14 Nisan 2012 Cumartesi

Dosineau'nun 100.doğumgünüymüş google hatırlattı; sağolsun hiç kaçırmıyor.
ben de en sevdiklerimle anmış olayım bari.
öpüşen koklaşanları masus koymadım.









picasso'nun bu haline bayılıyorum. 





13 Nisan 2012 Cuma

ODE TO BILL

Yaptığımız bazı şeyler daha çok zaman alır
Ve yararlı doğal birşey sayılır.
and are considered a fruitful, natural thing to do
Bir davranış şekilinin içinden geliyorum
Sürülmüş bir buğday tarlasına. Solumda martılar,
İç karada tatildeler.on an inland vacation
Uslubumu önemsiyor havasındalar.

Yada başka bir örnek verelim: geçen ay
daha fazla yazmaya yemin ettim. Yazmak nedir?
Ee benim durumumda , kağıda dökmektir.
Düşünceleri değil tam olarak, ama fikirleri  belki:
Düşünceler hakkındaki fikirleri.
Düşünceler çok iddialı bir sözcük.
thoughts is too grand a word.
Fikirler daha iyi,  tam kastettiğim şey olmasa da.
Bir gün açıklarım. Ama bugün olmaz.

Şöyle hissediyorum, sanki biri bana bir yelek dikmiş de
kırlarda gezinirken onu giyiyorum.
O kişiye bağlılığımdan , kimseler yok görecek oysa,
Bir ben bir de nasıl göründüğümü algılayışım içimde.
with my inner vision of what I look like.
Yeleği giymek hem bir görev hem bir zevk
çünkü emiyor beni çok fazla emiyor.
because it absorbs me, it absorbs me too much.

Bir at çarpık olarak duruyor
irregularly against
şuradaki tarla üstünde. Bu görüntüyü ben mi
Algılıyorum? O benim mi, yoksa onu
Başka görüntülere mi borçluyum, farkedilmemiş ve kaydedilmemiş,
büyük dinlenik kavsinde zamanın
on the great, relaxed curve of time
tüm unutulmuş baharlara , atılan çakıllara,
bir zaman dinlenen son ışıktan
günlük hayatın unutkanlığına kayan şarkılara mı?
songs once heard that then passed out of light 
into everyday oblivion?
o adam
ağır ağır uzaklaşıyor, başını kaldırıp
ayak sürüyen bir soruyu pompalıyor gökyüzüne.
(a lingering question)
O adamı da kurban edebiliriz.
Nihai ilerlemeye, etmeliyiz çünkü, ilerlemek zorundayız.

john ashbery



5 Nisan 2012 Perşembe

sleepers'ın dizisini çekmişler adını "suskunlar" koymuşlar; büyük ajitasyon, fena oyunculuk ben seyretmem.

2 Nisan 2012 Pazartesi

sigarasız onbeşinci gece, irademe ne diyim ben?

Ağ'da Arayış...

"Perpetual present tense" diye yeni bir zaman türetmiş bizimki, pek keyifleniyor...

sen yirmi yaşındaki,
evet sen!  Bir 70 yaşındakinden daha fazla ne bilebilirsin?
-  nowness.

vay saygı duydum, eyvallah!


Lazzarato şöyle diyor bu duruma;
...sayısal teknoloji kristalleşmiş zaman-madde üztünde bir değişiklik yapmayı ve ilave iç değişikliğe uğratılabilecek zamansal patikaları taklit etmeyi olanaklı kılan, akmayan bir zaman , bir matris zaman üretir.




1 Nisan 2012 Pazar

Safety not guaranteed



bu filmi seyretmek istiyorum........

30 Mart 2012 Cuma



old school bilgisayar oyunlarına benzeyen grafikler super senkronize.. çok hoş;
ama bizim Ali Mahmut Demirel'in pin pon topu hadisesi aklıma geldi;
2001'de yapmıştı kendisi bu video'yu Ritchie Hawtin'e...anmadan geçemeyeceğim.


you're like a fucking rainbow

gecenin parçası ; fink- honesty



Who was it telling me
Honestly
Honesty is all about the timing
Oh, my bad
There was I thinking that honesty
Was all about truth
Oh, woe is me
With your honesty
We’ve had conversations
About the past
It’s taken long enough to see
Your true colours
You’ve got so many baby
You’re like a fuckin rainbow
Just let me revel in your blue notes
Who was it sitting here
Yesterday
Saying that I’m leaving in a hurry
Oh, my bad
There was I sitting there watching you
Talking like I’m already gone 
Oh, woe is me
With your honesty
We’ve had conversations
About the past
It’s taken long enough to see
Your true colours
You’ve got so many baby
You’re like a fucking rainbow
Just let me revel in your blue note
Who was it telling me
Honestly
Honesty is all about the timing
Oh, my bad
There was I thinking that honesty
Was all about truth
Oh, woe is me
With your honesty…

27 Mart 2012 Salı

My lovely mess

William Strobeck'den ...
allam beni görünmez yap.
hemen şimdi.
olmuyosa devekuşu.