21 Nisan 2016 Perşembe

buna "anamorphic sanat" deniyor; sadece gökyüzünden bakınca anlamlı!


    mekan Kahire; sanatçımız "El Seed" sadece gökyüzünden bir bütün olarak görünebilecek bu devasa kareografik graffiti'yi 50 bina yüzeyi kullanarak yapıyor.
ismi PERCEPTION yani ALGI...
insan işi değil canım...

büyük resim ancak bakış açınızı değiştirdiğinizde ortaya çıkıyor 
yani Mokattam Dağının tepesinden baktığınızda arapça biliyorsanız 
İskenderiyeli Aziz Atanasius'un vaazlarından alıntı şu dizeleri okuyacaksınız;
"günışığını tam görmek isteyen önce gözlerini/gözyaşlarını silecek."





18 Nisan 2016 Pazartesi

drifter's pick! huzurlarınızda Teoman; bugünün hikayesi!


bu parçaya bundan daha anlamlı bir video daha düşünemiyorum!

23 Mart 2016 Çarşamba

Hani 21.12.2012'de kopması gereken bi kıyamet vardı ya?


  gazetelerde hergün : bomba, şehit, tecavüz, bir önceki günün cenazesi...

avrupada bomba
afrikada zika 
ortadoğuda savaş
kutupta buzlar eriyo
amerikada eline silahı alan okul tarıyo

acaba biz "kıyamet"i ne sanıyoduk da  "kopmadı ki kopmadı ki ahahahahahah" dedik?


                                                         



28 Şubat 2016 Pazar

pazar şiiri!

            

   BÜYÜK İNSANLIK


Büyük insanlık gemide güverte yolcusu 

                         tirende üçüncü mevki 
          şosede yayan 
              büyük insanlık.

Büyük insanlık sekizinde işe gider 


                           yirmisinde evlenir 

                   kırkında ölür 
                      büyük insanlık.



Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter 

                                        pirinç de öyle 
                                        şeker de öyle 
                                          kumaş da öyle 
                                        kitap da öyle 
            büyük insanlıktan başka herkese yeter.



Büyük insanlığın toprağında gölge yok 

                      sokağında fener 
                          penceresinde cam 
ama umudu var büyük insanlığın 
                               umutsuz yaşanmıyor.


                                                             7 Ekim, Taşkent, 1958 Nazım Hikmet

25 Şubat 2016 Perşembe

drifter'ın düşünce balonu!

Şu maça  4 sene oynadığı takımın sahasına Muslera'nın kaptan çıkması gerekirdi. Istememiş olabilir; o, haza beyfendiliğinden. Biraz düşünseler anlarlardı.
işte Galatasaray bu yüzden bu halde bugün...yazık!

19 Şubat 2016 Cuma

pazar filmini cumadan tavsiye eden drifter bir de alıntı yapar anlayana saz anlamayanla işi olmaz!



"çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona birşeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkamayanlarla dolu, asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar. ... Bunları kurtarmanın yolunu biliyorum. Kocaman sinemalar yapılmalı. Bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara. İyi bir film görsünler. sokağa hep birden çıksınlar..." Kafasından geçene güldü. Duraktakiler dönüp baktılar. Kadının biri kaşlarını çattı. Sokakta kendi kendine sesli gülünemeyeceğini bilmeyen yoktu. "Ne adamlar be. Güldüysem güldüm, size ne?" Duramadı orda, yürüdü. Eve gitmeyecek. İçindeki 'sinemadan çıkmış kişi'yi öldürdüler. Sağ kalan sıkıntılı, kızgın...

Aylak Adam- Yusuf Atılgan

sinemadan çıkmışlıklarınız bol olsun!
neyse
Tanrı hayatta, Brüksel'de yaşıyor! izbe bir evde, bilek kısmında iki verev çizgi olan beyaz çorapların üstüne giydiği önü açık çirkin plaj terlikleriyle dolaşıyor. epey bön bir karısı bıcırık bir kızı var; oğlunun akıbeti hepimizin malumu...
çok boktan bi' herif, kafası acayip bozuk.
daha anlatayım mı?
seyeredicek misiniz?



http://gunlukfilm.com/yeni-ahit-le-tout-nouveau-testament-full-izle.html#more-49593



18 Şubat 2016 Perşembe

cimbom'a 'bu takımı mahfettiniz seyircisi' lazım diyorum ben!
içim yanıyo bu kadarını söyliyebiliyorum.

11 Şubat 2016 Perşembe

karnaval deyince; bir zamanlar cardigans ne güzel şarkılar yapardı

Karnaval'a gel!

Günlerdir yağmur yağmur yağmur yağmur; pus, pus, bulut, bulut,bulut, sonra yine yağmur, yağmur, yağmur...
sonra birden bir sabah bi uyanıyorsun Alllaaah güneş tatilden dönmüş.

insanın hemen kendini sokağa atası geliyor;
ama sokakta bi gariplik var
şöyle ki;




üstüme iyilik sağlık sabah sabah bi olaylar olmuş bu kasabaya hayırdır inşallah? 



noooluyo Albayım?


    Bak valla bi ürktüm şimdi! Kaldım böyle kot tişört sokaklarda rezil rüsva! Bari parti nerde onu söyleyin. 




Pippi valla da sensin kız!










süperman'e gel!


yok yok Temel Reis'e gel!









neyi kutluyoruz hala anlayabilmiş değilim ama 
karnavala gel!


10 Şubat 2016 Çarşamba

iki film'den bahsedeceğim.


ilk olarak;
woody baba'nın son filmi
Joaquin Phoenix ve Emma Stone'lu Irrational Man bi eksik olmuş.
bişey var
karakterler mi birbirine ısınamamış; senaryodan mı hoşlanmamışlar; para mı az gelmiş...
aslında kısa film de olurmuş; ya da biraz daha uzatıp iki film mi çekilseymiş bilemedim; karar veremedim.
ama bi tutukluk var.
ama ne olursa olsun Woody Allen Woody Allen'dır.


ikincisi;
şu adam'a dikkat!

Onur Tukel!
woody allen resurrection!

film'in adı Applesauce

online stream linki burada;

http://putlocker.is/watch-applesauce-online-free-putlocker.html

mevzu ayrı keyiflendirdi, Onur Tukel hem yönetmen hem oyuncu olarak ayrı keyiflendirdi. Her ne kadar Amerika'da büyümüş ve yaşıyor olsa da Türk olması ve görünmesi ve kökünü bu kadar sağlam ifade edebilmesi, tutarlılığı ayrı keyiflendirdi...
yani diyeceğim o ki;
pazar günü öğleden sonra acayip iyi gider! 

8 Şubat 2016 Pazartesi

drifter's pick! quotes

"Don't you know that only fat people are thrustworthy?" demiş Kafka Milena'ya...

7 Şubat 2016 Pazar

'herkese iyi pazarlar!' şarkısı

"cam kenarı lütfen"

diye fotoğraf kitabı çıkartmış adam! Karl Hab. "window seat please!"

valla açık konuşayım; hiç haz etmiyorum uçakta fotoğraf çeken yolculardan! tedirgin oluyorum; hostese ispitleyesim geliyor her seferinde.
ama fotolar güzel ! kabul ettim.


Drifter's pick! gecenin kısası!

28 Ocak 2016 Perşembe

boş boş bakmayayım ekrana size Rene Char'dan bir şiir yazayım bari

BELKİ BRAQUE' LA SÖYLERDİK...

Kar uyuduğu zaman çağırır köpeklerini gece.
Meyveler , öylesine uzak tutuyorsunuz ki kendinizi ağacınızdan, yansınız gibi göğün yıldızları.

Yolumuzu şaşırıyoruz, önümüzde sabırsızlanan düz çizgi, üzerinde yürüdüğümüz toprak olduğu zaman. Fit oluyoruz değersiz bir mutluluğa.

Tekrar düşmeyen dalgaların tadı. 
Geçmişine geri gönderirler denizi.
Okun tüylerinde oturur kan, ucunda değil. Çünkü yay böyle olsun istemiştir. 

iki evi var fırtınanın. Biri kısa bir yer kaplar ufukta, bir tam insan yeter ancak ötekini kapsamaya.

Erkenleri acı çeker çiy. Boy ölçüşür gecenin yeraltı gömüsüyle, gündüzün sertliğiyle , sürekli gürültüsüyle çeşmelerin sabah erkenden. 

İmgeleminin ısırıklarıyla kaplıydı bu adam. Ancak eski yaralarda kanar düşsel olan. 
Patikada atlama tahtasında sona eren bir yoldur sanat, ama bizim olan bir tarlada.    

25 Ocak 2016 Pazartesi

oralarda akşam saat 7 olmuş şarkısı


https://www.youtube.com/watch?v=QtXby3twMmI

Vermeer tablolarının ardındaki sır perdesini tesadüfen öğrenen Drifter soluğu Lahey’de alır!

Lahey Ocak 2016,
Hava dışarıda eksi 10 derece hissediliyor.



Allah hissettirmesin diyerek  donmadan meşuuur  Dudok cafe’ye giriyorum. 
Abartacak bişey yok aslında, Ankara’dan sıcak;
“Trabzonda kar sebebiyle maç ertelenmiş, sen neden bahsediyorsun?” derler adama… Ama söyleyeyim bu Beşiktaş’ın lehine olmadı, hep Fenere yarıyor bu işler valla içim el vermiyor.
Neyse,

Dudok Cafe’de sıcak apple pie yemeyeni dövüyorlarmış bilginize.

Niye buradayım hemen söylüyorum: Meraktan.

Geçenlerde tesadüfen süper garip bir şey öğrendim; Johannes Vermeer’le ilgili.
Hani şu meşhur “İnci Küpeli Kız” tablosunu yapan ressam; (Scarlet johanson desene yahu diyenleriniz olabilir.)  
Bu tablo şimdilerde Kuzeyin Mona Lisa’sı kabul ediliyor. Tahminen 1650’lerde yapılmış. (Tahmin ,çünkü tam tarihi belli değil.) 17.yy Hollanda’nın altın çağı. Sanat almış yürümüş zaten. Ama Vermeer konusu biraz muamma.

Şimdi yukarıda ismini zikrettiğim zaaatı muhteşemin oynadığı filmi seyreden arkadaşlar “oo biz biliyoruz o muamma değil artık, kızla ressam arasında aşne fişne varmış” diyecekler. Her ne kadar sanatın magazinsel kısmı da en az sanat kadar beni can evimden vuruyorsa da bu sefer durum öyle böyle değil. Hakkaten çok şaşırtıcı anlatacaklarım.
Birincisi, söylüyorum: tabloyu gördüm!  Küpe kesinlikle inci değil; metalik bişey; ama mevzu bundan çok daha önemli.

Johannes Vermeer gerçekten ressam mıydı değil miydi?
Soru bu!

Şu tablolar İnci Küpeli’den sonra en çok tarzını yansıtan tabloları Vermeer’in… Gözünüze takılan bir şey var mı?











Johannes Vermeer 17. Yüzyılın ortalarında Lahey’e 15 dakika uzaklıktaki Delft’te yaşamış hayatı boyunca. Amsterdam’ın miniği gibi bir şehri Hollanda’nın; onun gibi kanallı filan. Porselen işçiliğiyle ünlü. Hatta şu Hollanda porselenlerindeki lacivert’e “delft mavisi” deniyor.  

View of  Delft


Mauritshuis müzesinde bu tablonun sergilendiği odaya girerseniz hemen anlayacaksınız; odada sanırım 5- 6 tablo daha var, ama gözünüz başka hiç birşeyi görmüyor. Çünkü bu tablo canlı gibi. Fotoğraf gibi diyeceğim dilimi ısırıyorum.

Neyse;

Johannes Vermeer’in özelliği tablolarındaki ışık ve renklerin mucizevi şekilde gerçekle birebir olması; Hatta yok artık insan evladı bunu nasıl çizer dedirtecek kadar. 
Bu nasıl bir görme kardeşim?

Leonardo Da Vinci zamanında şöyle buyurmuş;

“The surface of every object partakes of the color of the adjacent object” yani şunu demek istiyor; bir nesnenin rengine yanındaki nesnenin rengi etki eder… ışık, tonlar ve gölgelerden bahsediyor. İşte Vermeer tablolarında şaşırtıcı olan bu tonların birebir gerçeği yansıtması hatta bazıları gözün göremeyeceği tonları ortaya çıkartıyor.

Normalde bir ressamın tekniğini incelemek için tutulan kayıtlara bakılıyor; büyük ressamların çoğunun çıraklık döneminden ustalık dönemine kadar teknikleri, stilleri kağıda dökülmüş. Kimden el aldıkları, kimleri eğittikleri etkiledikleri belli.  Ama Vermeer tam bir muamma.  Resme ne zaman merak saldı, kimden eğitim aldı, fırça tekniğini kimden öğrendi bilinmiyor. Onunla ilgili bilinenler; babasının resim alıp sattığı, dolayısıyla da pek çok ressamla yiyip içtiği... Ama bu öyle aynı sofrada oturarak kapılacak bir stile benzemiyor.

Aynı dönemde yapılmış diğer tablolara bakınca fark piksellerde; bu piksel çeşitliliği o dönem için biraz fazla değil mi?

Bir diğer gariplik; resimlere dikkatli bakarsanız hep aynı oda ama farklı mizansenler. Sanki Vermeer her bir resim için başka bir sahne kuruyor ama nedense hep aynı odada… Yer karoları ve pencerelere dikkat edin.

İşte tam bu noktada şüpheler size o soruyu sordurmak üzereyken Tim Jenison devreye giriyor.

O da kim?

Drifter proudly presents! 


Tim Jenison dünya üzerindeki sayılı değişiklerden biri… Çok meziyetleri var, saymakla bitmez; zamanında bu meziyetlerin bir tanesini para kazanmak için de kullanmış ve paranın gözüne vurmuş. Para çok olunca abuk sabuk ne varsa yapmış şimdi de yapacak başka bir şey kalmayınca kafayı Vermeer’e takmış. Diyor ki; “mümkünatı yok!  Vermeer bunları öyle kafadan ya da bakarak model kullanarak çizmiyordu; teknolojiyi kullanıyordu. Ben de aynısını çizicem göreceksiniz."

Neee?

1650’lerde ne teknolojisi?

Ama doğru biliyor musunuz?

O dönem Delft’te yaşayan meşhur biri daha var. Adı  Anthony van Leeuwenhoek. Mikroskopu bulan amca Vermeer’in komşusu.  Buyur burdan yak.

Tim jenison’a göre Johannes Vermeer tabloları Camera Obscura, Camera Lucida ve iç bükey/dış bükey ayna kullanarak çiziyodu. 

Leeuwenhoek’in tasarladığı mercekler tam da “music lessons” tablosundaki halının dokusunu çizebilmek için kullanılmış olmalı.
Yani fotoğraf makinesi yokken o eldeki imkanlarla fotoğraf çekmeye çalışıyordu. O bir ressam değil bir fotoğrafçı olmak istiyordu aslında.  

Bunu nasıl yapıyordu size anlatabilirim ama yazması uzun olur.
Tim Jenison amca bu filmde çok daha güzel anlatıyor. Gerçekten dumur bir durum.


Link burada iyi seyirler!

http://putlocker.is/watch-tims-vermeer-online-free-putlocker.html

ya da

http://www.solarmovie.sk/external.php?title=Tim%27s+Vermeer&url=aHR0cDovL3d3dy50aGV2aWRlby5tZS82YzUwcWN0NGtncmU=&domain=dGhldmlkZW8ubWU=&loggedin=0