3 Eylül 2016 Cumartesi

1 Eylül 2016 Perşembe

Danimarka dibin kara izlanda zenci!


İskandinav mizahı da biraz fazla mı kara??
Rams! diyorum.
ne bileyim hayvanları iten kakan, film icabı da olsa öldüren, öldürülüşünü gösteren filmlere tahammül edemiyorum.

kara mizah da bir yere kadar!!!

BBC de bu drumu tespit etmiş; iskandinav kara mizahını (Nordic Noir) masaya yatırmış.
Yönetmen Grimur Hâkonarson Galgahumor diye bişey var diyor İskandinavya'da çok yaygınmış... Komik aynı zamanda üzücü...
işşalla da insomniya olursun da filmde katlettiğin koyunları bir bir sayarsın bi gram uyuyabilmek için!
(bu da yeni deformasyonumuz milletçe, Fetö gündemciliği sayesinde Fetöyle yatıp kalkıyoruz yaratıcı bedduada sınır tanımıyoruz maaşallah!)

iskandinav mizahına ilgi The girl with the Dragon Tatoo'yla zirve yaptı. Bütün ödülleri kıvırıp ceplerine ceplerine sokuyorlar İskandinav yönetmenler.

Mesela Anders Jensen 2008 yapımı Men and Chicken'ı çeken yönetmen; bu fazla kara olma durmunu şöyle tescilliyor. "If there is a dead body in Denmark , someone is going to make a joke abot it."
"Herkesin zevkine göre olmayabilir ama bazen insanlar gülmeyince bu durum hoşuma gidiyor." diyor.


güneşsizlikten canım, bunlar hep güneşsizlikten...


31 Ağustos 2016 Çarşamba

Teju Cole'un OpenCity'si bitmiyor bitemiyor, çünkü anlattığı hiç bir şey ilgimi çekmiyor; çünkü bugünlerde New york ve insanı hiç ilgimi çekmiyor. Zaten indirecek daha ilginç bi kitap buldum; I am Zlatan Ibrahimoviç. Onu okuyorum. Zlatan çok iyi ya... kitaba Guardiolayı gömerek başlamış; hatta sanki, "yav ayrılırken iyi bi ağzını burnunu kıramadım bari ipliğini pazara çıkarayım şunun" diye yazmaya karar vermiş... Bir dedikodu bir sitayiş sormayın gitsin. Çocukken en büyük zevkinin bisiklet hırsızlığı olduğunu, iki dakkada cillop gibi bisikletleri yürüttüğünü okuduğum sıralarda birileri benimki de dahil olmak üzere aşağıda park yerinde kilitli bisiklet odasında duran yarım düzine bisikleti patlatmış. Yani yepisyeni drifter seleli caanım bisikletimi çaldılar.

Naapalım 'buralara kadar geldi hırsızlık demek; durum vahim yani!' diyor giden bisiklete değil dünyanın, insanlığın haline üzülüyoruz;

Bir şarkı çalıp kendisini bir fotoğrafla anıyor; yeni bisiklet almaya gidiyoruz yarın ilk iş.


                                                                         şarkı


27 Ağustos 2016 Cumartesi

günün yazısı; içinde Mustafa Kamil Zorti geçen 4 Eylül yazısı!

günün vidyosu ve yanında bissürü saçmalık




"Tecavüzcülerin çoğu büluğ çağının fırtınaları arasında yolunu kaybetmiş aşıklardır.  Uyuşturucu satanlar arasında Breaking Bad vakaları zannettiğinizden daha yaygındır." 

Normalde artık bukkkadar saçma iki cümleyi yanyana gördüğünde insan hsssttr ordan! der geçer ama geçemiyoruz kalıyoruz. Niye kalıyoruz?
e çünkü bunu söyleyen adam Türkiye'nin en prestijli lisesini bitirip Yale'de felsefe, Colombia Üniversitesinde siyaset bilimi okumuş; 23 yaşında Grundrisse'yi çevirmiş, çevirirken bir de 100 sayfalık önsöz yazmış; sonra insan hakları derneği bu adama özgür düşünce ödülü vermiş. falanmış filanmış...
Herhalde ondan sonra kayış koptu...

işte Türkiye işte aydını! 
karısının kafasından aşağı kakasını boşalttığında bu nasıl olabilir bu adam bir kadına , karısına bunu nasıl yapabilir demiştim. Meğer antropoz çağının fırtınaları arasında tuvaletin yolunu kaybetmiş adamcağız.  No big deal!


25 Ağustos 2016 Perşembe

Günün şahsiyeti; nothing! ve sabah sabah şarkısı


Sartre'ın "Hell is other people!" dediğini, simonla takıldığını, mescaline gibi tonla halelülü ilaçları kullandığını, günde iki paket sigara içtiğini, bir gözünün başka bir yere baktığını (belki de sırf bu sebepten mütevellit), Lacan'la iyi dost olduğunu hatta bi ara yengeçlerle kafayı bozduğunu bile biliyorduk... Ama kediden haberim yoktu valla. Şu kedinin yakışıklılığına bakar mısınız?  "Hell is other people!" diyen sartre değil de kediymiş meğer! Kedinin adı Nothing bu arada.



https://www.youtube.com/watch?v=1CYquRZTuXY

  

23 Ağustos 2016 Salı


James Hetfield astrofizik doktoru olmuş.
doktora tezinde şunu analiz ediyormuş; 
"micro-lensing in gravitationally lensed quasars to yield measurements of the structure of their continuum emission regions!!! "  Alla' tamamını erdirsin diyelim ne diyelim?

bu günlerde teju cole'un open city'sini okuyorum. niçin derseniz çünkü bu günlerde pek revaçta kendisi kültür sayfalarında.... gelecek vaadeden yazarlar şeysinde, (kültür söz konusu olduğunda sanki bir gelecek varmış gibi!!) 
bi de böyle bir web sitesi var;
http://www.tejucole.com/photography/
hoş bir adam olsa gerek!
aslında known and strange things diye yeni bir kitabı çıktı. Ben onu okumak istiyorum ama o daha gelmemiş benim kitapçıya, Open city'si var dedi kitapçı; "yok o bende var" dedim. bende yok ama bookz.org'da bi sürü linki var. 'Indiriyosun beş dakkada beşiktaş' desem kadıncağzın morali bozulurdu demedim. çok tatlı bir kadın çünkü, kitapları sarı zarfların içine koyup zarfı çiçekli stikırlarla kapatıyor...
neyse indirdim Open city'i okuyorum.

kitap 
Death is a perfection of the eye. 
cümlesiyle başlıyor. 
kitap yazacaksanız kesin en az bunun kadar  havalı bir cümle bulmalısınız.
ne yazık ki
ilk 50 sayfasında hiç bişey olmadı. 
heyecan verici birşey olursa haber veririm. 

o zaman günün şarkısını dinleyelim: