gökyüzünün altında gevşemiş onun bunun üzerine kafa yorup duruyor. Emeğin doğasını düşünüyor. Avareliğin doğasını ve göğün kendisini. Kocaman dalga dalga bulutlar yere o kadar yakın duruyorlar ki, insanın kement atıp birini tutası geliyor.- ister başının altına yastık yap ister midene indir. Bir tabak bol sulu fasülyeyi kocaman bir parça bulut etiyle götür, sonra da biraz kestirmek üzere uzan. Ne hayat ama! (hayalperestler- Patti Smith)
20 Aralık 2012 Perşembe
15 Aralık 2012 Cumartesi
We'll Take Manhattan
Son zamanlarda izlediğim en tatlı dönem filmlerinden biri bu...
yıl 1962,
henüz Beatles'ı kimse duymamış,
doğuştan bir titri olmayan veya doğuştan zengin olmayanın ünlü olmayı aklından bile geçirmediği zamanlar...
ve "youth culture" diye bişey yokken daha...
David Bailey ve Jean Shrimpton New York'a giderler...
film böyle başlıyor.
2012 yapımı,
bu, modaya yön veren bir fotoğrafçı ve modelin hikayesi...
ateşle barut yanyana durur mu? durur tabi...
aşk meşk bir yana...
bloody english konuşulan filmlere bayılırım zaten...
ella fitzgerald'ın sesini duyduğum filmlere de bayılırım...
ayrıca ingilizlerin casting seçimlerini de çok beğeniyorum. şu yukarıdaki fotoğrafta delici bakışlı adam yani David Bailey'i oynayan Aneurin Barnard'mış ki daha önce hiç duymadım adını...etkileyici.
gelelim Jean Shrimpton'a...
Sen Buckinghamshire dolaylarından küçük bir çiftlikten kop gel, Londra'da cornflake reklamlarında filan oyna...hanım hanımcık....
kader işte, karşısına o zamanlar yeni yetme, picasso'dan fena etkilenmiş ve geleneksel moda fotoğrafçılığının dışında bişey; yani tırnak içinde "birşey" yapmak isteyen dahi gibimsi bir genç adam, David Bailey çıkıyor...
ama bunu vogue'da yapmaya çalışınca tabi işler öyle kolay olmuyor;
güzel bi sahnesi var Bailey'nin..şöyle diyor.
when I sae Picasso I thought,
if he could do that
you can do anything...
but,
maybe you can't
maybe I can't...
sonunda yapıyor tabii...
şöyle şeyler;
Jean Shrimpton'u oynayan Karen Gillan (ki bu ismi de daha önce hiç duymamıştım) gerçek Jean'ın gölgesinde kalmış haliyle... ama aksi mucize olurdu zaten...
çünkü Jean biraz nasıl desem;
"gorgeous" diyorlardı sanırım ingilizler.öyle yani...
filmin adı We'll Take Manhattan
http://www.solarmovie.so/link/play/1102701/
(seyretmek isteyenlere link)
Etiketler:
David Bailey,
görülesi filmler,
Jean Shrimpton,
New York
14 Aralık 2012 Cuma
and the Drifter proudly presents : hide my ass!
Her tür sansüre karşı kulunuz drifter'ın çeşitli mütalalar sonucunda edindiği bilgiye göre şu sıralar en güvenli web proxy budur : http://www.hidemyass.com/
bayılırım gizli kapaklı işlere...
bu da slogan olsun: PROTECT YOUR ONLINE PRIVACY EN AZINDAN!
12 Aralık 2012 Çarşamba
istanbul'u kurtarıyorum kare kare...
sokak sokak dolaşıp kalanı fotoğraflıyorum, bir tek fotoğrafları kalacak elimizde... Bugün bu kapının önünden geçtim :)
Balat - Fener
diğer fotolar fotoblogumda şu hiç itibar etmediğiniz...
(siteme bak!! :)
35 yıl önce bugün...
"Olur mu, Metin Olur mu? üzüntümüzü nasıl unuturuz başka türlü? Hem ben engin ruhluyumdur, şair tabiyatlıyımdır. Kaptırdım mı kendimi tutamam artık Sen beni rahmetli..." Birden şaşırdı fakat üç masaya sığmayan mezelere saldırmaya başladı bile... Kimin rahmetli olduğunu sormak bile aklına gelmedi... Ah rahmetli; ne kadar haklıydın, kimse kimseyi dinlemiyor dediğin zaman.
(Tutunamayanlar)
35 yıl önce bugün rahmet*li olan Oğuz Atay'ı anarken, gani gani...
'
(Tutunamayanlar)
35 yıl önce bugün rahmet*li olan Oğuz Atay'ı anarken, gani gani...
* tdk'ya göre:
rahmet
isim Arapça ra§met
|
---|
1. isim Birinin suçunu bağışlama, yarlıgama, merhamet etme "Allah rahmet eylesin." |
2. Yağmur "Kubbedeki açıktan rahmet yağar, güneş vurur." - A. H. Tanpınar |
rahmetli olmak |
---|
ölmek |
'
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)