gökyüzünün altında gevşemiş onun bunun üzerine kafa yorup duruyor. Emeğin doğasını düşünüyor. Avareliğin doğasını ve göğün kendisini. Kocaman dalga dalga bulutlar yere o kadar yakın duruyorlar ki, insanın kement atıp birini tutası geliyor.- ister başının altına yastık yap ister midene indir. Bir tabak bol sulu fasülyeyi kocaman bir parça bulut etiyle götür, sonra da biraz kestirmek üzere uzan. Ne hayat ama! (hayalperestler- Patti Smith)
Hobit'i kendi illüstrasyonlarıyla göndermiş yayıncıya...1936'daki ilk basım Hobit kendi çizimleriyle yayınlanmış. Basımının 75'inci yılında bir iki sene önce bu kitap yayımlanmıştı.
şöyle şeyler vardı içinde;
sonra da şu kitap yayınlandı;
onunda içinde şöyle şeyler var...
bu 1915'den "the book of ishness" kitabından bir çizim.
bunu özellikle çok beğendim. ismi "moonlight on a wood". diğerlerinden biraz farklı.
hem acayip çiziyormuş hem de acayip arşivciymiş Tolkien; çizdiği herşeyi saklamış sayfa kenarı süslerini bile...
bu arada kitabın "visions, myths and legends" bölümünde bazı enteresan çizimler var;
tuhaf kavramsal kafalar;
(sırasıyla)
wickedness, thought, undertenishness, grownupishness filan gibi
valla ayıp olacak belki ama bu yıl bitiyor diye zil takıp oynayacağım; (muhtemelen yarın bu saatlerde)
sevdiğim çok insan öldü bu yıl; hayır ölüme karşı olduğumdan değil de hani hepsi üst üste gelince...
ayrıca pek tuhaf olaylar oldu hala da olmaya deva ediyor.
mesela
soru: bir grup insanı bir parka toplar, çıkışları kapatmak suretiyle sıkıştırır; üstüne gaz sıkarsanız ne olur?
zıplamayan Tayyeap olur.
neyse bunları geçtik; Euro'nun 3'ü gördüğü günlere geldik.
kafası bozuk bir yıldı bu 2013 onun için pek sevmedim ama şöyle bir flash back yapacak olursam;
bu yıl okuduğum ve vay be dedirten üç kitap var;
- TOPLU HALÜSİNASYONLAR - Allen Ginsberg.
- İĞRENÇ ADAMLARLA KISA GÖRÜŞMELER - David Foster Wallace
- LEXİCON CORSI HAZAR SÖZLÜĞÜ - Milorad Paviç
üçünün de çevirmenine gıpta ettim okurken; ellerine sağlık.
Bu arada çok sevdiğim Leyla Erbil ölmeden önce çok mühim bir iş yaptı ve Filinta'yla buluştu.
Ahmed Arif'in oğlu Filinta.
Ahmed Arif'in kendisine yazdığı mektupları basmaya karar verdiler.
çıkar çıkmaz kitabı aldım. okurken sürekli,
Ah Ahmed Arif ah dedim durdum!
filmlere gelince; ne yazık ki filmleri seyretmekte hep geç kalıyorum; bazıları bu yılın filmleri değil ama ben bu yıl seyrettim ve görülesi filmler listeme bu yıl giren;
- THE IMPOSTER
- DİE WAND
- THE HOWL
- L'ECUME DES JOURS
şu bizim Saadet Aksoy'un da rol aldığı Penelope Cruz'un son filmi Twice Born da fena film olmamış onu da söylemiş olayım.
yılın şarkısı tabiki Daft Punk'ın get lucky'sidir. tartışmam, siz de tartışmayın.
bu yıl en çok karnımı tuta tuta güldüğüm blog post http://gasilhane.blogspot.com/2013/11/yuzyln-aday-aday-abdullah-celik.html
bu blog moral bozucu şekilde komik ve muzip yazılarla dolu; sanırım ben söylemek istediğim şeyi bu şekilde ifade ettim de anlatabildim mi bilemem. takip edilesi bir blog bunu da belirtmiş olayım.
bu yıl okuyunca harbiden şaşırdığım haberlere gelelim;
1. Drogba Galatasaray'da! haberi
2. Şu bebeğini bırakıp bayram tatiline giden anne haberi.
3. hastasının karaciğerine lazerle kendi adının baş harflerini yazdığı anlaşılan doktor haberi.
diğer ayakkabı kutusuymuş, euroymuş, falanmış filanmış... bunlara şaşırmadım tabiki.
bu yıl 5 kere belediyeyi, 7 kere zabıtayı en az 10 kere Bedaş'ı aradım, çağrı merkezi çalışanına yüksek desibelde fırça kaydım. sonuç yan apartmandaki inşaat sabah dörde kadar çalışmıyor artık, gece bir dedin mi paydos ediyor.
neyse güzel şeylere gelelim.
bu yıl çok gezdim;
bu yıl yakından görüp fotoğrafını çektiğim en muhteşem graffiti buydu ;
Belgrad'da
İsviçre'de
çok mühim bir müzeyi gezdim
Lozan'daki art-brüt müzesi
işte izlenimlerim burada;
ama en çok etkilendiğim sanatsal faaliyet şu oldu; yakından görmek içinde olmayı çok isterdim;
ama blogpost olmasa nerden bilicez?
Jee young Lee'nin 'bi dünya enstelasyonu'
şu muhteşem blogda http://pekguzelseyler.blogspot.com/2013/12/jeeyoung-lee.html
başka bişey kalmadıysa ben yatayım artık;
herkes yarın bi ara bu parçayı dinlesin kendi kendine tuhaf hareketler yaparak dans etsin derim ben!
Sun Yuan ve Peng Yu
son enstalasyonları bi değişik;
IF I DIE/ ÖLÜRSEM biraz mumya biraz fiberglass karışımı özel bir malzemeyle hazırlanmış;
epey bi sürreal ifade. etkileyici...
2011'de Teenager Teenager sergisi de çok başarılıymış onu da sitelerini gezerken fark ettim.
şöyle ki;
Hayır utanmasalar bunu da diyecekler...
Bu nasıl bir çekememezliktir; kuş kafalı spor yorumcularının hepsi agronom kesildi (bu kelimeyi de Şota'dan öğrendim cümle içinde kullanayım dedim. iyi oldu.)
Neyse şunu diyeceğim;
akıl var mantık var, o alttan ısıtma dedikleri şey karı buzu eritsin diye değil çimin yaşaması için var. zaten karı eritecek bir ısı verecek olsaydı çimi öldürürdü.
sonra kuş diyince kızıyor kuşlar,
haklılar!
ama teşbihte hata olmazmış.
Oxford Dictionary'e 2013 itibarı ile giriş yapan yılın sözcüğü SELFIE olmuş; sanal ortamda profil resmi yapmak için akıllı telefonla çektiğin kendi fotoğrafın; bir nevi self portrait. ama telaffuzu cell phone'u da çağrıştırdığı için "selfie" deniyor. İşte Oxford'daki tanımı;
a photograph that one has taken of oneself, typically one taken with a smartphone or webcam and uploaded to a social media website:occasional selfies are acceptable, but posting a new picture of yourself every day isn’t necessary
Origin 21. yüzyıl diyor oysa ilk selfie 1839 yılından çıktı.
Metalurjist ve kimyager olan Robert Cornelius adındaki bu adam, bu fotoğrafı Philedelphia'daki evinin arka bahçesinde, daguerreotype denilen dönemin fotoğraf makinesiyle çekmiş. Bugünkü kadar kolay olmasa gerek düşününce... sihirbazlık gibi bişey. Fotoğrafın arkasına şöyle yazmış; 'the first light picture ever taken. 1839'