18 Aralık 2017 Pazartesi

DRIFTER AWARDS 2017 AÇILIŞ TÖRENİ

Efendim Üçüncü Geleneksel Drifter Ödülleri sahiplerini buldu...
Bu yıl kategori arttırımına gittim onun için countdown'a 21'inde değil daha erken başlıyorum.

Bir şeyi itiraf edeyim bu 2017'den hiç haz etmedim şahsen. Hiç keyfim yoktu. Okudugum, seyrettiğim, dinlediğim şeylerden de öyle aman aman bi zevk almadım biraz aldım; çok degil. Zaten tek sayıları hiç sevmem. Biraz fazla kendime döndüğüm, az sosyalleştiğim, az konuştuğum, ööyle boş boş bakındığım bir yıl oldu. Ama son bir haftadır böyle içimde bayaaağ bayaağ kuşlar kelebekler böcükler filan... Zaten çok severim ben kristmıs şeysini..kıprtısını...

Bence 2018 çok süper bi yıl olcak. En super bir yıl bile olabilir!
inanıyor musunuz?
inanın valla bak!

Öyleyse Drifter Proudly Presents:

Kategoriler;

Yılın Keşfi
Yılın En süper Karikatürü
Yılın Kitabı
Yılın Filmi (uzun metrajlı)
Yılın Kısası
Yılın Taraftar tepkisi
Yılın Fotoğrafçısı
Yılın en super Tasarımı
Yılın Konuşması
Yılın Kelimesi
Yılın sanatçı kafası
Yılın Videosu
Yılın Animasyonu
Yılın En Super Reklamı
Yılın Dumuru
Yılın Utancı
Yılın En Süper Şarkıları

10 Aralık 2017 Pazar

27 Kasım 2017 Pazartesi

airports


STUCK from Joe Ayala on Vimeo.

An airport isn’t even a real place. It’s a pit stop, an in between area , a “nowhere”, a technicality - grudging intrusion into seamless dream of transcontinental jet flight. Airports are where you go after you’ve died and before you get shipped off to wherever you’re going next. they’re the present tense crystallized into aluminum , concrete, and bad lighting.
Player One - Douglas Coupland

20 Kasım 2017 Pazartesi

drifter'ın düşünce balonu



insan dediğin şimdiki zamana hapsolmuş çaresiz yaratık sonuçta. Lanetimiz de hafızamız. Hani diyorlar ya 'şu anı yaşa' sanki başka türlüsü mümkünmüş gibi. oysa insan ya geçmişte ya da gelecekte yaşamak istiyor aslında. hayatım dediği: olsaydı olmasaydı ekseninde yorumladığı ve gerçek mi bellek mi dedirten bir geçmiş. Nefes alma motivasyonu ise bir kaç saat ya da bir kaç yıl sonra yapmayı planladıkları.  Oysa lanet şu andan başka bir şey yok. Olmak istediğim yer hep orası! Buradayım ne yazık ki!


11 Ekim 2017 Çarşamba

vay canına hakkaten ne desem bilemedim!


vay arkadas demek artık herbişey yapıldı : yapacak o kaddar hiçbişey kalmadı ki bununla uğraşıyorlar...

6 Ekim 2017 Cuma

drifter’s pick!! japonlar yapıyor: 'dedektif kıç'

Japonya’ya giden bi  eşimiz dostumuz yok ki sipariş edelim. 

bu resimde gorduğunuz 'dedektif kıç' serisi japonya’da en çok satan cocuk kitaplarının başında geliyor bir suredir.   Yazar Yōko Tanaka ve illustrator Masahide Fukasawa’dan olusan ikili kendilerine ‘Tororu’ diyorlar.  Mevzu basit: kocaman bir popodan mütevellit olan ana karakter dedektif her seride işlenen farklı suçları kendi super gücüyle(!!!) çözmeye çalışıyor.  
Japonya’da pek meşhur olan bu karakter yani “buttocks detective” simdi de anime dizi yapılıyormuş. Trailere bak! 



8 Eylül 2017 Cuma

Budapeşte'de pal sokağını bulamamak!!!

"...
Arsa...Ey dağlarda ovalarda yaşayan, bir adımda ucu bucağı görünmez tarlalara ulaşabilen güçlü, kuvvetli, sağlıklı çocuklar! siz ki, güzelim mavi göğün altında yaşamaya, sonsuz uzaklıklara alışkınsınız. siz ki, koca apartman blokları arasında sıkışık yaşamak zorunda değilsiniz. Büyük kent çocuğu için boş bir arsa ne demektir bilebilir misiniz? o çocuklar için arsa, ova demek, kır demek, bozkır demektir. çürük tahta perdelerle , göklere yükselen apartmanlarla sınırlanmış küçücük bir toprak parçası, o çocuklar için sonsuzluk ve özgürlük demektir. Pal sokağındaki o arsada bugün dört katlı bir apartman yükselmektedir. O arsa vaktiyle bir sürü çocuk için mutluluk demekti. Bu gerçeği arsanın üzerine dikilmiş apartmandaki kiracıların bir teki bile bilmiyordur."
Pal Sokağı Çocukları / Ferenc Molnar




Budapeşte insanda tuhaf tuhaf hisler uyandıran bir şehir... Bi kere insanı hayran bırakan yapılar var. Tuna'dan katla zarfın içine koy gönder. Ama bi yandan da bi keşmekeşlik; bi çatı katı kokusu. Bi seksenlerin istanbulu hissi.
 Her ne kadar kapitalizmin pençesine düştüğü ayan beyan görünse de hep bi kalmışlık var şehirde; Habsburg'dan kalmışlık, Osmanlıdan kalmışlık, komünizmden kalmışlık...



Çok yağmur yağdı o gün çok. Hani şu istanbul'daki yağmurdan...  Ama yağmurda da bi başka hisli Budapeşte.



Aradım ama Pal sokağını bulamadım. O da başka sefere kalsın. 


Hiç bina üstüne aslımış dev ağrı kesici reklamı görmüşmüydünüz?
Bence günümüzün gerçeği işte tam da bu fotoğraf.

çare: cataflam!



Sıla yolunda Budapeşte'de durmanın bir avantajı bir dezavantajı var. Dezavantaj görülecek çok şey var; küçük bir şehir değil; oysa kısıtlı zamanınız olduğu için aklınız Budapeşte'de kalıyor.  
avantaj ise merkezde çok fazla termal ve spa otel var; fiyatlar akıl mantık çerçevesinde; hiç bir yerini gezememiş olsanız bile bi termal; bi masajla yeniden doğmuş gibi, 'gene gelecek ben' deyip, yola devam edebiliyorsunuz..

ama dikkat! spa mpa derken mayışıp otelde kalırsanız geceyi kaçırırsınız; çok üzülürsünüz. Aslanlı köprü ve sarayların gece ışıklandırması gerçekten büyüleyici...