gökyüzünün altında gevşemiş onun bunun üzerine kafa yorup duruyor. Emeğin doğasını düşünüyor. Avareliğin doğasını ve göğün kendisini. Kocaman dalga dalga bulutlar yere o kadar yakın duruyorlar ki, insanın kement atıp birini tutası geliyor.- ister başının altına yastık yap ister midene indir. Bir tabak bol sulu fasülyeyi kocaman bir parça bulut etiyle götür, sonra da biraz kestirmek üzere uzan. Ne hayat ama! (hayalperestler- Patti Smith)
14 Haziran 2012 Perşembe
13 Haziran 2012 Çarşamba
10 Haziran 2012 Pazar
9 Haziran 2012 Cumartesi
6 Haziran 2012 Çarşamba
Aydın Çubukçu, 68’lilerden hemen hepsini tanır. Bazı adları
soruyordum ona. Biri için şunları söylemişti: “O işkencede direnişi sanat
haline getirmiş adamdı.”
Ne zamandır , insanın kişiliğiyle değişik felsefi, politik,
estetik tercihleri arasındaki ilişkiye kafa yoruyordum. İşkencede direnişi
sanat haline getirmiş adamın kişiliği
yeni çağrışımlar uyandırdı. Ayrıca karşı koymanın estetik yönü ne mene bir şey
olabilirdi? Estetik denen kavram nasıl bir kavramdı ki, kişiden kişiye o denli
değişebiliyordu? Kişiliğin buradaki rolü neydi? Düşündüm , bilgilerimle
deneyimlerimle karşılaştırdım. Kişilikle estetiğin birbirini çok yakından
etkilediğini hatta kişiliğin insanın sanatla ilgili yargılarını belirlediği
sonucuna vardım.
-Yanılmanın Gerçekliği, Kaan Arslanoğlu-
5 Haziran 2012 Salı
4 Haziran 2012 Pazartesi
"önce kendi ellerine bakabilmeyi öğrendi. O--kolay bir iş gibi gözükse de, epey zaman harcaması gerekti bunun için. Ardından yere baktığı zaman yeri, ileriye baktığı zaman karşısını, yukarı baktığı zaman da gökyüzünü göstermesini sağladı beyninin. Gözlerini açmayı uyanmadan başarması ve uyanıp yeniden uyuduğunda,düşüne kaldığı yerden devam edebilmesi iki ayını aldı. konuştuğu insanın gözlerine dilediğince uzun bakmayı becermeye başladığında bu insanın ya yok olduğunu yada izin isteyerek uzaklaştığını gördü..."
-gökhan esenler, 1993 Zürafaları lekeleme komitesi-
-gökhan esenler, 1993 Zürafaları lekeleme komitesi-
2 Haziran 2012 Cumartesi
cumartesi akşamüstü modu
cihangir'de ne idüğü belirsiz (aa bak yazması ne saçma bir söyleyişmiş bu da...) bir balkonda bulgaristandan gelmiş erik rakısıyla demlenme kafası
müzik de budur;
chickens are decent people!
mevzu üstünde konuşulacak türden değil sanıyordum o benim hüsn-ü kuruntummuş Kalem Kesiği'nde görünce anladım.
1 Haziran 2012 Cuma
31 Mayıs 2012 Perşembe
perşembe modu;
fatmagülden yılan dada kafası ;
hizmette sınır yok;
- "Bains de gros thé pour grains de beauté sans trop de bengué." ("Baths in course tea for beauty marks without too much Ben-Gay.")
- "L'enfant qui tète est un souffleur de chair chaude et n'aime pas le chou-fleur de serre-chaude." ("The child who suckles is a hot-flesh blower and doesn't like hot-house cauliflower.")
- "Si je te donne un sou, me donneras-tu une paire de ciseaux?" ("If I give you a penny will you give me a pair of scissors?")
- "On demande des moustiques domestiques (demi-stock) pour la cure d'azote sur la côte d'azur." ("One demands domestic mosquitos (half-stock) for the nitrogen cure on the Azur.")
- "Inceste ou passion de famille, à coups trop tirés." ("Incest or family passion, with too many drawn blows.")
- "Esquivons les ecchymoses des Esquimaux aux mots exquis." ("Let us dodge the bruises of Eskimos in exquisite words.")
- "Avez-vous déjà mis la moëlle de l'épée dans le poêle de l'aimée?" ("Have you already put the marrow of the sword in the stove of the beloved?")
- The video edits out the sequence with the line: "Parmi nos articles de quincaillerie par essence, nous recommandons le robinet qui s'arrête de couler quand on ne l'écoute pas." ("Among our articles of lazy hardware, we recommend the faucet which stops dripping when no one is listening to it.")
- "L'aspirant habite Javel et moi j'avais l'habite en spirale." ("The aspirant lives in Javel and me I lived in a spiral-shaped abode.")
seyredin ardından bir de "Şairin Kanı" patlatıcam...
Etiketler:
alter ego,
dada,
man ray,
Marc Allegret bengay,
marcel duchamp,
phonograph turntable,
retroreliefs,
rrose selavy
28 Mayıs 2012 Pazartesi
çünkü her zaman şarkı söylenmiyor cennette bile...
BU DÜNYA GÜZEL BİR YER
Bu dünya güzel bir yer
doğmak için
her zaman
pek de eğlenceli bir şey olmayan
mutluluğa meraklı değilseniz
arada bir de
tam herşey yolunda giderken
az buçuk cehenneme aldırmıyorsanız eğer
if you don't mind a touch of hell
çünkü her zaman şarkı söylenmiyor cennette bile
bu dünya güzel bir yer
doğmak için
birtakım insanların durmadan ölmelerine
ya da zaman zaman
yalnızca aç kalmalarına
aldırmıyorsanız eğer
ne de olsa bu da o kadar kötü bir şey değil
aç kalan siz olmadıkça
which isn't half bad if it isn't you
Ah bu dünya güzel bir yer doğmak için
önemli yerlerdeki
bir iki mankafaya
ve arada bir
göğe çevirdiğiniz yüzlerinize
düşecek bir iki bombaya
ya da saygın ve ölgün kişilikleriyle
marka meraklısı toplumumuzdaki
başka münasebetsizliklere
papazlara
devriye polislerine
çeşitli ayrımcılıklara
meclis soruşturmalarına
ve çılgın tenimizin duçar olduğu
başka munkabızlıklara
pek de aldırmıyorsanız eğer
and other constipations that
our fool flesh is heir to
Evet bu dünyadan daha iyisi yok
eğlenme sahneleri,
sevişme sahneleri,
hüzünlenme sahneleri
aşağılık şarkılar,
esinlenmeler
dolaşıp gezmek
herşeye bakmak
çiçek koklamak
heykellere parmak atmak
hatta düşünmek
and even thinking
insanları öpmek,
çocuk yapmak ve pantolon giymek
şapka sallamak,
dans etmek
yaz ortasında pikniğe gidip
nehirlerde yüzmek
genel olarak
"hayatın tadını çıkarmak" için
and just generally
"living it up"
Evet
ama tam bunlar olurken bir de bakarsın
gülümseyerek
cenaze levazımatçısı
gelivermiş.
LAWRENCE FERLINGHETTI, kendisinin "sürrealist" değil bir "süperrealist" olduğunu söylüyormuş. akademik çözümlemelere ve değerlendirmelere karşı gelen bir gerçekçi : güneşin bir gözyaşıyım ben, bir tepeyim şairlerin koştuğu.
kitabın adı Şiirin O ince küllerini Toplayanlar,
arkasında şöyle yazıyor; aynen yazıyorum :
Kerouac'ın buluşu olan "Beat Generation" sözü "ermişlik" kavramını çağrıştıran "beatific" sözcüğünden gelmekle birlikte, daha çok yenik ve yılgın bir yazarlar kuşağı için kullanılagelen bir tanım olarak benimsenmiştir.
Ferlinghetti ise, hayatın anlamsız ve saçma gibi yorumlanabilecek görünümleri karşısında, sanatı her zaman gerçek insan gereksinmelerine bağlamayı amaçlayan bir denge uzmanı gibidir.
yani Cevat Çapan da büyük çevirmen tabi.
"because even in heaven
they don't sing
all the time"
dizelerini
"çünkü her zaman şarkı söylenmiyor cennette bile"
diye çeviriyor.
Bu dünya güzel bir yer
doğmak için
her zaman
pek de eğlenceli bir şey olmayan
mutluluğa meraklı değilseniz
arada bir de
tam herşey yolunda giderken
az buçuk cehenneme aldırmıyorsanız eğer
if you don't mind a touch of hell
çünkü her zaman şarkı söylenmiyor cennette bile
bu dünya güzel bir yer
doğmak için
birtakım insanların durmadan ölmelerine
ya da zaman zaman
yalnızca aç kalmalarına
aldırmıyorsanız eğer
ne de olsa bu da o kadar kötü bir şey değil
aç kalan siz olmadıkça
which isn't half bad if it isn't you
Ah bu dünya güzel bir yer doğmak için
önemli yerlerdeki
bir iki mankafaya
ve arada bir
göğe çevirdiğiniz yüzlerinize
düşecek bir iki bombaya
ya da saygın ve ölgün kişilikleriyle
marka meraklısı toplumumuzdaki
başka münasebetsizliklere
papazlara
devriye polislerine
çeşitli ayrımcılıklara
meclis soruşturmalarına
ve çılgın tenimizin duçar olduğu
başka munkabızlıklara
pek de aldırmıyorsanız eğer
and other constipations that
our fool flesh is heir to
Evet bu dünyadan daha iyisi yok
eğlenme sahneleri,
sevişme sahneleri,
hüzünlenme sahneleri
aşağılık şarkılar,
esinlenmeler
dolaşıp gezmek
herşeye bakmak
çiçek koklamak
heykellere parmak atmak
hatta düşünmek
and even thinking
insanları öpmek,
çocuk yapmak ve pantolon giymek
şapka sallamak,
dans etmek
yaz ortasında pikniğe gidip
nehirlerde yüzmek
genel olarak
"hayatın tadını çıkarmak" için
and just generally
"living it up"
Evet
ama tam bunlar olurken bir de bakarsın
gülümseyerek
cenaze levazımatçısı
gelivermiş.
LAWRENCE FERLINGHETTI, kendisinin "sürrealist" değil bir "süperrealist" olduğunu söylüyormuş. akademik çözümlemelere ve değerlendirmelere karşı gelen bir gerçekçi : güneşin bir gözyaşıyım ben, bir tepeyim şairlerin koştuğu.
kitabın adı Şiirin O ince küllerini Toplayanlar,
arkasında şöyle yazıyor; aynen yazıyorum :
Kerouac'ın buluşu olan "Beat Generation" sözü "ermişlik" kavramını çağrıştıran "beatific" sözcüğünden gelmekle birlikte, daha çok yenik ve yılgın bir yazarlar kuşağı için kullanılagelen bir tanım olarak benimsenmiştir.
Ferlinghetti ise, hayatın anlamsız ve saçma gibi yorumlanabilecek görünümleri karşısında, sanatı her zaman gerçek insan gereksinmelerine bağlamayı amaçlayan bir denge uzmanı gibidir.
yani Cevat Çapan da büyük çevirmen tabi.
"because even in heaven
they don't sing
all the time"
dizelerini
"çünkü her zaman şarkı söylenmiyor cennette bile"
diye çeviriyor.
Etiketler:
Cevat Çapan,
drifter's pick,
Lawrence Ferlinghetti
27 Mayıs 2012 Pazar
pazar gecesi erken uyku kafası; I'm gonna stick with you
yarın yağmur varmış yine... Ne demiş Tom Waits?
"laci pardesülü adama hiç güvenmeyeceksin!"
25 Mayıs 2012 Cuma
21 Mayıs 2012 Pazartesi
do it light...
yaaaaa!
Donna Summer'ın ardından Robin Gibb de sizlere ömür. Babama telefon açıp taziyelerimi sundum, buradan da en sevdiğim Be Gees parçasıyla kansere hareket çekiyorum.
Donna Summer'ın ardından Robin Gibb de sizlere ömür. Babama telefon açıp taziyelerimi sundum, buradan da en sevdiğim Be Gees parçasıyla kansere hareket çekiyorum.
Etiketler:
be gees,
drifter'ın ölüp bittiği şarkılar,
robin gibb
19 Mayıs 2012 Cumartesi
THE WORLD IS ROUND
1938'de yeni kurulan Young Scott Bokks'un kurucularından Margret Wise'ın aklına dahiane bir fikir gelir; rüştünü ispatlamış bir takım yazarlara çocuk kitabı yazdırmak...Bu yazarların arasında Ernest Hemingway, John Steinbeck gibi babalar da vardır ki onlar pek ilgi göstermezler ama Gertrude Stein hemen atlar; çünkü elinde halihazırda, henüz tamamlanmamış da olsa bir çocuk kitabı vardır-en azından o öyle sanmaktadır bu sayede The World is Round tamamlanır ve basılır; hangi akla hizmet acaba???
18 Mayıs 2012 Cuma
Bu ne yahu, pazara chill out şeysi var; alice russel ablamız, quantic, jazzanova falan fıstık, beşi diil onbeşi biyerde olacak; bu yağmur çamur, dolu, gök guruldaması, yıldırım, şimşek bize reva mı şimdi?
gerçi bu blogger camiasını hiç bozmaz yağmur, çamur; zira pek severler...
ben bilmem pazar öğlene kadar çıkacak bu güneş!
o zamana kadar güneşi saklandığı yerden çıkartacağını umduğum bir takım videolar yayınlayarak kendimi oyalayacağım.
(tabi otobüsler suya gömülmüş, millet donuna kadar ıslanmış, yollarda kalmış, alt katları su basmış, memleket sele teslim olmuş derdim mi? yook! benim derdim üstünde yayılarak müzik dinlemeyi hayal ettiğim canım çimler pazara kadar kurur mu- net şımarıklık! )
gerçi bu blogger camiasını hiç bozmaz yağmur, çamur; zira pek severler...
ben bilmem pazar öğlene kadar çıkacak bu güneş!
o zamana kadar güneşi saklandığı yerden çıkartacağını umduğum bir takım videolar yayınlayarak kendimi oyalayacağım.
(tabi otobüsler suya gömülmüş, millet donuna kadar ıslanmış, yollarda kalmış, alt katları su basmış, memleket sele teslim olmuş derdim mi? yook! benim derdim üstünde yayılarak müzik dinlemeyi hayal ettiğim canım çimler pazara kadar kurur mu- net şımarıklık! )
14 Mayıs 2012 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)