8 Kasım 2019 Cuma

André Breton’dan film önerisi

“Filmde kendi kendini çoğaltmak için bilmem hangi yolu bulmuş bir Çinli, tek başına, kendinin birkaç milyon örneğiyle birlikte NewYork'u istila ediyordu. Çinli, peşi sıra kendisi, gene kendisi, gene kendisi, gene kendisi olduğu halde, başkan Wilson'un odasına dalıyor, Wilson gözlüğünü çıkarıyordu bu durum karşısında. Benim için hepsinden çok vurucu olan bu filmin adı: "Ahtapotun Kollarında" idi.”

Alıntı Şuradan: André Breton, “Nadja.” Mitos, 2002

Bahsettigi film 'The Trail of the Octopus’ 1919 yapımı. Fransa’daki gösterim tarihi 1921: L'étreinte de la pieuvre adıyla...




27 Ekim 2019 Pazar

pazar modu


- ne var ne yok millet?
 hayrola drifter pazar pazar hal hatır sorasın mı geldi? yok mu şöyle civcivli birşeyler demeyin. Fırında tavuğum var ve yemek yapabilen bloggerlar bilirler ki tavuk uzuuuuun kalmalıdır fırında, yaklaşık bir saat filan. Evet ayrıca insan illa misafire fırında tavuk pişirmemelidir, bazı pazarlar sırf kendisi için, sırf canı yemek istedi diye; uzuuuun pişen fırında tavuklar hazırlamalıdır.

neyse iki lafin belini kıralım bu arada; 
Sibel'in tavsiyesi fleabag'i seyrettim. Lana Dunham'ın kızlarından sonra daha antipatik bir genç kadın bulup, daha patetik bir feminist dizi çekebilir miyiz ki diye zorlamış İngilizler. İngiliz dizileri niye böyle? nasıl böyle? Hem o kadar sinirbozucu hem de insanı böcek gibi yapıştırıyor ekrana? Yalnız halimize şükredelim valla;  ingilizlerin halini hiç beğenmiyorum; fena kopmuşlar gibi görünüyor.  kent insanının yalnızlığı filan iyi de, çöküşü bu kadar hardcore gözümüze sokmanın hazzı fena. Buradan bakınca brexit çok da anlamsız görünmedi simdi.  bunların biryerden çıkmaları şartmış hakkaten. Bu arada muze girişlerini hala kraliçe mi ısmarlıyor ingiltere'de? herneyse...

joker'i seyretmedim hala. Maria yüzünden. Tutturdu illa birlikte gidelim diye... haftasına bisikletten düştü. seinfeld'in bir bölümü vardı onun gibi oldu, elaine'in illa jerry'yle görmek istediği bir film var; bi saçmalıklar geliyor başına elaine'nin, gidemiyor. George'la jerry gitmiş bulunuyorlar falan... komik bölümdü.
belki ben de bir hainlik yapip giderim yarin, sonra maria iyileşip gitmek isterse görmemiş gibi yapar bir kere daha seyrederim ne var? Arkadaşlık bazen mış gibi yapmayı gerektirir. doğrucu davutluk sart değildir her zaman. dost acı söyler filan derler ya. bullshit! dost acı filan söylemez, söylememelidir. hayat acı söyler, dost göğsünde yumuşatır öyle indirir önüne; ben ona dost derim işte. acı söyleyen dost dost değil sosyopattır bikere. ben çok dürüst, en dürüst insanlardan hep korkmuşumdur. fazla dürüst insanla da çok anlaştığım söylenemez.
 yani böyle deyince biraz tuhaf oldu farkındayım ama siz anlamışsınızdır fazla uzatmıyorum. 
 /
sonuç olarak bir taraftar var bi seyirci var değil mi?
herkes ne olduğunu bilsin ona göre hesap sorsun. 
ben mesela kendimi ne yana koysam hiç bilemiyorum ama sürekli şu anlamsız sorular var kafamda. durduramıyorum. bu sıfır bonservis planı büyük icat sanırsam. (öyle de hesabım kıttır ya ondan herhalde.)
tendonidisgsdgljagljsv falcao kaç bitcoin eder diye yazsam google'a cıkar mi?
sıfır bonservis planı hakkaten dahiane!
bonservisi sıfır ama 3 sene boyunca her sene 7 milyon vercez 33 yasındaki tendonidisgjdsgfjagsdfglehfjdh sakatlığından muzdarip Falcao'ya!
şahane dahiyane...
fati hocami duyar gibiyim : sana ne kızım git tavuğuna bak kızarmış mı?
kızarıyor acele yok! 
o Fener dün 5 mi attı? 
Maaaaşallah diyelim ne diyelim?

 
/
infografiklere bayılıyorum . geçenlerde openculture'da rastladım. harward yazarlık programı profesorlerinden Ben Roth diye birisi okuma tavsiyesi infografikleri olusturmuş: 
felsefi kitap mi okumak istiyorsunuz, iyi de ne tür?






karar veremediniz mi?
şunu deneyelim:




son olarak da

   


yani takılın işte kafanıza göre. Ben bu aralar Anais Nin okuyorum; romanlarını hikayelerini filan değil. Günlüklerini... çünkü aslında romancılığından çok günlükçülüğü önemli onun. Gerçekten enteresan bir kadın tuhaf bir naifliği, bönlüğü var oysa ben onu hep anasının gözü kadınlardan sanırdım. yok öyle değil hakikaten başka bir gezegenden inmiş gibi.  

neyse Paris'te ana gündem Leonardo Da Vinci bu yıl. ölumunun 500. yılı. dunyanın dört bir yanından eserleri toplanıp Paris'e getiriliyor; segiler vs. 
bu arada tuhaf bir bilgiyle karşılaştım geçenlerde newsletter'larin birinde.
1502'de ilk Galata köprüsü önerisi babında 2. Beyazid'a gönderdiği mektupta şöyle demiş:
"a masonry bridge as high as a building, and even tall ships will be able to sail under it."
Neyini beğenmedilerse?

şimdi MIT'den bir ekip 3d modelini yapmış şöyle görünüyor:


2. beyazid'in ne yazik ki projeyi gözü tutmamış. Oysa emayticilerin söylediğine göre yapılsaymış bugün de duruyor olacakmış. Düşünsenize leonardo'nun yaptığı köprü Halicin üstünde duruyor olaydı şimdi !!!! peh!!!
2.beyazid'e biri bi don't be a fool çekseymiş keşke zamanında.

Neyse ne boş konuştum pazar pazar. Pilav yapcam daha.

 derbiyi de kaybetçez gibi bir his var içimde ne fena!

buyrun bu da moody pazar playlisti! afiyetle 

Talk to you later :D