4 Haziran 2012 Pazartesi

jungle blues & love me or die


                                       



2 Haziran 2012 Cumartesi

cumartesi akşamüstü modu


cihangir'de ne idüğü belirsiz (aa bak yazması ne saçma bir söyleyişmiş bu da...) bir balkonda bulgaristandan gelmiş erik rakısıyla demlenme kafası


müzik de budur;


chickens are decent people!



mevzu üstünde konuşulacak türden değil sanıyordum o benim hüsn-ü kuruntummuş Kalem Kesiği'nde görünce anladım.

1 Haziran 2012 Cuma

31 Mayıs 2012 Perşembe

perşembe modu;

fatmagülden yılan dada kafası ;




hizmette sınır yok;

  • "Bains de gros thé pour grains de beauté sans trop de bengué." ("Baths in course tea for beauty marks without too much Ben-Gay.")
  • "L'enfant qui tète est un souffleur de chair chaude et n'aime pas le chou-fleur de serre-chaude." ("The child who suckles is a hot-flesh blower and doesn't like hot-house cauliflower.")
  • "Si je te donne un sou, me donneras-tu une paire de ciseaux?" ("If I give you a penny will you give me a pair of scissors?")
  • "On demande des moustiques domestiques (demi-stock) pour la cure d'azote sur la côte d'azur." ("One demands domestic mosquitos (half-stock) for the nitrogen cure on the Azur.")
  • "Inceste ou passion de famille, à coups trop tirés." ("Incest or family passion, with too many drawn blows.")
  • "Esquivons les ecchymoses des Esquimaux aux mots exquis." ("Let us dodge the bruises of Eskimos in exquisite words.")
  • "Avez-vous déjà mis la moëlle de l'épée dans le poêle de l'aimée?" ("Have you already put the marrow of the sword in the stove of the beloved?")
  • The video edits out the sequence with the line: "Parmi nos articles de quincaillerie par essence, nous recommandons le robinet qui s'arrête de couler quand on ne l'écoute pas." ("Among our articles of lazy hardware, we recommend the faucet which stops dripping when no one is listening to it.")
  • "L'aspirant habite Javel et moi j'avais l'habite en spirale." ("The aspirant lives in Javel and me I lived in a spiral-shaped abode.")

seyredin ardından bir de "Şairin Kanı" patlatıcam...


28 Mayıs 2012 Pazartesi

çünkü her zaman şarkı söylenmiyor cennette bile...

BU DÜNYA GÜZEL BİR YER

Bu dünya güzel bir yer
doğmak için
her zaman
pek de eğlenceli bir şey olmayan
mutluluğa meraklı değilseniz
arada bir de
tam herşey yolunda giderken
az buçuk cehenneme aldırmıyorsanız eğer
if you don't mind a touch of hell
çünkü her zaman şarkı söylenmiyor cennette bile
bu dünya güzel bir yer
doğmak için
birtakım insanların durmadan ölmelerine
ya da zaman zaman
yalnızca aç kalmalarına
aldırmıyorsanız eğer
ne de olsa bu da o kadar kötü bir şey değil
aç kalan siz olmadıkça
which isn't half bad if it isn't you
Ah bu dünya güzel bir yer doğmak için
önemli yerlerdeki
bir iki mankafaya
ve arada bir
göğe çevirdiğiniz yüzlerinize
düşecek bir iki bombaya
ya da saygın ve ölgün kişilikleriyle
marka meraklısı toplumumuzdaki
başka münasebetsizliklere
papazlara
devriye polislerine
çeşitli ayrımcılıklara
meclis soruşturmalarına
ve çılgın tenimizin duçar olduğu
başka munkabızlıklara
pek de aldırmıyorsanız eğer
and other constipations that
our fool flesh is heir to 
Evet bu dünyadan daha iyisi yok
eğlenme sahneleri,
sevişme sahneleri,
hüzünlenme sahneleri
aşağılık şarkılar,
esinlenmeler
dolaşıp gezmek
herşeye bakmak
çiçek koklamak
heykellere parmak atmak
hatta düşünmek
and even thinking
insanları öpmek,
çocuk yapmak ve pantolon giymek
şapka sallamak,
dans etmek
yaz ortasında pikniğe gidip
nehirlerde yüzmek
genel olarak
"hayatın tadını çıkarmak" için
and just generally
"living it up"
Evet
ama tam bunlar olurken bir de bakarsın
gülümseyerek
cenaze levazımatçısı
gelivermiş.



LAWRENCE FERLINGHETTI, kendisinin "sürrealist" değil bir "süperrealist" olduğunu söylüyormuş. akademik çözümlemelere ve değerlendirmelere karşı gelen bir gerçekçi : güneşin bir gözyaşıyım ben, bir tepeyim şairlerin koştuğu.

kitabın adı Şiirin O ince küllerini Toplayanlar,
arkasında şöyle yazıyor; aynen yazıyorum :

Kerouac'ın buluşu olan "Beat Generation" sözü "ermişlik" kavramını çağrıştıran "beatific" sözcüğünden gelmekle birlikte, daha çok yenik ve yılgın bir yazarlar kuşağı için kullanılagelen bir tanım olarak benimsenmiştir.
Ferlinghetti ise, hayatın anlamsız ve saçma gibi yorumlanabilecek görünümleri karşısında, sanatı her zaman gerçek insan gereksinmelerine bağlamayı amaçlayan bir denge uzmanı gibidir.


yani Cevat Çapan da büyük çevirmen tabi.
"because even in heaven
they don't sing
all the time"
dizelerini 
"çünkü her zaman şarkı söylenmiyor cennette bile" 
diye çeviriyor. 

27 Mayıs 2012 Pazar

pazar gecesi erken uyku kafası; I'm gonna stick with you


yarın yağmur varmış yine... Ne demiş Tom Waits?
"laci pardesülü adama hiç güvenmeyeceksin!"

21 Mayıs 2012 Pazartesi

do it light...

yaaaaa!
Donna Summer'ın ardından Robin Gibb de sizlere ömür. Babama telefon açıp taziyelerimi sundum, buradan da en sevdiğim Be Gees parçasıyla  kansere hareket çekiyorum.


19 Mayıs 2012 Cumartesi