4 Ocak 2013 Cuma

ahahaha çok aptal !

graffitide çıta yükseldikçe yükseldi malum. artık "bunu yazan tosun okuyana kosun!" tarzı tarihe karıştı. üstün yetenek sergileyen graffitiler, Da Vinci gibi takılan duvar ressamları, vayy be dedirten ince işçilik, devasa şablonlar ya da mikroskobik şablonlar, akıl dolu espiriler revaçta... sprey boyalar bile strese girdi... Aakash Nihalani  bu duruma tepki mahiyetinde sanırım "Sum Times" adını verdiği serisiyle güldürdü beni...buyrun burdan yakın...





1 Ocak 2013 Salı

drifter's back in town!

yılın ilk günü parçası;


veee;
kısa bir kış yolculuğundan kareler:
http://photographicworksofthedrifter.blogspot.com/

28 Aralık 2012 Cuma

tuhaf bulduğum bir amerikan geleneği de;
alışveriş merkezlerindeki Santa kılığına girmiş işsiz güçsüzlerin kucağına çocuk oturtup resim çektirme hadisesi...üstelik dünyada pedofili had safhaya ulaşmışken...

24 Aralık 2012 Pazartesi

23 Aralık 2012 Pazar

20 Aralık 2012 Perşembe

ali kırca'yı görünce aklımdan geçen tamlama, kıymalı sütlaç. çok ayıp biliyorum ama kendimi alamıyorum.  

kendime şarkı


15 Aralık 2012 Cumartesi

We'll Take Manhattan


Son zamanlarda izlediğim en tatlı dönem filmlerinden biri bu...

yıl 1962,
henüz Beatles'ı kimse duymamış,
doğuştan bir titri olmayan veya doğuştan zengin olmayanın ünlü olmayı aklından bile geçirmediği zamanlar...
ve "youth culture" diye bişey yokken daha...
David Bailey ve Jean Shrimpton New York'a giderler...

film böyle başlıyor.
2012 yapımı,





bu, modaya yön veren bir fotoğrafçı ve modelin hikayesi...
ateşle barut yanyana durur mu? durur tabi...
aşk meşk bir yana...
bloody english konuşulan filmlere bayılırım zaten...
ella fitzgerald'ın sesini duyduğum filmlere de bayılırım...
ayrıca ingilizlerin casting seçimlerini de çok beğeniyorum. şu yukarıdaki fotoğrafta delici bakışlı adam yani David Bailey'i oynayan Aneurin Barnard'mış ki daha önce hiç duymadım adını...etkileyici.

gelelim Jean Shrimpton'a...
Sen Buckinghamshire dolaylarından küçük bir çiftlikten kop gel, Londra'da cornflake reklamlarında filan oyna...hanım hanımcık....
kader işte, karşısına o zamanlar yeni yetme, picasso'dan fena etkilenmiş ve geleneksel moda fotoğrafçılığının dışında bişey; yani tırnak içinde "birşey" yapmak isteyen dahi gibimsi bir genç adam,  David Bailey çıkıyor...
ama bunu vogue'da yapmaya çalışınca tabi işler öyle kolay olmuyor;
güzel bi sahnesi var Bailey'nin..şöyle diyor.

when I sae Picasso I thought,
if he could do that
you can do anything...
but,
maybe you can't
maybe I can't...

sonunda yapıyor tabii...
şöyle şeyler;







Jean Shrimpton'u oynayan Karen Gillan (ki bu ismi de daha önce hiç duymamıştım) gerçek Jean'ın gölgesinde kalmış haliyle... ama aksi mucize olurdu zaten...
çünkü Jean biraz nasıl desem;
"gorgeous" diyorlardı sanırım ingilizler.öyle yani...



filmin adı We'll Take Manhattan


http://www.solarmovie.so/link/play/1102701/
(seyretmek isteyenlere link)


  

photographic works of the Drifter

cumartesi parçası