gökyüzünün altında gevşemiş onun bunun üzerine kafa yorup duruyor. Emeğin doğasını düşünüyor. Avareliğin doğasını ve göğün kendisini. Kocaman dalga dalga bulutlar yere o kadar yakın duruyorlar ki, insanın kement atıp birini tutası geliyor.- ister başının altına yastık yap ister midene indir. Bir tabak bol sulu fasülyeyi kocaman bir parça bulut etiyle götür, sonra da biraz kestirmek üzere uzan. Ne hayat ama! (hayalperestler- Patti Smith)
yaaaaa!
Donna Summer'ın ardından Robin Gibb de sizlere ömür. Babama telefon açıp taziyelerimi sundum, buradan da en sevdiğim Be Gees parçasıyla kansere hareket çekiyorum.
1938'de yeni kurulan Young Scott Bokks'un kurucularından Margret Wise'ın aklına dahiane bir fikir gelir; rüştünü ispatlamış bir takım yazarlara çocuk kitabı yazdırmak...Bu yazarların arasında Ernest Hemingway, John Steinbeck gibi babalar da vardır ki onlar pek ilgi göstermezler ama Gertrude Stein hemen atlar; çünkü elinde halihazırda, henüz tamamlanmamış da olsa bir çocuk kitabı vardır-en azından o öyle sanmaktadır bu sayede The World is Round tamamlanır ve basılır; hangi akla hizmet acaba???
Bu ne yahu, pazara chill out şeysi var; alice russel ablamız, quantic, jazzanova falan fıstık, beşi diil onbeşi biyerde olacak; bu yağmur çamur, dolu, gök guruldaması, yıldırım, şimşek bize reva mı şimdi?
gerçi bu blogger camiasını hiç bozmaz yağmur, çamur; zira pek severler...
ben bilmem pazar öğlene kadar çıkacak bu güneş!
o zamana kadar güneşi saklandığı yerden çıkartacağını umduğum bir takım videolar yayınlayarak kendimi oyalayacağım.
(tabi otobüsler suya gömülmüş, millet donuna kadar ıslanmış, yollarda kalmış, alt katları su basmış, memleket sele teslim olmuş derdim mi? yook! benim derdim üstünde yayılarak müzik dinlemeyi hayal ettiğim canım çimler pazara kadar kurur mu- net şımarıklık! )
Dosineau'nun 100.doğumgünüymüş google hatırlattı; sağolsun hiç kaçırmıyor.
ben de en sevdiklerimle anmış olayım bari.
öpüşen koklaşanları masus koymadım.
Yaptığımız bazı şeyler daha çok zaman alır
Ve yararlı doğal birşey sayılır. and are considered a fruitful, natural thing to do
Bir davranış şekilinin içinden geliyorum
Sürülmüş bir buğday tarlasına. Solumda martılar,
İç karada tatildeler.on an inland vacation
Uslubumu önemsiyor havasındalar.
Yada başka bir örnek verelim: geçen ay
daha fazla yazmaya yemin ettim. Yazmak nedir?
Ee benim durumumda , kağıda dökmektir.
Düşünceleri değil tam olarak, ama fikirleri belki:
Düşünceler hakkındaki fikirleri.
Düşünceler çok iddialı bir sözcük. thoughts is too grand a word.
Fikirler daha iyi, tam kastettiğim şey olmasa da.
Bir gün açıklarım. Ama bugün olmaz.
Şöyle hissediyorum, sanki biri bana bir yelek dikmiş de
kırlarda gezinirken onu giyiyorum.
O kişiye bağlılığımdan , kimseler yok görecek oysa,
Bir ben bir de nasıl göründüğümü algılayışım içimde. with my inner vision of what I look like.
Yeleği giymek hem bir görev hem bir zevk
çünkü emiyor beni çok fazla emiyor. because it absorbs me, it absorbs me too much.
Bir at çarpık olarak duruyor irregularly against
şuradaki tarla üstünde. Bu görüntüyü ben mi
Algılıyorum? O benim mi, yoksa onu
Başka görüntülere mi borçluyum, farkedilmemiş ve kaydedilmemiş,
büyük dinlenik kavsinde zamanın on the great, relaxed curve of time
tüm unutulmuş baharlara , atılan çakıllara,
bir zaman dinlenen son ışıktan
günlük hayatın unutkanlığına kayan şarkılara mı? songs once heard that then passed out of light into everyday oblivion?
o adam
ağır ağır uzaklaşıyor, başını kaldırıp
ayak sürüyen bir soruyu pompalıyor gökyüzüne. (a lingering question)
O adamı da kurban edebiliriz.
Nihai ilerlemeye, etmeliyiz çünkü, ilerlemek zorundayız.
john ashbery
5 Nisan 2012 Perşembe
sleepers'ın dizisini çekmişler adını "suskunlar" koymuşlar; büyük ajitasyon, fena oyunculuk ben seyretmem.
"Perpetual present tense" diye yeni bir zaman türetmiş bizimki, pek keyifleniyor...
sen yirmi yaşındaki,
evet sen! Bir 70 yaşındakinden daha fazla ne bilebilirsin?
- nowness.
vay saygı duydum, eyvallah!
Lazzarato şöyle diyor bu duruma;
...sayısal teknoloji kristalleşmiş zaman-madde üztünde bir değişiklik yapmayı ve ilave iç değişikliğe uğratılabilecek zamansal patikaları taklit etmeyi olanaklı kılan, akmayan bir zaman , bir matris zaman üretir.
old school bilgisayar oyunlarına benzeyen grafikler super senkronize.. çok hoş;
ama bizim Ali Mahmut Demirel'in pin pon topu hadisesi aklıma geldi;
2001'de yapmıştı kendisi bu video'yu Ritchie Hawtin'e...anmadan geçemeyeceğim.
Who was it telling me Honestly Honesty is all about the timing Oh, my bad There was I thinking that honesty Was all about truth Oh, woe is me With your honesty We’ve had conversations About the past It’s taken long enough to see Your true colours You’ve got so many baby You’re like a fuckin rainbow Just let me revel in your blue notes Who was it sitting here Yesterday Saying that I’m leaving in a hurry Oh, my bad There was I sitting there watching you Talking like I’m already gone Oh, woe is me With your honesty We’ve had conversations About the past It’s taken long enough to see Your true colours You’ve got so many baby You’re like a fucking rainbow Just let me revel in your blue note Who was it telling me Honestly Honesty is all about the timing Oh, my bad There was I thinking that honesty Was all about truth Oh, woe is me With your honesty…
allam beni görünmez yap.
hemen şimdi.
olmuyosa devekuşu.
24 Mart 2012 Cumartesi
bu gecenin parçası aciyip
Maybe I'm mistaken expecting you to fight Or maybe I'm just crazy, I don't know wrong from right But while I am still living, I've just got this to say It's always up to you if you want to be that want to see that want to see that way - you're coming along!
22 Mart 2012 Perşembe
sabahın parçası
şimdi ne yalan söyliyeyim, derbi esnasında önceden de öngördüğüm üzere, canım Hakan Kadir Balta'nın golünün akabinde bir sigara yaktımdı... Emre yapma! dediyse de yaptım. feda olsun ilk 48 saate. Tabi sil baştan.
neyse bugün itibariyle sigarasız geçirdiğim 4.gün.
cravingler iyice azaldı.
bugün daha mutlu kalktım gibi.
ama iflasın eşiğindeyim,
kendimi sigaradan uzak tutacam diye; ve uzak tutarken gamdan kederden verem olmayayım diye harcadığım paranın, seyrettiğim rom-com'un haddi hesabı yok.
emre'den boşansam bu kadar alışverişe verir miydim kendimi bilmem.
neyse "ilk riskli dönem"i atlattım. (ilk üç gün oluyor ilk riskli dönem)
ikinci riskli dönem 3. haftaymış.
bu arada dünkü maçta yarabandı takan Fenerli kadınlar onursuzdur...
bunu da 4 gündür sigara içmiyorum diye söylemiyorum.
öyle yani...
21 Mart 2012 Çarşamba
gecenin filmi ; RED MOON
Ne demiş baba - Andre Breton;
"Surrealism does not allow those who devote themselves to it to forsake it whenever they like. There is every reason to believe that it acts on the mind very much as drugs do; like drugs, it creates a certain state of need and can push man to frightful revolts.
bu arada Manifesto of Surrealism'in full textini okumak isteyenler için;