15 Kasım 2012 Perşembe

Depero'nun ta kendisi!






                                                 kim bu manyak sorusunun cevabı.
                                                             başlık yani.


Fortunato Depero, şu meşhur Futurist Reconstruction of the Universe (yani, Evrenin futurist yeniden inşası) Manifestosunu kaleme alan iki babadan biri. Diğeri de Ciacomo Balla.

Manifestonun başlığı okkalı da; fotolara bakınca bu deli ne manifestosu yazmış derseniz; şöyle başlıyor:

The lyrical appreciation of the universe, by means of Marinetti’s Words-in-Freedom, and Russolo’s Art of Noises, relies on plastic dynamism to provide a dynamic, simultaneous, plastic and noisy expression of universal vibration.

We Futurists, Balla and Depero, seek to realize this total fusion in order to reconstruct the universe by making it more joyful, in other words by an integral re-creation. We will give skeleton and flesh to the invisible, the impalpable, the imponderable and the imperceptible. We will find abstract equivalents for all the forms and elements of the universe, and then well will combine them according to the caprice of our inspiration, to shape plastic complexes which we will set in motion.

kabaca çevirmek gerekirse;  

Futurizm hareketinin sanat ve edebiyatta tanımladığı evreni,  biz futuristler Balla ve Depero, plastik sanatla somutlaştırıp;  onu yani evreni daha neşeli bir yer haline getiriciiz, görünmez, elle tutulamaz, ölçülemez ve algılanamaz olana iskelet ve can vericiiz. evrendeki her tür form ve elemente abstrakt denkler bulucaaz ve plastik bileşimlere şekil verirken onları ilhamımızla harmanlayıp ... falan filan.

kabaca çeviri bu kadar olur zaten...

bu arada yıl 1915 ve bunlar sahne dekorları ve balet kostümleri üzerine çalışıyorlar.

manifestonun maddelerine geçelim:

yukarıda sözü geçen plastik komplexler şöyle olacak:
1. abstrakt
2. dinamik (sinematografik hareket+ absolut hareket)
3  aşırı transparan
4. çok renkli ve çok parlak (içine yerleştirilecek ışıkların yardımıyla)
5.otonom (yani sadece kendine benzeyen)
6. dönüştürülebilen
7.dramatik
8. uçucu
9. kokulu
10. gürültülü
11.patlayıcı
  
çılgın bişi yani.

sonra düşünüyolar taşınıyorlar, bi de yazdıkları manifestoyu bi baştan sona okuyolar; en sonunda oyuncak işine girmeye karar veriyorlar.

valla yalan söylemiyorum , işte aşağıda anlatıyor, yine kabaca çeviriyorum;

ne o öyle küçük trenler,arabalar, kuklalar aptal aptal, antijimnastik, tekdüze,  oyuncaklar (antijimnastik ne demekse artık ama ne güzel kelime)  bunlar bi çocuğu gerizekalı yerine koyuyor kardeşiiim.
oysa bizim oyuncaklarla oynayan çocuk kahkahalar atarken altına edicek, sonra oyncaa istediği gibi çekiştirip oaraya buraya fırlatabilecek, böyle hayal gücü o biçim çalışıcak, bi de bizim oyuncakla oynamış çocuğu sesi kalınlaştı mı al askere ver eline tüfee, hiç korkma rahat ol.

valla böyle diyo yani.

sonra da bu futuristler vay bize faşist damgası yapıştırdılar diye bozuluyorlar.

işte aşağıda yazıyor aynen.


THE FUTURIST TOY
In games and toys, as in all traditional manifestations, there is nothing but grotesque imitation, timidity (little trains, little carriages, puppets), immobile objects, stupid caricatures of domestic objects, antigymnastic and monotonous, fit only to cretinize and degrade a child.
With plastic complexes we will construct toys which will accustom the child:
1. TO COMPLETELY SPONTANEOUS LAUGHTER (with exaggerated and comical tricks);
2. TO MAXIMUM ELASTICITY (without resorting to the throwing of projectiles, whip cracking, pin pricks, etc.);
3. TO IMAGINATIVE IMPULSES (by using fantastic toys to be looked at through magnifying glasses, small boxes to be opened up at night to reveal pyrotechnic marvels, transforming devices, etc.);
4. TO THE INFINITE STRETCHING AND ANIMATION OF THE SENSIBILITY (in the unbounded realms of the most acute and exciting noises, smells and colours);
5. TO PHYSICAL COURAGE, TO FIGHTING AND TO WAR (with enormous dangerous and aggressive toy that will work outdoors).

13 Kasım 2012 Salı

10 Kasım 2012 Cumartesi

Ruhu şad olsun!


driva man


gizli şeyler, 1908

yaptıklarımdan ve söylediklerimden 
kimse tanımaya çalışmasın beni.
Bir engel vardı eylemlerimi ve yaşayışımı bozup değiştiren.
Bir engel,
ben konuşmaya başlayınca
beni susturuveren.
En belirsiz davranışlarımla
En üstü kapalı yazılarımdan-
ancak bunlardan anlayabilirler beni.
Ama belki de değmez bunca sıkıntıya,
bunca çabaya benim olduğumu anlamaya.
Gelecekte , daha kusursuz bir toplumda,
tıpkı bana benzer bir başkası
elbette çıkar ve yaşar özgürce istediği gibi.

kavafis- Cevat Çapan çevirisiyle.

ithaka

ithaka'ya doğru yola çıktığın zaman,
dile ki uzun sürsün yolculuğun,
serüven dolu, bilgi dolu olsun.
Ne Lestrigonlardan kork,
ne Kikloplardan, ne de öfkeli Poseidon'dan.
Bunlardan hiçbiri çıkmaz karşına,
düşlerin yüceyse, gövdeni ve ruhunu
ince bir heyecan sarmışsa eğer.
Ne Lestrigonlara rastlarsın,ne Kikoloplara, 
ne azgın Poseidon'a,
onları sen kendi ruhunda taşımadıkça,
kendi ruhun onları dikmedikçe karşına.

Dile ki uzun sürsün yolun.
Nice yaz sabahları olsun,
eşsiz bir sevinç ve mutluluk içinde
önceden hiç görmediğin limanlara girdiğin!
Durup Fenike'nin çarşılarında
eşi benzeri olmayan mallar al.
sedefle mercan,abanozla kehribar,
ve her türlü başdöndürücü kokulardan al alabildiğin kadar;
nice Mısır şehirlerine uğra,
ne öğrenebilirsen öğrenmeye bak bilgelerinden.

hiç aklından çıkarma İthaka'yı.
Oraya varmak senin başlıca yazgın.
Ama yolculuğu tez bitirmeye kalkma sakın.
Varsın yıllarca sürsün, daha iyi;
sonunda kocamış biri olarak demir at adana,
yol boyunca kazandığın bunca şeyle zengin,
İthaka'nın sana zenginlik vermesini ummadan.
Sana bu güzel yolculuğu verdi ithaka.
O olmasaydı, yola hiç çıkmayacaktın.

ama sana verecek birşey yok bundan başka.
Onu yoksul buluyorsan, aklanmış sanma kendini.
Geçtiğin bunca deneyden sonra 
öyle bilgeleştin ki,
Artık elbet biliyorsundur ne anlama geldiğini İthakaların.

(Kavafis- Cevat Çapan çevirisiyle)

Kavafis de tokat gibi çarpıyor yüzümüze bu gece Leyla Erbil gibi, ve yüzümüz adam oluyor...


korku kuşku içinde ,
aklımız karışık,
bakışlarımız şaşkın,
bir çıkış yolu bulmaya çabalıyoruz
kendimizi korumak için bizi tehdit eden 
o korkunç tehlikeden. 
ama yanılıyormuşuz,
böyle bir tehlike yokmuş bizi bekleyen;
doğru değilmiş bize gelen haberler
(ya iyi duymamışız, ya da yanlış anlamışız).
Birden, hiç beklemediğimiz bir başka felaket
hiç acımasızca çullandı üstümüze
ve hazırlıksız yakaladığı için de 
sürükleyip götürüyor bizi katıp önüne.

(Kavafis - Cevat Çapan çevirisiyle)

intense photography diye bişey var ve bu kadın...








    diana kunst bunun en iyi örneklerini veriyor...
anlatıp duruyorsun önemsiz küçük hayatını, asıl anlatmak istediğin bunlar mı,,,çocukluğundan bu yana ucu bucağı bilinmeyen bir sökük,,, her vakit geliyor sana bu zorba bilinç,,, duvar figürlerinin ilkel gölgeleri,,, o saklı şeyi o güne değinbilincin sakladığı fora edebilecek misin,,,dayanamadığın şeyi,,, nedir o şey,,, bilemediğin,,, aradığın hep,,,bir gemide olsaydın şu an,,, güvertede rüzgara karşı giden bir geminin güvertesinde denizcilerin tutkulu kaba şarkısı rüzgara karışsaydı,,, ahh açık denizler sonsuzca,,,"gözyaşlarımla kabarıyor okyanus" tuzlu su sağanağıyla yıkanan yüzün gökyüzüne dönük yıldızlarla konuşarak birden at-saydın fışırdayan sulara kendini pervanenin çevresinde köpüren beyaz maviliğe,,, yapamazsın. (Leyla Erbil- Kalan)