30 Temmuz 2014 Çarşamba

24 Temmuz 2014 Perşembe

Drifter's pick; gecenin filmi

In Turkey - 2014 from Vincent Urban on Vimeo.
Yaaa arkadaş filme bak hizaya gel! Memleket sanat aşığı yönetmenden fotoğrafçıdan geçilmiyor... Daha bugüne kadar şunun ondabirini çekeni görmedim. Tanıtım filmi olsun diye çekilmemiş tabiii ama hani turizm bakanlığınca yapılan tanıtım filmlerine bakıyorum da... Gerçi niye bakıyosam, onlar arap turizt çekmek için yapılan sakil saçma şeyler şunun yanına yanaşabilir mi? Adam ben de...
Bu arada
Directed by: Vincent Urban
Filmed by: Clemens Krüger & Vincent Urban
Edit, Sound Design, Color: Vincent Urban

8 Temmuz 2014 Salı

drifter's pick! gecenin kısa filmi; A New Man

from Hughes">http://vimeo.com/hwthompson">Hughes William Thompson on Vimeo.https://vimeo.com">Vimeo.>

I'm just like you;
just trying to keep body and soul together!

7 Temmuz 2014 Pazartesi

4 Haziran 2014 Çarşamba

alıntı;

...devrimcilerin kendilerine has bir güzelliği olduğunu iddia etmek, beraberinde bir kaç sorunu getiriyor. Yaşam koşullarının zor olduğu, yıkık dökük yerlerde yaşayan, yeni ergenliğe geçmiş çocukların yüzlerinin, bedenlerinin, hareketlerinin ve bakışlarının güzel olduğunu; bu halleriyle direnişçilere benzediklerini herkes bilir. bir çok insan kamp yerlerindeki çocukların böyle bir güzelliğe sahip olduklarını düşünür. Neden böyle düşündükleri şöyle açıklanabilir. Tenlerden eski kuralları çiğneyen, yeni bir özgürlük duygusu fışkırır ve babalar ile büyükbabalar gözlerdeki parıltıyı söndürmekte, şakaklardaki hareketi durdurmakta ve damarlarda akan kanın hızını kesmekte zorlanırlar...
TEK BAŞINA Şatila'da Dört Saat - Jean Genet   

25 Mayıs 2014 Pazar

Gecenin parçası ve videosu bir arada

A rather lovely thing from El Diablo on Vimeo.

Parça 2003 neveroddoreven albümünden heaven, i monster...
Animasyon The Black Dynasty adlı bir öğrenci insiyatifinin işi...
http://theblackdynasty.com/portfolio/arlt/

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Akşam üstü parçası

Uykusuzlara...

Midnight is not in every man's reach!
demiş rene char
kıymetini bilin yani...

6 Mayıs 2014 Salı

kısa film: şişe

komikmiş..










"Workout" grubunun Life is a nightmare albümünden son videosu; "If you touch me you might as well kill me"
Arkadaki retro NASA görüntüleri iyiymiş.
parça da fena olmayabilirmiş de nakarat bi tuhaf...
genel olarak bi tuhaf zaten





29 Nisan 2014 Salı

Drifter's pick; gecenin filmi :spider

Spider from Nash Edgerton on Vimeo.

Film bir alıntıyla başlıyor;

"It's all fun and games untill someone looses an eye" / biri bi gözünü kaybedinceye kadar herşey oyun, herşey eğlencelidir.
Mum. / Annem
Sonunda tam olarak ne demek istediğini anlıyoruz.

Yönetmen; Nash Edgerton
Yapım yılı: 2007d

Bu gecenin parçası da; Mansionair-hold me down

dial a poem; gecenin şiiri tuşla gelsin...

hani eskiden telefonda masal dinleme şeysi vardı...sonra telefonda başka bisürü şey dinleme şeysi çıkmıştı. malum..
meğer babası John Giorno'ymuş...
şimdi John Giorno da kimmiş diyenler vikipedyaya baksın; o kadar uzun uzadıya anlatamıycam ama yav ben bu ismi biyerden duymuştum kimdi o yav diyenler için şöylşe hatırlatayım:
kendisi Andy Warhol'un "Sleep" adlı filminde 5 saat 20 dakika uyumak suretiyle başrolü üstlenmiş olan ünlü aktör...
John Giorno'nun "Giorno Poetry Systems" projesi 1968'de "dial a poem" telefon hizmetiyle başlıyor.
bir tuşla kimleri kimleri dinleyebiliyormuşsnuz aklınız şaşar;
Burroughs, bukowski, silvia plath, ken kesey, gregory corso, ginsberg neredeyse tüm beat ve beatnik şairleri, vs. vs...
sonra bu telefon kayıtları albüm olarak piyasaya çıkmış;

                                            mesela bu Totally Corrupt 1972'de basılmış;
allen ginsberg'ün sırıtışı kesin:))
tracklist'i merak edenler buradan bakabilirler; http://www.discogs.com/Various-Totally-Corrupt-The-Dial-A-Poem-Poets/release/1478424


diğer albümleri Giorno'nun kendi sayfasında bulabilirsiniz;
o da şurda http://johngiorno.net/gps.html







gecenin şiiri daddy, silvia plath'ın kendi sesinden...

28 Nisan 2014 Pazartesi

Any place is paradise...










Bu kulübede inzivaya çekilmek sabah akşam en sevdiğim elvis şarkısının nakaratını söyleyerek ormanda gezintiler yapmak istiyorum. 
Hayattan yakın vadede beklentim budur.


Sonra demiş ki babası...

Ben şampiyon olamazsınız demedim,
Adam olamazsınız dedim!

Demiş!

Gecenin parçası : sheepdogandwolf

Sheep, Dog & Wolf - Glare from THUNDERLIPS on Vimeo.

http://vimeo.com/channels/staffpicks/91349096
Music Video directed by THUNDERLIPS - featuring the heliophobic Daniel McBride.

26 Nisan 2014 Cumartesi

Kasırga


Bob Dylan' ın 8 dakikalık bu şarkısında anlattığı olayın baş kahramanı Rubin Carter namıdiğer  'hurricane' 20 nisanda öldü. Adam işlemediği halde üç cinayetten müebbet hapse mahkum olmuş 22 yıl da yatmış. Sonunda suçsuzluğunu ispat edebilmiş de özgür kalmış...hayat işte. Filmi de vardı danzel washington oynuyordu.  Ama Bob Dylan mevzuyu çok şahane anlatıyor...olayı ilk ağızdan dinlemiş, hapiste. Bu şarkının ilk canlı kaydı. Yıl 1975. Viyolada Scarlet
Rivera.
Mevzuyu daha iyi takip edebilmek için
http://www.lyricsfreak.com/b/bob+dylan/hurricane_20021332.html

25 Nisan 2014 Cuma

Görmüyorsunuz uykudasınız bulutlar geçiyor ayın önünden!

"işte pek fazla kurcalamazsak dünyanın orta yerindeyiz" diyesi gelmiş bir gün Edip Cansever'in...

bu şarkı güzel ama videoyu daha çok beğendim;
film festivaline kılım.
Eskiden değildim. Artık kılım.
online film siteleri ve fiber internet ve hd görüntü ve başka bir sürü şey yüzünden şımardım.

Phantom miro çok acayip bişey... Mesela;


Still Life from ZANDRAK on Vimeo.









18 Mart 2014 Salı

16 Mart 2014 Pazar

15 Mart 2014 Cumartesi

Rene Magritte yazı dizisi #3 ; Magritte'e giden süreç


Georgette’in bu portresi 1921’de yapılmış; sanki hocaya sunulacak bir resim ödevi gibi… Allahtan altına imza atmış. Georgette Berger o zaman 19 yaşında, ressam araç gereçleri satan bir dükkanda tezgahtar; babası kasap! 1922’de evlenene kadar ilişkilerini herkeslerden saklıyorlar; özellikle kasap babadan…

En son Construal kavramına değinmiştik;

Örtme, kapama, önüne geçme perdeleme vs…
Şairane bir durum bu.
Kendisi de söylüyor bunu; “the function of painting is to make poetry visible.”( Yani resmin fonksiyonu şiiri görünür kılmaktır.)
Müzede hemen hemen her tablonun önünde bunu hissettim; iyi bir şiir okumuşum gibi…
Onu bu kadar etkileyici yapan figüratif dile çok hakim olması ve kullandığı metaforlar… algımıza oynadığı oyunlar, ezberimizi bozmaya yönelik.

Geştalt psikolojisinden bahsetmek istiyorum; bu, bilme sürecinde algının rölü üzerinde duran bir psikoloji kuramı; yani literatüre biliş psikolojisi diye geçmiş cognitive psychology’de, görsel algının 
rolü üzerine bazı yasalar koymuşlar;
Temel soruları şu:
Neden gördüğümüz şeyleri bu şekilde görüyoruz?
Neden algısal deneyimimiz kaotik ve tutarsız değil?
Cevap:
Düzen evrensel organizasyon prensipleriyle birlikte gelir. Görsel dünyayı bir mantığa oturtmak için zihin kural koyar. Yani, it has to make sense.

Bu kurallar şunlar oluyor:


Şekil zemin ilişkisi; algıda seçicilik, yani dikkatin yoğunlaştığı obje şekil, diğer yüzeyler zemindir. Zemin arka plandır. Şekil arka plansız olmaz. Magritte’se bu yasaya hadi ordan diyor; mesela Endearing Truth’a bakalım;


"the endearing truth"



şekille zemin konusunda zihnimiz tamamen başıboş kalmış durumda. It doesn’t make sense at all. Şekil ve zemin sürekli iç içe geçiyor. Tek bir background olması gerekirken birden fazla… gördüğümüz herşey başka bir şeyi örtüyor.


Açıklık ve Tamamlama; bir imaj ya da form yarım veya eksik de olsa zihin onu tamamlar. Yani figürün bir kısmı perdelense ya da önüne bişey gelse de zihin onu tam olarak algılar ve oradaki varlığını bilir. Şimdi Carte Blanche’ a bakalım;

Magritte bu örtme işlemini nasıl yapmış;

Ağacı kadınla kadını ağaçla atı hem kadın hem ağaçla örtmüş… bu mümkün mü? Şekil zemin ilişkisini de açıklık ve tamamlama yasasını da sarsıyor.

ve diğerleri;
"the ocean"

"titanic days"

"the magician"
Bir oyuncağı daha var; en sevdiğimiz magritte tablolarında kullandığı şeffaflık…

Şeffaflığı bir örtme biçimi olarak kullanıyor; manzaraya bakan bir adam görüyoruz; adam manzaranın önünde durduğu için manzarayı göremememiz gerekir…oysa magritte adamı manzarayla örtüyor. Böylece adamın içinden geçerek hem manzarayı hem adamı görebiliyoruz. Yani örterek şeffaflaştırıyor. Çok dahiyane…

Magritte’e bakarken şu kuşku var; ben mi tabloya bakıyorum yoksa tablo mu bana…

Hep mümkünsüz bir görme biçimi… impossible looking…

Görmüş olamayacağımız bir şeyi görüyoruz sonra da kendi kendimize soruyoruz:

Neden görmüş olmayayım? Kim demiş?

Peki Magritte’i Magritte yapan süreç nasıl işliyor?

En son 1920’lerde kalmıştık;

Rene Brüksel’de Güzel  Sanatlar Akademisi sayesinde kısa sürede sanat ve edebiyat ortamının göbeğine düşüyor; Bourgoise kardeşler kendini bulma yolunda yoldaşları diyebiliriz. Bunlar biri avant garde işler yapan bir mimar, diğeri şair iki kardeş. Birlikte takılmaya başladıkları dönem oldukça üretken bir süreç; birlikte gazete çıkarıyorlar;  bu sıralarda Magritte empresyonizm ve kübizm arasında kendi sesini bulmaya çalışıyor ama olacak gibi değil; biliyor aradığı şey burada değil.
Şair olan kardeş Piere Bourgeois sayesinde bir katologda bazı fütüristlerin çizdiği resimlerle karşılaşıyor ve evreka diyor; bu onu sürrealizmi keşfedene kadar oyalayacak.
Bu dönemle ilgili şöyle diyor:
"I had before my eyes a powerful challenge to the good sense with which I was so bored. For me, it was like the light I had found again upon emerging from the underground vaults of the old cemetery where I had spent my childhood vacations. In a state of real intoxication.”

 Aynı dönemde Dada’ya da ilgi duymaya başlıyor özellikle İtalyan Futuristler Erik Satie ve Tristan Tzara’yla yazışıyorlar. Ayrıca bir tiyatro sahnesinin dekorunu çağrıştırın serilerini çizerken etkisinde kaldığı mimar ve abstrakt ressam dostu Victor Servranckx’la takılmaya devam ediyor. Mesela


Şu resmine bir bakın;

Bunu görür görmez aklıma funny games geldi. Çok tuhaf değil mi?

Neyse

Geldik De Chirico vakasına; yani Magritte’in Magritte olma yolunda karşılaştığı en mühim İlhamilerden biri…
Magritte, Futurizm, kübizm, abstrakt, purism filan gibi yeni akımlara hep merakla ve heyecanla yaklaşmış ama yine de aradığının orada olmadığını biliyormuş.
Şöyle diyor;
In the end, I found that none of these experiments really satisfied me. I am not I believe a painter in the full sense of the Word.
Yıl 1923 bir gün yine şair bir başka arkadaşı Marcel Lecomte’yle otururken Georgio de Chirico’nun Le Chant d’amour/ song of love resmini görüyor.
O şu resim;



"the song of love/Chant d'amour "

Bu resim 1914’de yapılmış. O zaman buna metafizik resim Chirico’ya da Metafizik ressam diyorlar; eh sürrealizm akımının ortaya çıkışına henüz bir sene var. Zira Andre Breton 1924’de koyacak ismini akımın.

Magritte çok etkileniyor ve şöyle diyor ‘De Chirico is the first painter to have thought of making painting speak of something other than painting’  yani “O bir resme resmin dışında bişey konuşturtmayı düşünen ilk ressamdır.”

Devam ediyor Magritte;

O şunu anlamış; estetik bir sanat eserinin önemsiz bir aksesuarıdır; asıl olan fikirdir. 

Devam edecek...


(bir sonraki yazı;  sürrealizm, Magritte'te dil ve imge)




8 Mart 2014 Cumartesi

Cumartesi gecesi parçası; my woman wolf mix


http://m.youtube.com/watch?feature=kp&v=jbKVyNY6jTE