graffitide çıta yükseldikçe yükseldi malum. artık "bunu yazan tosun okuyana kosun!" tarzı tarihe karıştı. üstün yetenek sergileyen graffitiler, Da Vinci gibi takılan duvar ressamları, vayy be dedirten ince işçilik, devasa şablonlar ya da mikroskobik şablonlar, akıl dolu espiriler revaçta... sprey boyalar bile strese girdi... Aakash Nihalani bu duruma tepki mahiyetinde sanırım "Sum Times" adını verdiği serisiyle güldürdü beni...buyrun burdan yakın...
gökyüzünün altında gevşemiş onun bunun üzerine kafa yorup duruyor. Emeğin doğasını düşünüyor. Avareliğin doğasını ve göğün kendisini. Kocaman dalga dalga bulutlar yere o kadar yakın duruyorlar ki, insanın kement atıp birini tutası geliyor.- ister başının altına yastık yap ister midene indir. Bir tabak bol sulu fasülyeyi kocaman bir parça bulut etiyle götür, sonra da biraz kestirmek üzere uzan. Ne hayat ama! (hayalperestler- Patti Smith)
4 Ocak 2013 Cuma
1 Ocak 2013 Salı
drifter's back in town!
yılın ilk günü parçası;
veee;
kısa bir kış yolculuğundan kareler:
http://photographicworksofthedrifter.blogspot.com/
veee;
kısa bir kış yolculuğundan kareler:
http://photographicworksofthedrifter.blogspot.com/
28 Aralık 2012 Cuma
24 Aralık 2012 Pazartesi
23 Aralık 2012 Pazar
20 Aralık 2012 Perşembe
15 Aralık 2012 Cumartesi
We'll Take Manhattan
Son zamanlarda izlediğim en tatlı dönem filmlerinden biri bu...
yıl 1962,
henüz Beatles'ı kimse duymamış,
doğuştan bir titri olmayan veya doğuştan zengin olmayanın ünlü olmayı aklından bile geçirmediği zamanlar...
ve "youth culture" diye bişey yokken daha...
David Bailey ve Jean Shrimpton New York'a giderler...
film böyle başlıyor.
2012 yapımı,
bu, modaya yön veren bir fotoğrafçı ve modelin hikayesi...
ateşle barut yanyana durur mu? durur tabi...
aşk meşk bir yana...
bloody english konuşulan filmlere bayılırım zaten...
ella fitzgerald'ın sesini duyduğum filmlere de bayılırım...
ayrıca ingilizlerin casting seçimlerini de çok beğeniyorum. şu yukarıdaki fotoğrafta delici bakışlı adam yani David Bailey'i oynayan Aneurin Barnard'mış ki daha önce hiç duymadım adını...etkileyici.
gelelim Jean Shrimpton'a...
Sen Buckinghamshire dolaylarından küçük bir çiftlikten kop gel, Londra'da cornflake reklamlarında filan oyna...hanım hanımcık....
kader işte, karşısına o zamanlar yeni yetme, picasso'dan fena etkilenmiş ve geleneksel moda fotoğrafçılığının dışında bişey; yani tırnak içinde "birşey" yapmak isteyen dahi gibimsi bir genç adam, David Bailey çıkıyor...
ama bunu vogue'da yapmaya çalışınca tabi işler öyle kolay olmuyor;
güzel bi sahnesi var Bailey'nin..şöyle diyor.
when I sae Picasso I thought,
if he could do that
you can do anything...
but,
maybe you can't
maybe I can't...
sonunda yapıyor tabii...
şöyle şeyler;
Jean Shrimpton'u oynayan Karen Gillan (ki bu ismi de daha önce hiç duymamıştım) gerçek Jean'ın gölgesinde kalmış haliyle... ama aksi mucize olurdu zaten...
çünkü Jean biraz nasıl desem;
"gorgeous" diyorlardı sanırım ingilizler.öyle yani...
filmin adı We'll Take Manhattan
http://www.solarmovie.so/link/play/1102701/
(seyretmek isteyenlere link)
Etiketler:
David Bailey,
görülesi filmler,
Jean Shrimpton,
New York
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)