Allen Ginsberg etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Allen Ginsberg etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Ekim 2019 Salı

Gecenin şiiri

An Eastern Ballad

I speak of love that comes to mind:
The moon is faithful, although blind;
She moves in thought she cannot speak.
Perfect care has made her bleak.

I never dreamed the sea so deep,
The earth so dark; so long my sleep,
I have become another child.
I wake to see the world go wild.

Allen Ginsberg 1947


Ben aklıma estiği gibi konşuyorum aşktan
kördür vefakat sadıktır ay
O'ysa konuşamaz düşüncede dolaşır
solgunluğu fazla ihtimamdan

hiç bu kadar derin hayal etmemiştim denizi
yeryüzünü bu kadar kara; 
uykumu ise bu kadar uzun/ uykuma elveda
başka bir çocuk oldum şimdi ya
uyandım dünyanın çıldırışını görmek için.

29 Nisan 2014 Salı

dial a poem; gecenin şiiri tuşla gelsin...

hani eskiden telefonda masal dinleme şeysi vardı...sonra telefonda başka bisürü şey dinleme şeysi çıkmıştı. malum..
meğer babası John Giorno'ymuş...
şimdi John Giorno da kimmiş diyenler vikipedyaya baksın; o kadar uzun uzadıya anlatamıycam ama yav ben bu ismi biyerden duymuştum kimdi o yav diyenler için şöylşe hatırlatayım:
kendisi Andy Warhol'un "Sleep" adlı filminde 5 saat 20 dakika uyumak suretiyle başrolü üstlenmiş olan ünlü aktör...
John Giorno'nun "Giorno Poetry Systems" projesi 1968'de "dial a poem" telefon hizmetiyle başlıyor.
bir tuşla kimleri kimleri dinleyebiliyormuşsnuz aklınız şaşar;
Burroughs, bukowski, silvia plath, ken kesey, gregory corso, ginsberg neredeyse tüm beat ve beatnik şairleri, vs. vs...
sonra bu telefon kayıtları albüm olarak piyasaya çıkmış;

                                            mesela bu Totally Corrupt 1972'de basılmış;
allen ginsberg'ün sırıtışı kesin:))
tracklist'i merak edenler buradan bakabilirler; http://www.discogs.com/Various-Totally-Corrupt-The-Dial-A-Poem-Poets/release/1478424


diğer albümleri Giorno'nun kendi sayfasında bulabilirsiniz;
o da şurda http://johngiorno.net/gps.html







gecenin şiiri daddy, silvia plath'ın kendi sesinden...

11 Haziran 2013 Salı

TOPLU HALÜSİNASYON!

çok tavsiye edeceğim bir kitap var; şu günlerde çok okunası bir kitap gerçekten; üstelik Türkçeye Süha Sertabipoğlu tarafından yeni kazandırılmış bir kitap. Sel yayınlarından ilk baskısı Nisan 2013 Tazecik.
Toplu Halüsinasyon, Allen Ginsberg'in 1952-1995 arasındaki seçme yazıları...

Bakın kitapın arka sayfasındaki kitap tanıtım yazısında aynen şu paragraf var;

Atom bombası, sınırsız artan nüfus, gelişen kitle iletişim araçları ve düşünce özgürlüğüne yönelik baskıların damgasını vurduğu 1952-1995 yıllarının Amerikası, bireye Allen Ginsberg'in deyimiyle "kamusal yalnızlık" getirmişti. Ginsberg, bu yalnızlaşma ve iletişimsizliğe yazdıklarıyla hem bireysel olarak tepki göstermiş hem de bir kuşağın sesi olmuştur. 

ne kadar tanıdık değil mi?

"kitle iletişim araçları ve düşünce özgürlüğüne yönelik baskılar" diyor dikkat edin!
şimdi de kitabın 27. sayfasını aynen alıntılıyorum;

Amerika'nın Düşüşü Ödül Kazandı 

Editörün notu: Bu metin , Ginsberg'in Şiir Dalında Ulusal Kitap Ödülü'ne teşekkür konuşmasıdır. 18 Nisan 1974'te New York Lincoln Center'ın Allice Tulley Salonu'nda Peter Orlovsky tarafından okunmuştur.

Amerika'nın Düşüşü şiir kitabı, Amerikan savaşı -çürümesi sırasında 1965'ten 1971'e kadar kaydedilmiş kişisel ulusal bilincin zaman kapsülüdür. 9 Mayıs 1970'teki Washington Barış Protesto'su Hareketi'nin konuşmacılar platformunda yazılmış kehanet gibi bir bölümü bulunmaktadır:

Terleyen alınlarda beyaz gün ışığı
Washington Anıtı'nnın piramit gibi yüksek granit bulutları
bir ruh kütlesinin tepesinde, çığlık atıyor çocukların beyinleri
sakin çimenlerde
(siyah adam kayışla bağlı sarkıyor dünya çarmıhından mavi kot giysilerin içinde)
Mavi göğün altında ruh parıltısı
Bir araya gelmiş önünde Beyaz Saray'ın hepsi bıyıklı Almanlar
ve polis düğmeleri, askeri telefonları, CIA mikrofonları, FBI böcekleri
Gizli servis telsizleri, Narko Polislerine ve Florida Mafya Gayrımenkul spekülatörlerine 
Interkom hoparlorleri
Yüz bin beden soyunmuş Demir bir Robotun önünde
Nixon'un beyni, Başkan kafatası sandığı gözetliyor dürbünle
Paranoya Smog Fabrikası Doğu Kanadı'ndan burayı.


Burada bir ödül verilerek onurlandırılan kitap daha ziyade yüz yıl önce Walt Whitman'ın bizim Birleşik Devletler'in "uluslarınbelalısı" olacağı yönündeki meşhur kehanetinin şimdi tekrar ilanıdır. Şili demokrasisinin teammüden yıkılması da dahil olmak üzere kendimize ve dünyaya dayattığımız materyalist vahşet, hükümetimizin Orta ve Güney Amerika'da kurduğu diktatörlüklerde değiştirilmesi imkansız bir görünürlük kazandı. Yunanistan'dan İran'a polis devletleri kurduk ve tüm Hindiçin'i harabeye çevirip milyonlarca kişiyi canice katliamdan geçirdik, afyon ticaretini teşvik ettik, toprağı mahvettik, Kamboçya, Vietnam ve Tayland'a hem gizliden hem açıktan askeri tahakküm dayattık.

"Hür dünyayı savunma" vaadimiz gezegenin yaşama şansını yok eden korkunç bir ikiyüzlülükten başka bir şey değildir.On yıllardır saldırgan savaşlara milyarlar yatırıyoruz ve dünyanın yarısı açlıktan kırılıyor. Amerika'nın yüzleşme vakti geldi çattı artık. Bu yıl üç yüz milyar dolarlık bütçenin yüz milyarı Savaş Bakanlığına gidiyor. Militarizasyonumuz öylesine ağır bir noktaya ulaştı ki artık askeri tahakkümden kaçış yok. Polis faaliyeti öylesine muazzam hale geldi ki- Ulusal Güvenlik Bürosu tüm Amerika'nın en büyük polis bürokrasisi ama yine de ne yaptığını neredeyse hiçbirimiz bilmiyoruz.- Amerika'nın bilgisayarlı polis devleti denetiminden kaçış yok.

Watergate, bataklığın üzerinde bir köpük sadece: Yaşayan bir başkanın mahkemeye çıkarılması , ne ordunun yüzlerce milyarlık gücünü, ne de polis devleti aygıtlarının kimbilir kaç milyarlık gücünü sarsabilir. Asker-Polis iktidarını durdurmaya kalkışan bir başkan ya perişan edilir ya da katledilir.

Ve ben de bu konuşmayı gerçekleri söylemek için bir fırsat olarak görüyorum: Ordumuz ülke dışında halk iradesini baskıyla sindirme konusunda deneyim kazandı ve kendisine karşı konulursa burada da aynını yapabilir. kargaşa hali yaratıp askeri darbeyle tüm ulusu ele geçirebilir ve böylece kendini kamusal düzenin koruyucusu ilan eder. Ve son on yıldır da yaptığı gibi muazzam polis teşkilatımız bu iradeyi halka da, şairlere de dayatabilir.

Ben de dahil olmak üzere hepimiz saldırganlığımızla ve kendimizi diğerlerinden üstün görerek, bu çöküşe katkıda bulunduk. Jack Kerouac ve bizim Beat kuşağından diğer bazılarının ulus için onlarca yıl önce farkına vararak , uluyarak, ağlayarak, ve reddedilmiş ama yine de ruhunu itiraf edercesine Kadiş okuyarak ilan ettiği gibi Amerika'nın kurtuluşu için umut yok artık. Bundan sonra hepimizin kafa yorması gereken şey, kendi bilincimizin, içi boş, uçsuz bucaksız ve sessiz boşluğudur. YAZIK! ÇOK YAZIK!
                                                                                                                           17 Nisan 1974


Vay arkadaş!
tekrarlıyorum "kitle iletişim araçları ve düşünce özgürlüğüne yönelik baskılar" diyor.

Bunları diyen bir Şair 1974'de...Amerika'nın Düşüşü adlı şiir kitabını basacak bir yayınevi bulmuş, yayımlamış; ödül almış ve ödül konuşmasında da böyle sıçmış sıvamış... hala baskı diyor.
Ne tuhaf değil mi?

valla ne yalan söyleyeyim ben şu 143 izleyiciden anca 3-5 kişinin okuduğu bloguma bile bunları yazmaya ürküyorum, yazar yazmaz bir ürperti geliyor üstüme...
sonra diyorum ki yahu en demokratik ülkede yaşıyorum niye korkayım canım diyorum.
hay allah ikilemler içinde daralıp duruyorum, uykularım kaçıyor... bak şu saat olmuş hala bir yer beğenemedim kendime haritadan.

Bi de herkes economist'in kapağını gördü mü? 

9 Mart 2013 Cumartesi

Rezil ON THE ROAD'dan sonra HOWL ilaç gibi geldi...

Epey oluyor 2012 yapımı On The Road'u izleyeli...Benim için büyük hayal kırıklığı olduğunu söylemeye bile üşenmiştim. Yine de ağzımı açmayacaktım ama tesadüfen 2010 HOWL'un online izle linkini buldum; James Franco'yu görünce dayanamadım. (James Franco'yu pek bir beğeniyorum.)
unutmadan linki şuraya şıkıştırayım izlemek isteyenler için full movie orijinal dilinde altyazısız:
http://www.solarmovie.so/link/play/238894/


evet ne diyordum;
Beat okurları sanıyorum bana katılacaklardır; On the Road tam bir fiyaskoydu. Bana sanki Kerouac'ın On the Road'u değil de Neal Cassidy'nin karısı Carolyn Cassidy'nin yazdığı "Off the Road" filme çekilmiş gibi gelmişti. eleştirmeye bile değmeyecek sıradan bir film çekmişler işte. Kirsten Dunst'dan şahane Carolyn olur; Vampir Kız'ı da Lou Anne yaparız( ki bence başarılıydı oldukça); Yakışıklı bi sarışın arkadaş buluruz, birine de siyah gözlük takar hoplatır zıplatırız, Jack'e de oduncu gömleği çektik mi al sana On the Road sonra ne anlatırsan anlat; zaten bir anlamı mı var?


Neyse uzatmayayım diyeceğim o ki;
"Howl" güzel olmuş arkadaşlar; izlenesi olmuş, Ginsberg şiiri okurken nefis animasyonlar göreceksiniz; James Franco rolün hakkını veriyor. Siyah Beyaz görüntülere de bayıldım. Filmde Neal ve Jack'i oynayan arkadaşları tebrik ediyorum; Sadece bir iki sahnede görünmelerine ve hiç konuşmamalarına rağmen, hiç yabancılık çekmiyorlar, onlar gibi bakıyorlar!