiş filan; Barcelona'dan turneye çıktılar, Avrupa turnesi kapsamında yakında istanbul'a da geleceklermiş haberiniz ola...


  

29 Temmuz 2018 Pazar

özgürlük öpücüğü


Bu baktığınızda kocaman bir grafittiymiş gibi görünen duvar, aslında 6000 tane küçük seramikten oluşuyor.  Joan Fontcuberta'nın  El Món Neix en Cada Besada / The world begins with every kiss adlı eseri  Plaça d'Isıdre Nonell'de.
Kiss of Freedom duvarı diye sorarsanız tarif ederler.

Aslında Barcelona sakinlerinin ve yerel El Pais'in ortak çalışması.
El Pais gazetesi 2014'de Barcelona'nın düşüşünün 300. yıldönümü sebebiyle bir kampanya başlatıyor. İnsanlardan fotoğraf göndermelerini istiyor. Özgürlüğün bir ifadesi olduğunu düşündüğünüz her hangi bir fotoğraf gönderebilirsiniz diyor. 6000 fotoğrafın içinde yok yok. İnsanlar, binalar, heykeller, hayvanlar vs.vs. 6000 tane fotoğraf seramiğe basılmış. Çok etkileyici. insanın tek tek fotoğrafları inceleyesi geliyor ama birileri sürekli duvarla fotoğraf çektirmek istediği için fazla yaklaşamıyorsunuz. Bu durum biraz can sıkıcı.



Duvarın hemen yanındaki küçük tabelada da şöyle yazıyor:

The sound of a kiss is not as loud as that of a cannon, but it’s echo lasts a great deal longer.

yani;

Bir öpücüğün sesi bir mermininkinden daha gürültülü değildir belki ama yankısı çok daha uzun sürer.
-Oliver Wedell Holmes-



28 Temmuz 2018 Cumartesi

Barcelona'ya kaldığınız yerden...ve bir de sokak performansı!

Bukkadar global bir şirketin teknik servis hizmetinin bir ülkeden bir ülkeye bukkadar sinir bozucu şekilde değişik olmasına şaşırdım kaldım. 10 gün önce bilgisayarım sizlere ömür... Otopsiye götürdüm. 3 hafta ila 4 hafta alır dediler. Yok deve!
"iyi... datayı kurtarıp transfer edelim" dedim. Yeni yasa çıktı "dataya dokunamayız back up alsaydınız" dediler. "Time machine" diye bir şey varmış.  Barcelona'da Apple'ın kıçı kalkmış bundan bunu anlıyoruz. Sinirlenince de hemen "tranquila sinyorita" filan diyip adamı deli ediyorlar. Neyse çözdüm bişekil.

Barcelona günlüğüne kaldığım yerden devam edeceğim yani. Robert Hughes'un harika kitabı "Barcelona" eşliğinde "modernista" akımını ve Katalan kültürünü idrak ediyorum. 

Henüz Montjuic'e teleferikle çıkıp Miro müzesine gidemedim ; illaki gitcem. Kitapta da tam o kısımdayım. Çok enteresan bir tesadüf -tesadüf mü desem bilemedim, Hemingway sürprizli bir kişilik sonuçta- le karşı karşıyayım.

Jasint Verdaguer diye bir rahip-şair'in şu şiiri...

Dolça Catalunya,
patria del meu cor,
quan de tu S'allunya,
d'enyorça es mor.

ingilizcesinden çeviriyorum:

Tatlı Katalunya
kalbimin memleketi
senden uzakta olmak
hasretten ölmek demek.

"Enyorança" yani "sıla hasreti" 19. yy la kadar Katalan Edebiyatına bulut gibi çöken temel metaformuş. Şimdi bir zaman önce Miro'yla ilgili şu blogpostun https://justdriftingaround.blogspot.com/search?q=miro  son kısmında da not düştüğüm Farm ve Hemingway'in yorumunu hatırlatıyorum size.
 
Heyt be bir tabloya bakıp ne yorum yapmış diye düşünmüştüm. Vay uyanık meğer mevzuya hakimmiş. Miro'nun henüz yeniyetme bir sanat öğrencisiyken ilikerine işleyen metaforun farkındaymış. Eğer durum bu değilse ne diyim bilemedim.

bu da günün sokak hareketleri buyrun;