22 Mayıs 2013 Çarşamba

KAFANA KAFASI;


'kişi niçin yola çıkar ki? 
-yürümek istediği için...
Bunun da , tutturduğu yolla hiçbir ilgisi olmayabilir
-çoğunlukla da yoktur... 
oruç aruoba

Fatma Hanım'la Harita Subayı Hayri Bey'in oğlu Ali Turgut Uyar da şöyle der;

biz duralım, biz sürekliyiz duralım

Turgut'cuğum ne derse iyi söyler; durdum bugün burada...Güzel Bahçe anlamına gelen bir Sırp kasabasında durdum. Novi Sad'da bir kafana da... Anlatacaklarım var...

Sırp bohem hayatının vazgeçilmeziymiş kafana; entelejansın yiyip içtiği, yazıp çizdiği mekanlara kafana denirmiş. Kahvehane bu kelimeden geliyor. Sadece yazarlar, şairler, tiyatrocular değil, politikacılar da burada toplanır sohbet eder,gazete okur, önemli havadisler paylaşılır, önemli kararlar alınırmış buralarda.  
Eski Lebarski,bugünkü adıyla  Miletićeva sokaktaki Lipa'nın bahçesindeyim. İsmini bahçesindeki Ihlamur ağacından alan bu kafana Novi Sad'ın en meşhur restoranı bugün. Geleneksel et yemekleri ve özel yapım birasıyla ünlü. Kapıdan adımımı atar atmaz 20li yaşlarında upuzun ve temiz yüzlü bir sırp genci beni karşıladı; bahçeye doğru yürürken tek tek eski fotoğrafları gösterdi. öyle görünüyor ki mekan 1800'lerden beri hemen hemen hiç değişmemiş, hiç tanımadığım bir sürü insanın ismini telaffuz etti birini bile anlamadım. Bu dile alışmam mümkün değil. Alt katta devasa fıçılardan localar yapmışlar, eskiden şarap ve bira saklamak için kullandıkları fıçıların ortasında oturup yemek yiyebiliyorsunuz. Bu enteresan birşey. Bahçeye çıkınca Ihlamur Ağacıyla müşerref oldum bin yıllık filan herhalde. Evet biraz abartıyorum çünkü sormadım kaç yıllık olduğunu. O kadar cahil cühela bir halim var ki utanıyorum herşeyi sormaya... 
denildiğine göre hükümetin düşeceği haberi bile buradan yayılırmış. 

İlk ismi 'Zur linde' linden tree yani ıhlamur ağacından geliyor yine. En muhteşem çek birası burada yapılırmış, öyle yazıyor...İlk sahibinin ismi de Karlo Zapletel.çok tuhaf bir isim olduğunu düşündüğüm için burada zikrediyorum onun dışında mühim bir şahsiyet değilmiş. Asıl mühim şahsiyet Laza Kostic; vikipediye bakarsanız şöyle tanımlanmış: 
Laza Kostić (Serbian CyrillicЛаза Костић) (1841, KoviljNovi Sad – Vienna, 27 November 1910) was a Serbian poet, prose writer, lawyer, philosopher, polyglot, publicist, and politician, considered to be one of the greatest minds of Serbian literature.

ama kendisi iyi bir düşçü...
şu şiirini buldum, 
    
I'm Dreaming Dreams


I’m dreaming dreams, and the dreams I dream

Do like pearls in the darkness gleam
In dreams I live, in dreams I breathe,
And though I try with all my might
I can not seize what I perceive.
I’m dreaming dreams, and the dreams I dream
I’d like to paint them as they’re seen
But as they slip away so quietly
Like morning dew at once they seem
When from my heart they do retreat.
But rest now upon those dreams
Your bosom of pearly gleam
Giving cool shade where you lie;
And once you freeze them on a screen
You’ll follow that which you espy.

bir de 'between the reality and dream' diye bir şiiri var onu da google efendiye sorarsınız...
Laza hemen hemen hergün burada yemek yermiş rivayet o ki hep aynı masada oturmak istermiş, masa doluysa, Novi Sad bulvarında bir tur atar, kütüphanede birkaç kitap karıştırır geri gelirmiş. 
Garson'a sordum nerde otururdu diye; Ihlamur ağacının sol tarafına doğru işaret ederken diğer garson lafa karıştı, sırpça bişeyler söyleyip başka bir tarafı gösterdi. Kafam karıştı. anladım ki, 'aynı masaya oturma hikayesi' biraz karışık. Şunu da ekliyorum hemen Sırbistan'da yediğim en iyi et yemeğiydi bu yediğim şey...
ismi de var ama o kadar üstüme gelmeyin :)

Gelelim Novi Sad'a...

 

Burası Belgrad'ın yaklaşık 100 km kuzey batısında Voyvodina'nın merkezi olan bir şehir. Tuna nehrinin ikiye böldüğü son derece romantik ufak şehirlerden biri.

Tuna'nın sağ kolunda kalan Petrovaradin Kalesi'ne çıkarken birden tarihin içine düşüyorsunuz. Kalenin hemen altında bir şapel etrafında bir kaç sokaktan oluşan bir yerleşim var. bilemedin 100 hanelik bir yerleşim. yüksek çatılı, iki üç katlı taş binalar yan yana sıralanmış. öyle güzel ki...







Kaleden Tuna'nın manzarası muhteşem tabi...bir panorama fotoğrafı olmazsa olmaz dedim.  



Kalede gelin damat kol geziyor; Tuna'yı fon yapıp düğün fotoğrafı çektirmek gelenek olmuş. Ben de onları çektim. 


ama daha da ilginci var. Çok romantik bir gelenekleri varmış Novi Sad'lıların...
yeni evlenen her çift demir bir kilit alıp doğru körünün üstüne çıkıyor. 
kilidi köprüye asıp,anahtarını Tuna'nın derin sularına fırlatıyor...
birlikteliklerini bu şekilde mühürlüyorlar...



Belgrad'a dönmem gerekmeseydi biraz daha takılıp bir kaç gece fotoğrafı çekebilirdim ama ancak bir kahve içecek kadar vaktim var. Belki bir gün yeniden gelirim. kimbilir?


2 yorum:

Adsız dedi ki...

bir de "drifter kafası" var ki sanırım onu da bir gün yazan çıkar oradan okuruz :) burada demek istiyorum gezi notların çok güzel, devamını sabırsızlıkla.

söyleyeni steve jobs gibi güncel bir figür olsa da "yolculuk ödüldür" sözü var bir de, yolculukla ilgili benim favorim de o.

panoramik fotoğrafları çok seviyorum, onun için de ayrıca teşekkür. e bana müsade, bir kahve içecek kadar vaktim vardı. :)

drifter dedi ki...

çok hakkıali varmış Job abinin...

fotolar'ı yavaş yavaş yüklüyorum...
yeni notlar çok yakında...

street art post'unu sona saklıyorum;
sanırım Belgrad'da fotoğrafı çekilmemiş graffiti bırakmadım...

okuduğun ve birşeyler söyleyip beni daha da heveslendirdiğin için teşekkür ederim ayrıca :))