12 Aralık 2012 Çarşamba

duyularımın dış gerçekliği kaydettiğini, buna karşılık itkilerimin hiç bir zaman duygularıma ulaşamadıklarını şaşkınlıkla keşfettim. Kapalı bir odada yaşıyordu duygularım ve ben, verilen talimata uygun olarak ve hep önceden tasarlayarak onlardan yararlanabiliyordum. Kendi gerçekliğim öylesine derinden bölünmüştü ki, onun farkına bile varamıyordum.

duyguların anılarıyla varoluyordum. Onları yeniden üretmeyi oldukça iyi bilsem de kendiliğinden ifade edemiyordum; yaşadığım sezgilsel deneyimle onun duygusal ifade edilişi arasında, bir mikrosaniye de olsa hep bir zaman farkı vardı...
(Ingmar Bergman)

11 Aralık 2012 Salı

Flying Lotus

Flying Lotus'un yeni albümü Untill the quiet Comes.
Tiny Tortures'a çektikleri son video bomba olmuş.
David Levandowski yönetmiş;


Elijah Wood'u nedendir bilmem ama çok beğenirim ben...
bir gün Küçük Prens'i çekecekler ve onu oynatacaklar diye bekliyorum.

neyse bi de bu sitede acayip fotoğraflar var gerçekten

http://timothysaccenti.com/category/work/stills/#/flying-lotuscosmogramma-pt-i

iyi bir GİF oldu mu kolalı jelibona bile dönüp bakmam!


25 sene olmuş Graphics interchange Format yani GIF icad edileli... icat tabi ne deseydim?

işte GIF kafasının tarihçesi, çok şeker!


gecenin parçası


10 Aralık 2012 Pazartesi

9 Aralık 2012 Pazar

dağılmış vaziyetteyim!
günlerdir Lautreamont okuyorum...
okumak değil de ne desem bilemedim şimdi...


şöyle şeyler:

...sanki bütün giz açmalara kapalı ve sonsuz bir gizin ezici ağırlığıyla yüklü bir yüreğin vuruşlarını önlemek istermiş gibi. Yaşamdan yorgun düşmüş, kendisine benzemeyen varlıklar arasında yürümekten utanmış, ruhunu bir umutsuzluk sarmış, bir dilenci gibi yapayalnız ilerliyor vadilere. 
Yaşam için gereken şeyleri nasıl sağlıyor acaba? 
O bu gözetimden kuşkulanmadan , onun yanı başında geceliyor merhametli ruhlar, ve hiç yüz çevirmiyorlar ona:
öylesine iyi! Öylesine yazgısına boyun eğmiş! Bazen duyarlı kişilerle, kendilerine eliyle dokunmadan kolayca konuşuyor ve uzak duruyor düşsel bir tehlike korkusuyla. Kendisine yalnızlığı neden eş seçtiği sorulacak olsa, gözlerini gökyüzüne doğru kaldırır ve Esirgeyici'ye olan siteminin gözyaşlarını güçlükle tutar; ama yanıtlamaz  göz kapaklarının karına sabah gülünün kızıllığını yayan bu düşüncesiz soruyu. Konuşma uzarsa, kaygılanır, yaklaşan bir görünmez bir düşmanın varlığından kaçmaya çalışıyormuş gibi gözleriyle ufkun dört bir yanını tarar, eliyle çabucak vedalaşıp uyanan utancının kanatları üzerinden uzaklaşır ve ormanda yitip gider.
Onu genellikle deli sayarlar... 

ya da şöyle şeyler:

...ama bir süre karşılaştırma yaptıktan sonra, gülüşümün insanların gülüşüne benzemediğini gördüm, yani gülmüyordum ben, gülüşüm yoktu benim...

...gülmeyi öğrenmek çok zor, ya da, daha doğrusu, bu yaratılış aykırılığına karşı içimde taşıdığım tiksinti duygusunun kişiliğimin en önemli niteliğini oluşturduğunu sanıyorum. Pekiala, daha çarpıcı bir şeye tanık oldum: Bir eşek yiyen incir gördüm! Ve, gene de gülmedim; içtenlikle söylüyorum, ağzımın hiç bir yanı kımıldamadı bile. Öylesine bir ağlama gereksinimi duydum ki, bir damla yaş aktı gözümden . "Doğa! Doğa!" diye haykırdım hıçkırarak, " Atmaca serçeyi parçalıyor, incir eşeği yiyorve insanı gövdeye indiriyor şerit!" Daha ileri gitmek kararı almaksızın, sinek öldürme yöntemini açıklar gibi mi konuştumacaba diye soruyorum kendime. Evet değil mi? Gergedan yok etme yönteminden söz etmedim, doğru! Bunun tersini ileri sürecek olsaydı bazı dostalrım, dinlemezdim onları, ve övgü ve dalkavukluğun iki kocaman engel olduklarını anımsardım...

birazdan da dışarı çıkıcam sırf söz verdim diye ama hiç bir sosyal fonksiyonumu yerine getiremeyeceğim diye de kaygılıyım çok!

2 Aralık 2012 Pazar

1 Aralık 2012 Cumartesi