28 Ocak 2016 Perşembe

boş boş bakmayayım ekrana size Rene Char'dan bir şiir yazayım bari

BELKİ BRAQUE' LA SÖYLERDİK...

Kar uyuduğu zaman çağırır köpeklerini gece.
Meyveler , öylesine uzak tutuyorsunuz ki kendinizi ağacınızdan, yansınız gibi göğün yıldızları.

Yolumuzu şaşırıyoruz, önümüzde sabırsızlanan düz çizgi, üzerinde yürüdüğümüz toprak olduğu zaman. Fit oluyoruz değersiz bir mutluluğa.

Tekrar düşmeyen dalgaların tadı. 
Geçmişine geri gönderirler denizi.
Okun tüylerinde oturur kan, ucunda değil. Çünkü yay böyle olsun istemiştir. 

iki evi var fırtınanın. Biri kısa bir yer kaplar ufukta, bir tam insan yeter ancak ötekini kapsamaya.

Erkenleri acı çeker çiy. Boy ölçüşür gecenin yeraltı gömüsüyle, gündüzün sertliğiyle , sürekli gürültüsüyle çeşmelerin sabah erkenden. 

İmgeleminin ısırıklarıyla kaplıydı bu adam. Ancak eski yaralarda kanar düşsel olan. 
Patikada atlama tahtasında sona eren bir yoldur sanat, ama bizim olan bir tarlada.    

25 Ocak 2016 Pazartesi

oralarda akşam saat 7 olmuş şarkısı


https://www.youtube.com/watch?v=QtXby3twMmI

Vermeer tablolarının ardındaki sır perdesini tesadüfen öğrenen Drifter soluğu Lahey’de alır!

Lahey Ocak 2016,
Hava dışarıda eksi 10 derece hissediliyor.



Allah hissettirmesin diyerek  donmadan meşuuur  Dudok cafe’ye giriyorum. 
Abartacak bişey yok aslında, Ankara’dan sıcak;
“Trabzonda kar sebebiyle maç ertelenmiş, sen neden bahsediyorsun?” derler adama… Ama söyleyeyim bu Beşiktaş’ın lehine olmadı, hep Fenere yarıyor bu işler valla içim el vermiyor.
Neyse,

Dudok Cafe’de sıcak apple pie yemeyeni dövüyorlarmış bilginize.

Niye buradayım hemen söylüyorum: Meraktan.

Geçenlerde tesadüfen süper garip bir şey öğrendim; Johannes Vermeer’le ilgili.
Hani şu meşhur “İnci Küpeli Kız” tablosunu yapan ressam; (Scarlet johanson desene yahu diyenleriniz olabilir.)  
Bu tablo şimdilerde Kuzeyin Mona Lisa’sı kabul ediliyor. Tahminen 1650’lerde yapılmış. (Tahmin ,çünkü tam tarihi belli değil.) 17.yy Hollanda’nın altın çağı. Sanat almış yürümüş zaten. Ama Vermeer konusu biraz muamma.

Şimdi yukarıda ismini zikrettiğim zaaatı muhteşemin oynadığı filmi seyreden arkadaşlar “oo biz biliyoruz o muamma değil artık, kızla ressam arasında aşne fişne varmış” diyecekler. Her ne kadar sanatın magazinsel kısmı da en az sanat kadar beni can evimden vuruyorsa da bu sefer durum öyle böyle değil. Hakkaten çok şaşırtıcı anlatacaklarım.
Birincisi, söylüyorum: tabloyu gördüm!  Küpe kesinlikle inci değil; metalik bişey; ama mevzu bundan çok daha önemli.

Johannes Vermeer gerçekten ressam mıydı değil miydi?
Soru bu!

Şu tablolar İnci Küpeli’den sonra en çok tarzını yansıtan tabloları Vermeer’in… Gözünüze takılan bir şey var mı?











Johannes Vermeer 17. Yüzyılın ortalarında Lahey’e 15 dakika uzaklıktaki Delft’te yaşamış hayatı boyunca. Amsterdam’ın miniği gibi bir şehri Hollanda’nın; onun gibi kanallı filan. Porselen işçiliğiyle ünlü. Hatta şu Hollanda porselenlerindeki lacivert’e “delft mavisi” deniyor.  

View of  Delft


Mauritshuis müzesinde bu tablonun sergilendiği odaya girerseniz hemen anlayacaksınız; odada sanırım 5- 6 tablo daha var, ama gözünüz başka hiç birşeyi görmüyor. Çünkü bu tablo canlı gibi. Fotoğraf gibi diyeceğim dilimi ısırıyorum.

Neyse;

Johannes Vermeer’in özelliği tablolarındaki ışık ve renklerin mucizevi şekilde gerçekle birebir olması; Hatta yok artık insan evladı bunu nasıl çizer dedirtecek kadar. 
Bu nasıl bir görme kardeşim?

Leonardo Da Vinci zamanında şöyle buyurmuş;

“The surface of every object partakes of the color of the adjacent object” yani şunu demek istiyor; bir nesnenin rengine yanındaki nesnenin rengi etki eder… ışık, tonlar ve gölgelerden bahsediyor. İşte Vermeer tablolarında şaşırtıcı olan bu tonların birebir gerçeği yansıtması hatta bazıları gözün göremeyeceği tonları ortaya çıkartıyor.

Normalde bir ressamın tekniğini incelemek için tutulan kayıtlara bakılıyor; büyük ressamların çoğunun çıraklık döneminden ustalık dönemine kadar teknikleri, stilleri kağıda dökülmüş. Kimden el aldıkları, kimleri eğittikleri etkiledikleri belli.  Ama Vermeer tam bir muamma.  Resme ne zaman merak saldı, kimden eğitim aldı, fırça tekniğini kimden öğrendi bilinmiyor. Onunla ilgili bilinenler; babasının resim alıp sattığı, dolayısıyla da pek çok ressamla yiyip içtiği... Ama bu öyle aynı sofrada oturarak kapılacak bir stile benzemiyor.

Aynı dönemde yapılmış diğer tablolara bakınca fark piksellerde; bu piksel çeşitliliği o dönem için biraz fazla değil mi?

Bir diğer gariplik; resimlere dikkatli bakarsanız hep aynı oda ama farklı mizansenler. Sanki Vermeer her bir resim için başka bir sahne kuruyor ama nedense hep aynı odada… Yer karoları ve pencerelere dikkat edin.

İşte tam bu noktada şüpheler size o soruyu sordurmak üzereyken Tim Jenison devreye giriyor.

O da kim?

Drifter proudly presents! 


Tim Jenison dünya üzerindeki sayılı değişiklerden biri… Çok meziyetleri var, saymakla bitmez; zamanında bu meziyetlerin bir tanesini para kazanmak için de kullanmış ve paranın gözüne vurmuş. Para çok olunca abuk sabuk ne varsa yapmış şimdi de yapacak başka bir şey kalmayınca kafayı Vermeer’e takmış. Diyor ki; “mümkünatı yok!  Vermeer bunları öyle kafadan ya da bakarak model kullanarak çizmiyordu; teknolojiyi kullanıyordu. Ben de aynısını çizicem göreceksiniz."

Neee?

1650’lerde ne teknolojisi?

Ama doğru biliyor musunuz?

O dönem Delft’te yaşayan meşhur biri daha var. Adı  Anthony van Leeuwenhoek. Mikroskopu bulan amca Vermeer’in komşusu.  Buyur burdan yak.

Tim jenison’a göre Johannes Vermeer tabloları Camera Obscura, Camera Lucida ve iç bükey/dış bükey ayna kullanarak çiziyodu. 

Leeuwenhoek’in tasarladığı mercekler tam da “music lessons” tablosundaki halının dokusunu çizebilmek için kullanılmış olmalı.
Yani fotoğraf makinesi yokken o eldeki imkanlarla fotoğraf çekmeye çalışıyordu. O bir ressam değil bir fotoğrafçı olmak istiyordu aslında.  

Bunu nasıl yapıyordu size anlatabilirim ama yazması uzun olur.
Tim Jenison amca bu filmde çok daha güzel anlatıyor. Gerçekten dumur bir durum.


Link burada iyi seyirler!

http://putlocker.is/watch-tims-vermeer-online-free-putlocker.html

ya da

http://www.solarmovie.sk/external.php?title=Tim%27s+Vermeer&url=aHR0cDovL3d3dy50aGV2aWRlby5tZS82YzUwcWN0NGtncmU=&domain=dGhldmlkZW8ubWU=&loggedin=0

31 Aralık 2015 Perşembe

28 Aralık 2015 Pazartesi

DRIFTER AWARDS 2015/ EN SÜPER FILM; EN SÜPER YÖNETMEN

bu yılın en süper filmini geçen haftalarda seçmiştim zaten!
şurda
http://justdriftingaround.blogspot.nl/2015/11/drifters-pick-drifter-proudly-presents.html


En süper yönetmeni de seçtim
"Taxi Tehran" filmiyle Jafar Panahi.
çünkü;

İran Hükümeti kendisine 20 yıl film çekmeme yasağı koymuştu.
Yurt dışına çıkma yasağı filan da var davaları sürüyor...

neyse bu yasağı delebilmek için arabaya kamera yerleştirip Taksiye çıkıyor ve  taksiye binen müşteriler vasıtasıyla Tahran'ın gerçek profilini ortaya koyuyor. Dahice!
Berlin Film festivalinde de Altın Ayı'yı kaptı.
işte o film

http://gunlukfilm.com/taksi-tarhan-taxi-teheran-full-izle.html#more-49055


27 Aralık 2015 Pazar

DRIFTER AWARDS 2015/ EN SÜPER KARİKATÜR

bu yılın en iyi üç karikatürü...






ama en süperi bu sonuncusu bence!


26 Aralık 2015 Cumartesi

DRIFTER AWARDS 2015/ EN SÜPER REKLAM MÜZİĞİ

bu kategoride de iki favorim var.

1. Rebook Pump to Adapt



2. Renault Kadjar



Reebok'un müziğinin  Tony Gee - Iron Box olduğunu daha söylemiştim eski postlarımdan birinde.
Renault'un müziği ise
First Aid Kit- Silver Lining.

bu da videosu
https://www.youtube.com/watch?v=DKL4X0PZz7M

DRIFTER AWARDS 2015/ FUTBOL

Her ne kadar Melo gittikten sonra futbola biraz tripli, tavırlı filan olsam da; (Yılın hayalkırıklığı!!!)

kazananlarımı açıklayacağım.

Yılın maçı sanırım Beşiktaş'ın Liverpool'u elediği maçtı.

Yılın en süper ruhhastası golünü yine canım zlatan attı. aşağıdaki videoda 3:40'ıncı saniyede.



yılın en berbat futbol şakası da ibrahimoviç'in Galatasaraya transferi bitti haberiydi; sağolsun Bizim Başkan...

Yılın en süper ruhhastası transferi ardında her ne şaibe olursa olsun Arda Turan ve Barcelona! peh!!!

Yılın en süper bidon transferi maalesef Van Persie oldu.


yılın en süper lafı ; "Eto bitmiş!"
gel gör ki bitmemiş!

Bu yıl tutan tek futbol kehanetim; Yılmaz Vural
beni yalancı çıkartmadı yıl bitmeden süper lige geri döndü hoca...


DRIFTER AWARDS 2015/ EN SÜPER KONSER




Bu yılın en süper konseri SOLEY'di. Ben Tilburg'da izledim, açık havada; üç beş kişiydik zaten;sonra İstanbul'a İKSV Salon'a uğurladık kendisini. İzlanda'lı soley şahane bir müzisyen. Pretty face nefis bir şarkı. Yalnız ben en az 3 kadın vokal olan bir grup sanıyordum Soley'i; meğer herşeyi sahnede kendisi yapıyormuş; önce kendi sesini kaydedip üstüne söylüyormuş.  

24 Aralık 2015 Perşembe

DRIFTER AWARDS 2015/ EN SÜPER RUHHASTASI ANIMASYON

DRIFTER AWARDS 2015/ EN SÜPER ŞARKI

popooz- ulysses and the sea



aslında bir tane daha var yılın benim için en güzel şarkısı ama onun vidyosu yok zaten boşverin, bununla idare edin.


DRIFTER AWARDS 2015/ EN SÜPER KİTAP

yaa işte bu yıl ülke değiştirme, taşınma, yerleşme, yeni şehre alışma, bisiklet hevesi  filan derken çok kitap okuyamadım maalesef ve aslında en süper kategorisine öyle gözüm arkada kalmadan yerleştireceğim kitap yok okuduklarımın arasında; yani bu yıl bir etgar keret çıkmadı maalesef karşıma.. ama yine de 4 kitaba aynı ödülü layık görüyorum.

1. Novalis Sais Çırakları - Paul Klee çizimleriyle 


2. M Train - Patti Smith  (ama bir Çoluk Çocuk değil onu söyleyeyim)


3. İslamcı Erol Nasıl Çıldırdı - Nihat Genç

4. Piksel - Krisztina Toth



23 Aralık 2015 Çarşamba

DRIFTER AWARDS 2015 / EN SÜPER FOTOĞRAFÇI

Geri sayım başladı ödüllerimi açıklıyorum; 


Bu yıl grafik ve fotoğraf ödülüm bir Türk Fotoğrafçı'ya Yener Torun'a gidiyor.
İstanbul'da şu fotoğrafları çeken bir göz kendisi;










En çok da bu son fotoğrafı sevdim. 

18 Aralık 2015 Cuma

akşamüstü şarkısı

Niffani'yi tanıyan var mıdır aramızda?

Philippe Sollers'i pek severim.
Venedik Karnavalı kitabını Yapı Kredi Basmış, sağolsun Aysel Bora da çevirmiş.
Bir yerinde Sollers,  Niffani adlı Mistik bir Arap Şairden bahsediyor;
sözüm ona Duraklar Kitabı diye bir kitabı varmış ve şöyle dermiş Niffani o kitapta;
"içinde sessiz olana susmasını buyur , konuşkan kısım ister istemez konuşacaktır." Başka bir iki afili alıntı daha yapmış Sollers. Ben aslında Arap Mistik şairler peşinde koşan biri değilim; çok da haz ettiğimi söyleyemeyeceğim.

Ama merak ettim kimmiş bu Niffani diye hazreti google'a sordum; yok bulamadım. Sollers'in yalancısıyım isminin kaçak, kaçan , kaybolan ya da dağılıp yok olan gibi bir anlamı varmış; yazık akıbeti de öyle olmuş zira  Niffani sır!
Belli ki başka bir ismi var; yok değilse nedir?
sevgili Aysel Bora keşke bir not koyuverseydin de okuru google maduru yapmasaydın.
Hayır Oraya Duraklar Kitabını italik yazınca ben de bir dip not vardır diye umut ettim fekat nayır yoktu.
en sevdiğim şey bir yazarın başka bir yazardan alıntı yapması, kitabının içinde şunu okuyorum bunu seviyorum demesidir.
hemen ben de okuyayım bakayım derim.
üstelik Phillippe Sollers birşey okuyorsa ben de hemen bi göz atmak isterim;
adam boşuna yazmadı ya onu oraya.
Neyse demem o ki;
Niffani'yi duyan bilen varsa bi zahmet aydınlatsın yahu çatlayacağım ben.



30 Kasım 2015 Pazartesi

drifter kuş misali!

istanbul kendini özletmese...




dün istanbul'da bottrip yaptım üstünüze afiyet.
istanbul'a bir de denizden baktım 
insan üzülüyo be!
valla!

27 Kasım 2015 Cuma

Bu amcaları tanıyor musunuz?


George ve Gilbert
Tazmanya'dan yeni döndüler şu an Londra'da devam ediyor sergileri

Bu amcalar şöyle şeyler yapıyorlar;






Aslında çok meşhurlar bu tabu deviren amcalar (nasıl olmasınlar zaten tiplere bak!)
...da sürekli, açık yaralara kolonya bastıkları ve habire agresif çizgiler, punk efektlerle tabu saydığımız; erkek çıplaklığı, vücut salgıları, pornografik cinsellik filan gibi konuları gözümüze gözümüze soktukları için yurdumuzdaki her hangi bir galeride veyahut bir müzede görebileceğimizi sanmıyorum.
sanat dediğin oturmayı kalkmayı bilecek edepli olacak değil mi ama?
 
Bu ikilinin  diğer işlerini merak ediyorsanız (ki aslında merak edilmeyecek gibi değil çünkü 1967'den beri birlikte takılıyorlar o günden beri açtıkları sergilerin sayısı belli değil.) linki budur;
http://www.gilbertandgeorge.co.uk/


23 Kasım 2015 Pazartesi

bugünün şarkısı


işte o an!


    yıl 1927  
    jackie birazdan bi kükreyecek ve 1957'ye kadar artık MGM filmlerinin başında hep o kükreyecek.

22 Kasım 2015 Pazar

Drifter's pick! Drifter proudly presents; Welcome to Me

diyelim ki gerçekten kafayı çizmiş vaziyettesiniz; bildiğin 'yaklaşma deli O' türünden; yani öyle böyle değil harbii manyak (tıbben adınızı borderline koymuşlar) evinizde yirmi senedir açık; sürekli çalışan bir televizyonunuz var... bıdı bıdı bıdı bıdı Oprah... yani bence az bile olmuşunuz ama yetmemiş;
eski kocanız gay olmuş; anne babanız bunamış; en yakın arkadaşınız bir looser; psikiyatrınızın iyi bir psikiyatra ihtiyacı var Ve bir gün size elli küsür milyon dolarlık piyango isabet ediyor.
ilk iş ilaçları almayı bırakın derim;
eh bi zahmet artık milyoner de olduğunuza göre dünyanın geri kalanı ilaç kullanmaya başlasa iyi olur.

Benim için bu yılın filmi budur! En iyi kadın oyuncu ödülümü de Kristen Wiig'e veriyorum ve ödül törenimi kapatıyorum.



web sayfası burada;
http://www.welcometomemovie.com/

official traileri burada;

official olmayan full movie linki de burada;

http://www.solarmovie.ac/watch-welcome-to-me-2014-online.html

pazar pazar çok güzel gider valla

21 Kasım 2015 Cumartesi

Takeshi Suga videoklip çekmiş dediler!!!

Arama motorunu görsele çevirin takesi suga yazın bakın nooluyo....

çok tatlı bi fotoğrafçıdır
fotoğrafları pamuk şeker gibidir.
bi iki tanesini koyayım da blogum şenlensin.







ama videoklibini pek tutmadım ne yalan söyliyim.
yine de emeğe saygı tabi




19 Kasım 2015 Perşembe

akşamüstü parçası Al Green soslu!

https://www.youtube.com/watch?v=8PaQ-laKtJo

16 Kasım 2015 Pazartesi

Düşün dur şarkısı

https://m.youtube.com/watch?v=vDfm4q4liTk